Beklemek Çeviri İngilizce
6,855 parallel translation
Beklemek çok zor.
I suck at waiting.
Kaçınılmaz rezilliğin beklemek zorunda.
Your inevitable humiliation will have to wait.
- Burada beklemek mi istiyorsun?
Would you rather stay here?
Beklemek öldürüyor beni.
The wait is killing me.
Beklemek zorundayız, nakliyat sabah gelecek.
The goods arrive in the morning.
Yoksa Al'ı mı beklemek istersin?
Do you want to wait for Al?
- Doğru zamanı beklemek lazım.
It needs to be the right time.
Uzun süre beklemek durumunda kaldığınız için özür dilerim. Ama burası konser salonu değil, bekleme salonu.
I am sorry to everyone for the long wait, but this is not a concert hall.
Ama beklemek zorunda.
But he has to wait.
Sırada beklemek için çok iyi olduğunu mu düşünüyorsun?
You think you're too good to stand in line or something?
Planin olusmasini beklemek mi?
Wait for plan seeds to grow?
Evet ama ne tür bir zehir kullandığını öğrenmek için toksikoloji sonucunu beklemek zorundasın.
Yes, but to find out the kind of poison, you still have to wait for the toxicology report. Might be a faster way.
Hava tahliyesini düşündünüz mü? Beklemek yerine onları şimdi tahliye etmeyi?
Have you considered air extraction- - getting them out now instead of waiting?
Beklemek dışında yapılacak bir şey olmadığından Tanner vahşi bilgisini benimle paylaşmak için yeterince kibardı.
With nothing for us to do but wait, Tanner was kind enough to share his wilderness knowledge with me.
Sen beklemek zorunda değilsin.
Well, you don't have to.
Bu aptal dilek dileme oyunu beklemek zorunda.
This silly wish game will have to wait.
Al, biraz beklemek iyi olmaz mı sence?
Al, do you think it's a good idea to hold off for a bit?
Bak, ne zaman çocuk sahibi olacağımı düşünsem heyecanlanıyorum. Ama senin beklemek istediğini sanıyordum.
Look, I'm excited to have kids whenever, but I thought you wanted to wait.
SIS'i beklemek kötü bir plan olabilir.
Feels like waiting for S.I.S. is a bad plan.
Biz sadece beklemek zorundayız.
We just have to wait.
Dünya tarihinde yapılacak en iyi, en çılgın görüntülü konuşma beklemek zorunda o yüzden.
So the craziest, best v-chron in the history Of earth-bound messages is gonna have to wait.
Aşağıda olmadığınızı söyledim ama beklemek istedi.
I told him you weren't downstairs but he said he'd wait.
Kesin değil ama annemi hamile olmadığım konusunda ikna etmeye yetecek kadar beklemek istiyorum.
Uh, we're not sure. But I want to wait long enough to prove to my mother I'm not pregnant.
Ben de Barbie'nin kasaba için ifade ettiği anlamı düşününce beklemek istemedim.
And I didn't want to wait, given Barbie's importance to this town.
Ama bu yarayı ve dondurucu soğuğu düşününce burada beklemek en iyi seçenek.
But, given that wound and the freezing cold... staying here, that-that's the best of our bad options.
- Tekrar deneyelim. - Aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemek aptallığın tanımıdır.
- Doing the same thing but expecting a different result is the definition of insanity.
Artık otobana ulaşana kadar beklemek zorundaydık.
Now we'd have to wait until we get to the highway to try and get ahead.
Joy'un seks hayatını dinlemek mi yoksa bir hayaletin beni öldürmesini beklemek mi hangisi daha kötü bilemedim?
I don't know what's worse, hearing about Joy's sex life or waiting for the ghost to kill me.
Denver beklemek zorunda kalacak.
Denver will have to wait.
Güzel kahveyi beklemek en iyisi.
Best to wait for the good coffee.
Bono için biraz daha beklemek zorundasın.
You'll have to wait for the bond.
Günümün gelmesini beklemek ne kadar zor biliyor musunuz?
Do you know how hard it is to wait for my day to come?
Birkaç hafta daha beklemek isterseniz eğer...
If you want to wait a few more weeks, but...
Avın yakalanmasını beklemek.
Waiting for a bite.
Seni lekrosa bulaştırdığım için annen bana kızabilir ama panik yapmadan önce röntgeni beklemek ikimiz için de daha iyi olabilir.
Your mom might be mad at me for getting you into lacrosse, but maybe we should both wait for the X-ray before we panic.
Ofisinde beklemek ister misiniz?
You want to wait in his office?
Bu durumda beklemek en doğrusu.
To do this right, we have to take the time.
Öylece oturup beklemek bize yaramıyor.
Staying cooped up isn't helping us.
Beklemek zorundasınız!
You will have to wait.
Aşı için birkaç ay beklemek demek bu, onlarca yıl beklemek zorunda değiller.
It means us waiting a few months for the vaccine, so that they don't have to wait decades.
Beklemek seni öldürecek.
The waiting will kill you.
Vali ile işi olan, yarın sabahı beklemek zorunda.
Any business with the governor will have to wait until morning.
Üstünü değiştirmesi için erkeğini beklemek varken neden eve gidesin ki?
Why go home and wait for your man when you can be waited on for a change, huh?
Bizim için aşıyı birkaç ay beklemek demek, onlarsa onca yıl beklemek zorunda değil.
It means us waiting a few months for the vaccine... so that they don't have to wait decades.
Fırtınanın dinmesini beklemek için harika bir yer.
Would be a great place to wait out this crap storm.
Beklemek zorundasınız.
You'll just have to wait.
Bir ani haz devrinde yaşamaktayız, hiç kimse hiçbir şeyi beklemek istemiyor.
We live in a time of instant gratification, nobody wants to wait for anything.
Tamam... ama çok fazla beklemek istemiyorum.
Alright... but I don't wanna wait too long.
Beklemek zorunda kalmayacaksın.
You won't have to wait.
- Beklemek istiyorum.
I want to wait.
- eğer trafikte beklemek istemiyorsan.
- if you want to beat the traffic.
beklemek istemiyorum 17
beklemek mi 33
bekle 9205
beklerim 153
bekleyin 1931
bekledim 48
bekle beni 131
bekleriz 49
bekleme 36
beklemiyordum 16
beklemek mi 33
bekle 9205
beklerim 153
bekleyin 1931
bekledim 48
bekle beni 131
bekleriz 49
bekleme 36
beklemiyordum 16
bekleyeceğim 167
beklemedeyim 24
bekle bir dakika 1308
bekleyelim 43
beklesene 61
bekle bir saniye 289
bekleyin bir dakika 145
bekleyemem 97
bekleyin lütfen 40
bekle biraz 541
beklemedeyim 24
bekle bir dakika 1308
bekleyelim 43
beklesene 61
bekle bir saniye 289
bekleyin bir dakika 145
bekleyemem 97
bekleyin lütfen 40
bekle biraz 541