Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ B ] / Bir kahve

Bir kahve перевод на португальский

3,951 параллельный перевод
Bir kahve içebilirim..
Eu beberia café.
Bir kahve dükkanı için çok mu aşırı?
É muito exagerado para um café?
Evet, sadece bir kahve.
- Sim, é só um café.
Sert bir kahve ve atını görmeye giden bir adam gibi görünüyor.
- Não calo nada. Ele cheira a café forte e a ir falar com um homem sobre um cavalo.
Bu yerde ne zaman bir kahve içsem risk alıyorum zaten.
Eu arrisco-me cada vez que bebo café aqui.
Üzerinde küçük bir kahve lekesi var.
Tem uma mancha de café na camisa.
Ben bir kahve alıp geleyim.
Ouve, vou beber café.
Gelecek sefer gittiğinde, bana haber ver bir kahve içebiliriz.
- Quando fores, avisa. Podemos tomar um café.
Aria, sadece bir kahve.
Aria, é só um café.
Soğuk bir güne sıcak bir kahve ile başlamak gibisi yok, değil mi?
Nada como um café quente numa manhã fria, não é?
Acaba acaba size bir kahve ısmarlayabilir miyim?
Posso... Permite-me que lhe ofereça outro café?
Onunla tanışmanı hep.. bir kahve içeriz yada kahvaltı yaparız falan diye düşünmüştüm.
Imaginei que o nosso primeiro encontro fosse num café da manhã ou num lanche.
O olmaz ama sana bir kahve göndertirim.
- Não pode, mas pedirei que lhe tragam um café.
Bir kahve içebiliriz ya da...
Eu não o tenho aqui. Podia-mos encontrar-nos para um café ou...
Kendine bir kahve al istersen.
Companheiro, porque não vais beber um café.
Bir kahve içsem bir şeyim kalmaz.
Preciso de café.
- Git bir kahve iç.
Hoje não é o seu dia de sorte, amigo.
"Eskimiş bir çift çorap kirli bir kahve bardağı, ödenmemiş bir fatura şifoniyerde bir gözlük sevilmeyen Çarşamba'da sonsuza tek işaretli kalmış bir masa takvimi."
Um par esfarrapado de meias, uma caneca manchada. Uma conta não paga, um par de óculos na cómoda. Um calendário parado para sempre naquela quarta-feira ociosa.
Benimle bir fincan kahve içer misin Owen?
Junta-se a mim para uma chávena de chá, Owen?
Kahve arabasının yanında duruyorduk,... bir sonraki hamlemizi hesaplamak için.
Estávamos no carro do café, a decidir o que íamos fazer.
Sana bir şey getireyim mi? Kahve falan, yiyecek?
Posso procurar alguma coisa para ti, um café, alguma coisa para comeres?
- Bir erkek kıza kahve alamaz mı yahu?
Um gajo já não pode pagar um café a uma miúda?
Bir de koyu kahve.
E café, preto.
Sana bir fincan güzel kahve yapmaya çalışıyorum.
Tentava fazer uma boa chávena de café.
Sana bir fincan kahve ısmarlamamı ister misin?
- E que tal se te pagasse um café?
Steven'la ayrıldık. İşimi de, dairemi de kaybettim. Şu anda bir kahve dükkanında çalışıyorum.
Eu e o Steven acabámos, eu perdi o emprego e o apartamento e agora trabalho num café e vivo com uma rapariga que conheci no Craigslist que vende malas falsas da janela do quarto dela.
Bir bardak kahve getiriyorum sana.
Café, certo? Está bem. Acalma-te.
Bir ara kendime kahve doldururken yanıma Filistin heyetinden Satay adında bir Psikiyatr geldi.
A certa altura, estava eu a fazer um café e fui interpelado por um conhecido Palestiniano o seu nome era Satay um Doutor em Psiquiatria.
Emily, kendine bir fincan kahve al, tamam mı? - Kahve mi?
Emily, vamos tomar um café, está bem?
- Kahve dükkânım kötü bir mahallede.
O meu Café fica num bairro perigoso.
Şirket bana bir düzine kahve makinesi yolladı da.
Ofereceram-me um monte de cafeteiras.
Başka bir zaman, sana bir bardak kahve ısmarlayabilir miyim?
Posso pagar-lhe um café a qualquer hora destas?
İhtiyacın olan şey güzel bir fincan kahve.
Precisas de uma chávena de chá.
Gidip size bir bardak kahve alalım.
Vamos comprar um café.
Şimdi gidip bir fincan kahve alalım.
Vá, vamos beber um café.
Sana bir fincan kahve getireceğim.
Vou buscar-te um café.
Tüm ofisler de kafein sayesinde ayakta kaldığı için tek yapmamız gereken yeni kahve makinesine kamera ve bir verici koymak ve bize elektrik sistemi sayesinde bilgi göndermesi için ayarladıktan sonra onların makineyi fişe takmalarını beklemek.
E uma vez que todos os escritórios trabalham a cafeína, tudo o que temos de fazer... é esconder uma câmara e um transceptor... dentro de uma cafeteira nova e brilhante, e conectá-la para enviar dados através do sistema eléctrico, então esperar que eles a liguem.
Sadece küçük bir şey isteyeceğim. Seninkiler yerine benim kahve kupalarımı kullansak olur mu?
Só uma coisinha, aceitarias se em vez de usarmos as tuas canecas do café, usássemos as minhas?
Bana bir bardak su ve bir fincan kahve getirin.
Traga-me um copo de água e um café.
Biriniz Bayan Drake'e bir fincan kahve getirebilir mi lütfen?
Alguém pode trazer um café para a Srª. Drake?
Son altı saatte altı kişiyi tutukladın, genç bir kızı kurtarıp aileyi bir araya getirdin. Ben de düzinelerce rapor doldurdum ve kahve makinesini temizledim.
Nas últimas 6 horas, vocês prenderam 6 vilões, salvaram uma donzela em perigo e reuniram uma família, enquanto eu escrevia 3 dúzias de relatórios e limpava a máquina de café?
Babam Pelant'ın dedesi ile bir kaç kez kahve içti.
O pai tomou café com os avós do Pelant algumas vezes. Ele lutou na Segunda Guerra.
- Bir ucubeyle kahve mi?
- Café com uma aberração?
Kahve ya da başka bir şey isteyen var mı?
Alguém quer café ou outra coisa?
Sürekli bir iğneleme ve soğuk kahve var.
Temos sarcasmo e café gelado.
Seni görmek güzeldi Martin. Bir daha geldiğinde beraber kahve içelim.
É bom ver-te, Martin.
Sessiz bir yere gidip, kahve içmeye ne dersin?
Queres ir a um sitio tranquilo?
- Bir şey ister miydin? Su ya da kahve?
- Quer algo?
Bana, bir paket kahve alması gerektiğini söyleme ihtiyacı duydu, en azından önemliydi.
Precisava de me dizer para comprar café, portanto, pelo menos era importante.
Bir fincan daha kahve içmeden eve arabayla dönmüyorsun.
Não vais para casa enquanto não tomares outro café.
- Konuşabileceğim bir sen varsın. Kahve tenli olduğundan sende 1,000 beyaz kadının bilgeliği oluyor.
Por seres moreninha, tens a sabedoria de mil mulheres brancas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]