Bir adam var перевод на английский
7,741 параллельный перевод
Bilirsiniz cezaevine girmis, infazcı diye bilinen bir adam var ve yaşı için çok göz korkutucu, korkunç bir adam.
You know, here's a man known as the Executioner, who spent time in a penitentiary, and... At the age of what he was, was a very intimidating and terrifying man.
Arkanızda bir adam var.
There's a man following you.
Cinayetlerle ilgili bazı şeyler söyleyen bir adam var.
I have a guy who is saying things about the murders.
Örgütlerine yerleştirdiğim bir adam var zaten.
And I got a man already planted in their organization.
Şurada bir adam var.
There's a man out there!
Roderick adında bir adam var.
There's a man called Roderick.
Evimde bir adam var ve ayrılmıyor.
There is a... man in my house... and he will not leave. You are fucking joking.
Hoş bir adam var, sürekli geliyor.
A nice guy has been coming in.
Kızını korumak adına hapishaneye gitmek isteyen bir adam var.
We've got a dad who wants to go to prison to protect his daughter ;
Dışarıda kötü bir adam var ve senin kaynak kodunda bir açık bulmuş durumda kendi çevrimiçi bebek satış sitesini kuruyor ve sen hiç bir şey söylemiyorsun!
And you didn't say anything? There is a bad guy out there who's found the weakness in your source code, and he's set up his own online shopping network for babies, and you didn't say anything!
Yani elimizde, doğal sebeplerden ölen yaşlı bir adam var ve birkaç gün sonra...
So we-we got an old guy who dies of natural causes, and a few days later...
Kartal, büyük balıklarla dolu gölün üstünde uçuyor. Ve balıkların arasında yüzen bir adam var.
An eagle hovers over a lake filled with fish, large fish, and... swimming among them is a man...
- Binada bir adam var, tüm kapıları tek tek geziyor.
There's someone in the building, a man, going from door to door.
- Bir adam var.
There's a man.
Hayatınız bir adam var mıydı?
So there was no man in your life?
Kıçımda küçük bir adam var.
There's a little man in my butt.
Hiçliğin ortasında ölü bir adam var!
We've got a dead guy out in the middle of nowhere.
Bir adam var.
There's this guy.
Hey, patron, aşağıda bir adam var ve...
Hey, boss, there's a guy downstairs that...
Seni seven bir adam var. - Cocuklari daha cok seviyor.
- He loves the babies more.
Kaç kadının böyle bir adamla beraber için olabilmek için adam öldürebileceğinden haberin var mı senin?
Do you have any idea how many women would kill to be with a man like this?
Bu adamın bir sorunu var.
_
- Ama hâlâ bir sürü adam var. - Var.
Yeah, there's a bunch of dudes here'cause I'm crushing it.
Onları sıfırdan biçimlendiremem elbette. Bunun için bir adamımız var.
Of course, I can't mold them from scratch, we've a man who does that.
Şu an elimde elma kasasına oturmuş, uzuvsuz bir adam ve acı dolu bir hayat yaşamış, merhum Fil Adam Bay Merrick'in kız kardeşi olduğunu iddia edebileceğimiz sakat bir fahişe var.
Why, right now I've a line on a limbless boy who sits in an apple crate and some malformed doxie we could claim as "sister to the late and lamented Mr. Merrick, the Elephant Man."
Hy Epstein üzerinde çalıştığı bir tedaviyle New York Hastanesi'nde hemen tedaviye başlamak istiyor. İki adam var.
There's two guys.
O kadının-adamın ya da her neyse bir sorunu var.
There's something wrong with that he-she whatever.
Bodrum katında çürüyüp giden iki kız var bir tanesi doğum yapmak üzere tabii önce adam onu döverek öldürmezse.
There are two girls rotting in a basement, one of whom's about to give birth if that man doesn't beat her to death first.
Peşimizde bir sürü kötü adam var.
There's a lot of bad guys behind us!
Silahlı adamın bir ya da iki et bıçağı yarası var.
So, the shooter's got a wound or two in him from the steak knife.
Aaa şey, bu adam hakkında bilmeniz gereken bir şey var.
You see, here's the thing about this fellow.
Bahçemizde bir kardan adam var.
There's a snowman in our yard.
Bu adamın bizim yöntemlerimizle bir sorunu var.
This guy's got a problem with the way we o things.
Bir adam daha var merdiven boşluğunda.
There's one more man in the stairwell.
Sanki bedenimin içinde beni oraya buraya yönlendiren minik bir ruh adam var.
It-It's like there's this tiny little soul man in my body driving me around.
O adamın içinde kimsenin etkileyemeyeceği bir şeytan var.
There's a devil in that man that no one can influence.
Bir araştırma bilim adamının ölümünü araştırmamız istendi ve anıları çökmeden önce sadece 48 saatimiz var.
That's too bad. We've been asked to look into the death of a research scientist, and we've only got 48 hours before his memories collapse.
Bugün Chisholmlara baskına gidiyoruz ve bir adam eksiğim var.
We're raiding the Chisholms today, and now I'm a man short.
Şu anda bir adam eksiğim var.
Now I'm a man short.
Pompalısı olan başka bir adam daha var.
There's another guy with a shot gun.
Noktaları birleştirirsek. Elimizde Li-Na var, Oppenheimer var. Adam bir saniyede her yeri yok edecek patlayıcılar üretmekte usta.
So put the pieces together - we have Li-Na, we have Oppenheimer, a man whose skills in constructing explosives are second to none.
Eğer Wimbledon'ı kazanmak için bu baskı yeterli değilse, şimdi ellerinde bir de ölü adam var.
If the pressure of winning Wimbledon wasn't enough, now he's got a dead body on his hands.
İki adamın oynadığı yüksek bahisli bir maç var.
You have two men competing in a high-stakes match.
Roketin içinde iki çocuk ve bir yaşlı adam var.
There's two kids and an old man inside.
Yaşlı bir adam, gri saçı var.
An old man, grey hair.
Kahramanların ailesinden biri gibi bir adam olmaya ve ayağa kalkmaya ihtiyacın var.
You need to stand up and be a man, like everyone else in your family of heroes.
Var ya? Bir keresinde kampa giderken otobüste senin gibi bir adamın yanında oturmuştum.
You know, I once rode on a bus to camp sitting next to a guy like you.
Anlamam o işlerden ama bildiğim bir şey var o da adamı buldum.
I don't know from any of that. What I do know is, I found the guy.
Yaralanan bir adamımız var.
We've got a man down.
Görmek isteyeceğin bir şey var, bu ikisini tanımlayabilir misin? Lanet olsun adamım!
Something you might want to see. Think you can I.D. these two? Mmm.
Böylesine tehlikeli bir iş çevirecek yalnızca bir düzine adam var.
There are only a dozen fences that can handle something this hot.
bir adam vardı 32
bir adam 202
bir adamın 26
bir adam öldü 19
bir adam öldürdüm 17
vardı 193
varoş 16
vargas 68
vardır 53
varmış 24
bir adam 202
bir adamın 26
bir adam öldü 19
bir adam öldürdüm 17
vardı 193
varoş 16
vargas 68
vardır 53
varmış 24
var mı 248
var mısın 123
var ya 32
varsın 16
varım 207
var mısın yok musun 30
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
var mısın 123
var ya 32
varsın 16
varım 207
var mısın yok musun 30
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varvara vasilyevna 23
bir ay sonra 33
bir anda 56
bir avukat 38
bir alman 26
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varvara vasilyevna 23
bir ay sonra 33
bir anda 56
bir avukat 38
bir alman 26
bir ara 40
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir arkadaşım var 42
bir aptal 17
bir ay önce 34
bir araba 43
bir an önce 40
bir ailem var 30
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir arkadaşım var 42
bir aptal 17
bir ay önce 34
bir araba 43
bir an önce 40
bir ailem var 30