Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ B ] / Bir kız

Bir kız перевод на португальский

63,370 параллельный перевод
Sen masum bir kızı öldürdün.
Assassinaste uma miúda inocente.
Sinirlendiğini biliyorum ama benim gibi bir kız, senin gibi bir oğlana âşık olduğunu ancak böyle söyleyebilir.
Sei que estás zangado, mas é como uma miúda como eu diz a um miúdo como tu que está apaixonada por ele.
Sana her şeye erişebilen bir kız olduğumu söylemiştim.
Já te disse, sou uma miúda com acesso a tudo.
Anlaşılan, birkaç yıl önce burada bir yangın çıktı. Ve bir kız çok kötü yantı.
Aparentemente, houve um incêndio há anos atrás e uma rapariga queimou-se.
Senin gibi bir yakışıklının bir kız arkadaşı vardır.
Lembro-te, que um homem simpático sabe como tratar uma menina.
Ama hiçbir zaman, hiçbir zaman 12 yaşındaki bir kızın depoda sürüklenirken kendini yaraladığının farkında değildiler.
Mas nunca jamáis... Deram pela presença da menor de 12 anos. Que obviamente ocultou no bosque.
Sana bir şey söyleyeceğim. Eğer bir kızım olsaydı tıpkı senin gibi olmasını isterdim.
Se alguma vêz tiver uma filha... desejava que fosse como tu.
Çok hoş bir kız tanıyorum, Joanne.
Acabei de conhecer essa rapariga, Joanne.
Çok isterdim ama iş yerinden bir kızın grubunu dinlemeye gideceğim.
Eu adoraria, mas vou ver a banda de uma colega de trabalho a tocar.
Hep küçük bir kız kardeşim olsun istemişimdir.
Sempre quis ter uma irmã mais nova.
Senin ne tarz bir sapık olduğunu bilmiyorum ama ben o tarz bir kız değilim.
Não sei em que tipo de cenas perversas é que estás envolvida, - mas não sou esse tipo de miúda.
Mükemmel küçük bir kız.
É a menina perfeita.
- Bir kızı öldüren bir ucube gibi.
Uma anormal que matou uma miúda.
Bir kız ve bugün 12 hafta artı bir günlük oldu.
É menina e, hoje, faz 12 semanas e um dia.
Naseri kızın öldüğünü düşünüyor, bu da eğer hayatta olduğunu öğrenirse Rebacca'ya karşılık onu kullanmamızı sağlayacak bir kozumuz olduğu anlamına geliyor.
O Naseri acha que ela está morta. Assim, se ele descobrir que ela está viva, talvez possamos trocá-la pela Rebecca.
Beni dinle, Mullins Naserinin kızını kurtarmak Rebecca için bir şey değiştirmeyecek tabi Naseri ile irtibata geçmezsem.
- Ouça, Mullins, salvar a filha do Naseri não fará nada pela Rebecca a menos que eu fale com o Naseri.
Kızınla bir daha konuşmak istiyorsan, beni çok iyi dinlemen gerekiyor.
Se quiser voltar a falar com a sua filha, ouça com atenção.
Sayın Büyükelçi, şu anda havadayız beş dakikadan daha kısa bir süre içerisinde elçiliğin önüne inmiş oluruz.
Sr. Embaixador, estamos a voar e devemos aterrar na embaixada dentro de cinco minutos.
Kız, hükümetteki bazı bireylerin onaylanmamış operasyonlarında bir hedef durumundaydı.
Ela foi o alvo de uma operação não autorizada executada por um elemento do nosso governo.
Takas gerçekleşti, kız güvende ancak, efendim, bir çatışma oldu ve Rebecca vuruldu.
A troca foi feita e a rapariga está segura. Mas houve um tiroteio e a Rebecca foi alvejada.
Ama belki paranızın bir kısmıyla restore edip daha güzel bir yere dönüştürebiliriz.
Mas talvez com algum do vosso dinheiro, possamos torná-la melhor.
Kodlanmış bir medya alarmı polislerin hızlı cevap vermesini imkânsız kılar.
Um alerta codificado aos media pode tornar quase impossível à Polícia responder a tempo.
Öğretmenin, hayatında kızım kadar korkusuz bir savaşçı görmediğini söyledi.
O teu professor disse-me que nunca viu lutador tão destemido como a minha filha.
Bir an bile sıkılmadığımız kesin.
Nunca há tempos mortos, isso é garantido.
Sınırsız kaynağı olan bir düşmandan daha tehlikeli olan kişi ise artık kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış biridir.
O único inimigo mais perigoso que um homem com recursos ilimitados é um homem sem nada a perder.
Aklınızı başınıza toplayıp bir dahakine adam gibi fikirlerle çıkın karşıma.
Afiem os lápis e tragam-me uma ideia excelente.
Geçici bir ayrılık döneminde olduğumuzun gündelik olaylar hakkında birbirimizle konuşamayacağımızın farkındayım.
Percebo que estamos numa separação temporária e que já não contamos detalhes dos nossos dias um ao outro.
Şey, o zamandan beri Korkunç bir olayla Kızı bodrumda, Bu asla bir daha asla olmazdı, bu arada, Sahip olmak isterler Onunla hiçbir ilgisi yok Onlar... onlar...
Desde um incidente horrível com a filha deles no porão, que jamais aconteceria novamente, não querem nada disso, então eles... colocaram a casa à venda quando o estado a libertou e falaram para os meus funcionários livrarem-se de tudo.
- Kırmızı bir şarap alacağım, lütfen.
- Vinho tinto, por favor.
Bu geceki hedefiniz olsaydı Beni kıskandırmak için Sefil bir şekilde başarısız oldun.
Se o objectivo desta noite era fazeres-me ciúmes, falhaste miseravelmente.
Kız travmatik bir deneyim yaşadı.
A rapariga passou por um trauma.
Tek yatak odalı bir apartman dairesi ve eskiden kızın ve karınla birlikte yaşadığın bir ev.
Um condomínio de um quarto, e uma casa em que morava com a sua esposa e a sua filha.
Nafaka ödemelerini aksatmadan yapıyorsun. Kızının özel okul eğitimi ödemelerine katkıda bulunuyorsun. Ve ayrıca kefilsiz bir borç yüküne sahipsin.
Você paga as suas pensões de alimentos no dia certo, ajuda a pagar a educação da sua filha numa escola privada, e não têm débitos pendentes.
Konuklarımız nüfusun yalnızca küçük bir kısmını tecrit edebilecekler.
Os Hóspedes só são capazes de sequestrar uma minúscula percentagem da população.
Bizim gibi bileği kuvvetsiz, ufak tefek, beyaz kız popülasyonuna bir sığınak lazım.
Representamos o contingente de rapariga branca, fraca e de baixa estatura, precisamos de um bom reduto.
Bay Bhatnagar, onları serbest bıraktık çünkü elimizde geçerli bir kanıtımız yoktu.
Senhor Bhatnagar nós tivemos que libertá-los. Não tínhamos evidências contra eles.
Bu kız tamamen haklı, tıpkı bir dinamit gibi.
A rapariga tem toda a razão ela é como dinamite
Benim kızım o, benim kızım bir şey değil mi?
Ela é minha filha, não deixes...
Bir kızın var senin.
Uma filha.
Gayet sıradan bir İngiliz kızıyım. Garanti veriyorum.
Sou uma rapariga britânica muito simples, prometo.
Size sunacağımız ücret sayesinde kız kardeşin bir daha çalışmak zorunda kalmayacak.
Com a compensação que estamos preparados para oferecer, a sua irmã nunca precisaria trabalhar.
Boyutsal bir taşıyıcı olarak hareket eden kule yansıma kütlesini toplayan ve saf elektromanyetik enerjiye dönüştüren çoklu yerçekimi kapıları oluşturacaktır. Bu enerji, daha sonra temiz ve güvenli bir şekilde bizim dünyamıza nakledilecek ve böylece bin yılllık enerji ihtiyacımız karşılanmış olacak.
A agir como condutor dimensional, a Torre criará portais de gravidade múltipla, que vai colher massa do Eco e convertê-la em pura energia electromagnética.
Bu kahrolası Kırmızı Bölge'de bana göre bir şey yok.
Não há nada para mim nesta merda de Zona Vermelha.
Kırmızı... Kırmızı bir Sedan vardı. Beni takip etmeye başladı.
Um carro vermelho começou a seguir-me e depois eles trocaram-no por uma carrinha.
Hayır, hayır. Kız dediğim serbest bir kargo gemisi.
A Galdéria é um navio para trabalhadores independentes.
Kız arkadaşıma laf atıyordu. Halletmem bir saniye sürdü.
Ele insultou a minha miúda e eu arrumei-o num segundo.
Üvey kızınızın bir arkadaşıyım.
Sou um amigo da sua enteada.
Gerçekten kız kardeşiyle bir başlarınalar.
É só ele e a irmã.
Sonra sayfayı çeviriyorsun ve orada üzgün, şişman, bir "Önceki hâli" kızı var ve "Kendimden nefret ediyorum." diyor.
Viramos a página e encontramos uma miúda triste e gorda no "antes". Toda estilo : "Odeio-me!"
Ayrıca yumurta tarifleri için de bir bölüm var oysa kırmızı et ile kalp hastalığı arasında güçlü bir ilişki var.
E também tinha uma secção de receitas de ovos tendo em conta que há uma grande ligação entre a carne e a doença cardíaca.
Bir pediatrist olarak her gün süt ürünleri tüketimine bağlı olarak gelişen egzama, akne, kabız, asit reflü demir eksikliği, kansızlık gibi rahatsızlıkları olan çocuk hastalar görüyorum.
Como pediatra, vejo diariamente crianças a sofrerem de maleitas ligadas ou associadas ao consumo de laticínios tais como o eczema, acne, prisão de ventre, refluxo ácido, deficiência de ferro e anemia.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]