Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → английский / [ O ] / Oraya bakın

Oraya bakın перевод на английский

301 параллельный перевод
İşte oraya bakın babam.
Oh, look over there. It's Papa.
- Bakın, oraya bakın.
- Look, look there.
Oraya bakın!
Look there!
Siz çocuklar, oraya bakın! Yardım et!
You guys, look over there!
Oraya bakın.
Look there.
Oraya bakın.
Watch here.
Teğmenim, oraya bakın.
Lieutenant, look over there.
Oraya bakın!
Look over there!
Oraya bakın lütfen!
Look over there
Siz ikiniz orayı gözleyin. peki siz oraya bakın. peki
Both ofyouwatch overhere. Yes You search overthere.
Randevu evinde bundan çok var, Gidip oraya bakın!
There are lots in there, go ahead and look
Oraya bakın.
Look under there.
Oraya bakın!
Look over there.
Oraya bakın!
Look in there.
Oraya bakın!
Look in there!
Kantinin oraya bakın.
Check the vending machines.
Bana ters bakıp oraya kimseyi sokmadığını söyledi.
He just glared at me and said he would let no one go there.
Oraya dönüp onların filmlerinden biri olup olmadığına bakıver.
-... see if that's one of their films. - You want me, sir?
İhtiyarın oraya bak.
Go check at Grandpa's
Bak buraya, sürücü, bu arabayı Lordsburg'e gitmek üzere yola çıkardın ve oraya vardırmak da görevindir!
Now look here, driver, you started this coach for Lordsburg and it's your duty to get there!
Talihsizliğe bakın ki, elinizi oraya koymuş olmalısınız.
Ah, unfortunately you must've had your hand in there.
Ben gidince, kasabanın merkezindeki meydana git. Oraya iyice bak.
When I go away, will you go back to that square in the middle of the town and take a good look at it?
Bak, Ona birşey olmasını istemiyorsan Bize oyun oynamadan, doğruca paraların olduğu yere götüreceksin günlerce tepelerde oradan oraya boşuna dolaştırmadan.
See. if you know something might happen to her if you try to play it too smart. then maybe you'll take us right to the money instead of leading us all around the hills for days and days.
Oraya dikkatlice bak ve kararını ver ya da toplum kurallarını sadakatle uygulamada dikkatsizlik yapmayın.
Take a long look over there and decide whether or not you intend to faithfully follow the rules of our society.
Bakın, Bligh'ın çoktan ulaştığını düşünürsek biz oraya gittiğimizde dava çoktan görülmüş ve Bligh aklanmış olacaktır.
Look, supposing Bligh's been picked up already. Supposing he's been tried and acquitted by the time we get there.
Ve oraya bakın!
Look!
Bakın teklifim ne. Onlarla lokantaya gidiyormuş gibi yapacağız. Oraya varınca telefon etmek isteyip ayrılacaksınız.
I suggest we go along with them to the restaurant... and there you say you've got to phone while I go out the back door.
- Oturun ve oraya bakın.
- Sit down.
Şef, oraya bakın.
Chief. Look there.
Bagaja bakıyordunuz çünkü cesedi oraya attınız.
You were searching the trunk because that's where you hid the body.
Bana bak! Gelirsem oraya... seni parçalarım, parçalarını da havaya saçarım.
When I get down from my warm bed, leap out, jump out and trash you, only tufts of fur will be left to fly in the wind!
Bana bak, yumru ayak! Gelirsem oraya... seni parçalarım, parçalarını da havaya saçarım.
When I get down from my warm bed, leap out, and start trashing you, bear,
Bakın, hüviyetimi selde kaybettim de... nasıl olsa oraya girdiğinize göre, belki... bana biraz Old Harper alır mısınız... alkollü içki?
See, I lost my I.D. In a flood... and I was wondering, since you're going in there anyway... could you pick me up some Old Harper's... hard stuff?
Bakın, sizi oraya arabamla bırakıp sonra eve dönebilirim.
Hey, look, I could drive you there in the car and then go home.
Şimdi dinle bak, oraya gidip Bay Christopher'ı bulacaksın.
Now listen, you'll go there and find Mr. Christopher.
Oraya bak, Ayaklar odanın dışında!
Look there, legs out of the room!
Bakın bayım, ailenizi boşuna oraya götürmeyin.
Look Mister, don't take your family back in there.
Bakın, Maine'de bir yerimiz var, yazın oraya gidebiliriz.
Listen, we've got a place in Maine you can use for the summer.
Bakın oraya gitmek istiyorum.
Listen, I want to get up there.
Bakın, o heykeli oraya beni aptal durumuna düşürmek için koydu.
Look, he put that statue up there to make me look like a fool.
Bakın oraya.
Look there.
Sen oraya bak. Arayın!
You, look in there, and you, over there.
Bak, biliyorum şarkı söylemek için falan gezip duracaksın ama ben oradan oraya gitarını taşıyabilecek bir adam değilim.
Look, I know you're gonna be going places with your singing and stuff, but then I'm not the kind of guy to be carrying your guitars around for you.
Bak, oraya gidip, onunla kapışacaksın, değil mi?
Look, you're going to go over and rough him up, huh?
Oraya gidip bakın.
- No, no.
- Gidin bakın oraya.
- Go seek him there.
Bakın ya oraya gideriz ve o istediği şeyi söyler ya da bu işi unuturuz.
Look, either we go there, and she orders what she wants, or let's forget it.
Oraya nasıl gidileceğini bulmak için haritalara bakın.
Look on your map to know how to get there.
Bak, bence oraya yalnız giderek... hiçte iyi birşey yapmadın.
I, d say going there by yourself... was not the smartest move you ever made.
Dailieslerim gibi, bakın oraya, Clar?
Like my dailies, there, CIar?
Burt ve Carson'ın oraya bak.
And look over there between Burt and Carson.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]