Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ V ] / Ve onun

Ve onun перевод на португальский

23,640 параллельный перевод
Ortağınız ölüyor ve onun çocuğunu alıyorsunuz.
O teu parceiro morre, e tu ficas com a filha dele.
Şimdi de D-Day'den beri seninle beraber olan ölmekte olan bir askerle konuşuyormuşsun ve onun St. Christopher madalyonunu annesine götürmek zorudaymışsın gibi söyle.
Agora di-lo como se estivesses a falar com um soldado no seu leito de morte que esteve contigo desde o desembarque na Normandia, e tens que levar até à mãe dele a sua medalha de São Cristóvão.
- O zaman üzgünüm ki bunun başımıza gelme sebebi olan Mike Ross ve onun huzuru ile benim huzurum arasında bir seçim yapmam gerekecek ve ben de kendi huzurumu seçeceğim. - Ya olursa?
- E se acontecer?
Adaletli, merhametli davranmamızı ve onun yolunda alçakgönüllülükle yürümemizi istiyor.
Que façamos justiça, apreciemos a misericórdia e sigamos humildemente com o nosso Deus.
Oğlu üç kişiyi öldürdü ve onun yapmak istediği tek şey oğluna sarılmak.
O filho dela matou três pessoas, e ela só quer abraçá-lo.
Ve onun cinayetini açığa çıkaran karakolun Başkomiseri olarak, oradan bulunmazsam bu biraz garip olur.
Sim, como capitã da esquadra que encerrou o caso, seria estranho se eu não aparecesse.
Bir de senin gibisi var. Rick'in gidişini bekleyen ve onun yerini alabilsin diye benim yanıma sinsice gelip bana pis işini yaptırmak için dil döken bir adam.
E então apareces tu, o tipo que esperou o Rick sair para vir falar comigo para fazer o seu trabalho sujo e ficar com o lugar do Rick.
Ve onun zayıflığı neydi?
E quais eram os pontos fracos dela?
Ve onun bulunmasını istemeyen üst düzey devlet yetkilileri de işin içinde.
E há pessoas poderosas no governo que não querem que seja encontrado.
Ve şunu unutma... bizim senin avukat olduğunu kanıtlamamız gerekmiyor. Onun tersini kanıtlaması gerek.
Não te esqueças, não temos de provar que és advogado, ela é que tem de provar que não és.
Onun hayatının en kötü anı, ve ben onun için orada değilim.
É o pior momento da vida dele e não estou a apoiá-lo.
Hatta onun kefalet hakkını almadığına emin olacağım, çünkü baroya gizlice girmek federal bir suç, ve bunu yapabiliyorsa, eminim ülkeden kaçıp gidebilir.
Na verdade, certifico-me de que não terá sequer direito a caução. Porque piratear a Ordem é um crime federal e, se ele consegue fazer isso, consegue fugir do país.
Bu onun ilk ve tek uyarısı. Bu yüzden dikkatlice dinleyin.
Este será o seu único aviso, por isso, fiquem atentos e escutem como deve ser.
Mike Ross bir sahtekar ve ben de onun turuncu tulumlar giymedikçe bir daha mahkeme yüzü görmemesini sağlayacağım.
O Mike Ross é uma fraude. E vou certificar-me de que ele não volta a entrar num tribunal a menos que use um fato-macaco cor de laranja.
Yani geçen sene hayatım Harvey'nin ellerindeydi ve eğer kaybederse diye endişe duymamın onun kaybetmesine daha çok sebep olacağını söylemişti.
O ano passado, a minha vida estava nas mãos do Harvey, e ele disse-me que preocupar-me só tornaria mais provável que ele perdesse.
LSAT'a onun yerine girdiğimi düşünüp, Rachel'ı suçladılar ve asıl olay ise bu suçlamayla ilgili hiçbir kayıt yok.
Acusaram-me de fazer os LSATs por ela, e o problema é que não há nenhum registo de eu ser acusado de o fazer.
İkiniz bir ilişki yaşamıştınız ve email'i onun yazdığını öğrenince Cambridge'e gidip, duruşma zamanı onu Arjantin'e göndermek için ikna ettin.
Quando descobriu que foi ela que escreveu aquele e-mail, foi a Cambridge e convenceu-a a ir para a Argentina até ao fim do julgamento.
Ayrıca hayatınız boyunca zekasını kıskandığınızı ve sizi onun için terk ettiğini öğrenince kıskançlıktan çatladığınızı söyleyecek.
Vai dizer também que invejou a mente dele a vida inteira e, quando você descobriu que ela o tinha trocado por ele, não podia ter ficado com mais inveja.
Rachel'ın yarın evlendiğini biliyorum ve sana eğer yarın onun yanında olmazsan ömrünün sonuna kadar pişman olacağını söylüyorum.
Mas sei que a Rachel se vai casar amanhã e, digo-te, se não estiveres ao lado dela, irás arrepender-te o resto da tua vida.
Onun bize erişim sağladığı belgelere bakıldığında son 28 ay içerisinde çok gizli bir görev gücüne sağlanan ve önemli kaynaklardan teyid bilgiler doğrultusunda yapılan sözde suç dünyasının anahtar isimlerine endişe vermek amacıyla sağlanan bilgilerin sadece bir üst seviye muhbir tarafından sağlandığı açıkça teyid ediliyor.
Ela deu-nos acesso à documentação que confirma que nos últimos 28 meses recursos significativos foram direccionados a uma força de intervenção secreta dedicada à apreensão de figuras do submundo do crime e baseada em informações vindas de um informador de alto nível.
Onun karanlık tarafını gördüm ve o çocuklara bulaşmazdı.
Vi o lado obscuro dele, e não envolvia crianças.
Bir anne onun iki oğlu ve bir kano kazası hakkında.
É sobre uma mãe, dois filhos e um acidente.
Önceleri ben de onun bir müşterisiydim ve bahse girerim Caretaker'de öyle.
Sou cliente desde o início e aposto que o Zelador também é.
Ancak bize onun yerini söylersen Bayan Keen'in büronun dikkatini senden uzak tutacağını ve hapse girmeyeceğini garanti ediyorum.
Mas, se nos deres a sua localização, a Ms. Keen vai dirigir o FBI para longe de ti, garantindo que não serás preso. Isso seria bom, certo?
Halcyon neden onun peşinde bilmiyoruz ve onu bıraktıktan sonra bir daha gözükmedi. Ama yardımcısı Amanda Bigelow'u biliyoruz.
Mas sabemos que a assistente dele é a Amanda Bigelow.
Bu alet onun bilgisayarına girmemize ve şirketinin iletişim altyapısına girip E-postaları ve arama kayıtlarını göreceğiz
Tem um programa que nos permite ter acesso ao computador dela e à infraestrutura privada de telecomunicações da empresa. Emails, telefonemas...
Reddington Liz için buradaydı. Sen, Samar ve hepiniz. Onun için buradaydık.
Tu, a Samar e todos os outros só aqui estavam por causa dela.
Patronum size Elizabeth Keen'i kaçırmanız için ödeme yaptı ve siz başarısızlığın yanında bir de onun ölümüne sebep oldunuz.
E você não só não lhe entregou o alvo como também lhe causou a morte.
onun gönderdiği mesaj ve e-postalarla devam etti, sonra birileri sağlık kayıtlarınızı açığa çıkardı.
Depois, foram as mensagens de texto e os "e-mails" que ele enviou, e, depois, alguém divulga os seus registos médicos.
O saygın bir mezun, onun varlığının güvenlik teşkilatı ve devlet spor memurları dahil herkesi sakinleştirmesi umuluyor.
É um ex-aluno respeitado, e esperamos que a sua presença acalme toda a gente, inclusive as autoridades e entidades desportivas estatais.
Oyundan sonra bir gece dışardaydık ve ben birden onunla ilgili kontrolu kaybettim, onun bir kaltak olduğunu ve birinin onu hizaya sokması gerektiğini söyledim.
Saímos depois de um jogo, numa noite e eu... Acho que me passei com ele, sabes, sobre como ele era um vagabundo e que precisava de um correctivo, mas, nunca disse para eles baterem em ninguém.
Jimmy sana karşı bir suç duyurusunda bulundu, ki bu onun hakkı ve sen de ona uzaklaştırma verdin.
- Sim, mas... pode ver que pode não parecer isso.
Onun müşteri listesi hacklendi ve beş milyon dolarlık şantaj yedi.
A sua lista de clientes foi pirateada e estava a ser chantageado em 5 milhões de dólares.
Onun kolunu tuttum. Ve kadın enkazın teki.
E agarrei-lhe no braço, e ela está um caco.
Taylor Shaw ise onun hemen yanında olacak ve Kurt'u kontrol edebilecektik.
E com a Taylor Shaw ao lado dele, ele... seria um alvo controlável.
Bir çeşit işadamı ve diğer adamlar da onun müşterileri.
Ele é uma espécie de empresário, e os outros homens são os seus clientes.
Bizi oraya götüren resmi o çizdi ve bomba da onun heykelinin içinde gizliydi.
- Zomo, certo? Foi ele que nos pôs lá, e a bomba estava no interior da escultura.
Bir de bunun üzerine "Times" onun son bulmacasını bugün yayınladı ondan hala mesaj alıyor gibi hissediyorum ve biliyorum bu...
E além disso, o "Times" publicou o seu último jogo de palavras cruzadas hoje, sinto que recebo estas mensagens dele, eu sei que parece...
Donna sana şantaj yapıyordu. Biz de onun dairesini aradık ve senin verdiğin 48,345 dolar nakit parayı bulduk.
revistámos-lhe a casa e encontrámos o dinheiro que lhe dera, $ 48,345.
Evet ve de bu onun el yazısı.
Sim. E é a letra dele.
Bugün onun kuşları beslediği parktan geçtik, ona kıs kıs güldü ve hemşiresine dönüp bizim yaşlı Javi'yi nasıl alt ettiğini anlattı. Bayan Lucinda...
Até hoje, quando passamos no parque onde ela alimenta pássaros e ela ri-se e conta a sua enfermeira como ela deu a volta ao pobre Javi.
Sanki ben onun o eserinde bulunduğumda tüylerim ürperiyor, burnum kanıyor ve şu an gerçekten yardımına ihtiyacım var.
Quando estou perante o trabalho dele... fico arrepiada, sangro do nariz, precisava mesmo da tua ajuda...
Ben de biraz araştırma yapıp düşündüm ve farkına vardım ki görmek istediğin onun görüntüsü değildi, değil mi?
Fiz uma pequena pesquisa e pensei um pouco, e percebi que não estavas a tentar invocar uma imagem dela, pois não?
Sadece onun benzersiz biyolojisi seni ve klonlamayı mümkün kıldı.
Só a biologia única dela torna a clonagem humana possível.
Tıpkı onun gibisin, daha az sinirlilik ve temizlik dışında tabii.
Tu és igual a ela, mas com menos raiva e mais higiene.
Sonra onun ikiz kardeşiyle tanışıyorum. Uyuşturucu taciri ve kocası hapse düşüyor.
Depois conheço a irmã gémea suburbana dela, que é traficante de droga.
Onu uyandırdın ve ben bütün gün onun uyumasını istiyordum. Böylelikle onu yedirmek zorunda kalmazdım.
Acordou-o, e tinha esperança que ele dormisse o dia todo para que não tivesse de o alimentar.
Senin ve benim sahip olduğumuz her şey onun olacak.
O que era teu. E meu. Vai ficar com tudo.
Onun dönüştürdüklerinden ve senin ismini söylediğin kişiden de bahset.
E todos aqueles que transformares e também aqueles que chamares.
Ama onun da sırtında aynı yaralar var ve düzgün iyileşmemiş birkaç eski yarası mevcut.
Mas também tem as mesmas cicatrizes nas costas, e tem uma data de ferimentos antigos que não sararam adequadamente.
Evet ama onun hortlak olmadığını biliyoruz ve katil hortlak olmalı.
Ele não é Regressado e o assassino é.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]