English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Bana bakıyordu

Bana bakıyordu Çeviri Fransızca

429 parallel translation
- Orada durmuş bana bakıyordu.
- Il se tenait debout, là, me regardant.
O bana bakıyordu.
C'est lui qui me regardait.
Tam, yatakları hazırlamak için yukarı çıkmıştım ki orada, atölye kapısının yanında durmuş bana bakıyordu.
Je montais ouvrir les lits... Elle était devant l'atelier, qui me regardait.
Sonra orada yatıyordu. Bana bakıyordu, sadece bakıyordu.
Il était là, par terre, à me fixer.
Sürekli bana bakıyordu, belki bu pek bir şey ifade etmez ama... yanında ona verdiğim bir mendili taşıyordu hep.
Il ne me quittait pas des yeux. Il gardait un mouchoir que je lui avais donné.
Bana bakıyordu ofisimde neler olduğunu merak ediyordu.
Elle se demandait ce qui était arrivé dans mon bureau.
- Sanırım bana bakıyordu.
- Il me regardait.
Her şeyimdi. Bana bakıyordu, dansı bana o öğretti.
Elle m'élevait, me faisait apprendre la danse.
Hep bana bakıyordu, değil mi?
Il fixe les gens, c'est vrai.
Durmuş bana bakıyordu.
Catherine était là qui me regardait.
Hayatta. Burada durup bana bakıyordu.
Il est vivant, il me regardait!
Yirmi dört güzel göz orada bana bakıyordu.
Ces vingt-quatre prunelles qui me dévisageaient m'ont paru si belles.
Sokakta yürürken insanlar bana bakıyordu.
Je traîne dans la ville, les gens me regardent.
Orada durup... boğulacağımı umarak bana bakıyordu.
Elle était debout là-haut à me regarder en espérant que je me noie.
Diğer doktorlar da bana bakıyordu.
Les autres médecins me dévisageaient aussi.
Geçen gece korkunç bir şekilde uyandım, Bernard oradaydı, bir canavar gibi bana bakıyordu, sonra elleriyle sanki benim boğazımı sıktı, sıktı... ve sonra hiçbir şey hatırlamıyorum, bayılmış olmalıyım.
L'autre soir, je me suis réveillée dans un endroit horrible Bernard me regardait avec des yeux de monstre puis j'ai senti sur ma gorge, comme si ses mains m'étranglaient, m'étranglaient... et puis je ne me souviens de rien, j'ai dû perdre connaissance.
- Hayır, kurban! İnliyordu, çığlık atıyordu... Korkulu gözlerle bana bakıyordu.
- Mais non, la victime... elle râlait et criait, et elle me fixait de ses yeux écarquillés.
Orada durmuş bana bakıyordu!
une sorte d'animal! Juste là, en train de me fixer!
Bilmiyorum, ama bir şey bana bakıyordu.
Je ne sais pas, mais on m'observait.
Öylece bana bakıyordu ve sanki...
Et il est juste resté là, à me regarder, avec un genre de- -
Pencerede çıplak bir adam durmuş, bana bakıyordu.
Un homme à la fenêtre me regardait. Il était nu comme un ver.
O esnada herkes bana bakıyordu.
Il fallait que je boive ça.
Bana bakıyordu.
Il me regardait.
Yerde, fena yaralanmış, bana bakıyordu.
Il était étendu au sol, blessé, et il me regardait.
Bana bakıyordu.
Je l'ai vu m'observer.
Dışarı çıktığımdaysa, üçü bana bakıyordu.
Quand je suis sorti, les trois me regardaient.
Sanki gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Katlanamadım.
Non, non, il semblait... il me semblait qu'il me regardait, je ne pouvais pas le supporter.
Camdan bana bakıyordu.
I-H-Il me regardait à travers la fenêtre.
İnsanlar bana bakıyordu, çok şaşırmışlardı.
Les gens me regardaient, épatés que je ne tombe pas.
Giovanni arabaya sürüklendiğinde bana bakıyordu.
Giovanni... m'a regardé pendant qu'ils l'emmenaient.
Geçen yıl ki gibi... İtalya'da, bir restoranttaydım ve karşı masada bir oğlan vardı... bana bakıyordu. Yani, ikimiz de bakıştık ve güldük.
Par exemple l'année dernière en Italie, j'étais au restaurant, il y avait un garçon à la table voisine qui me regardait et on se souriait.
Birsürü insan bana bakıyordu ve bende gözünün ortasına bir yumruk attım.
Je lui ai crevé un œil, 2 ans.
Masalın arkasına geçip oturmuş bana bakıyordu.
Je dois dire que je soupçonne Sebastian depuis le début.
- Bir şey bana bakıyordu.
Quelque chose, là...
Bir kaç dakika sonra yüzü şişti ve morardı ve öylece bana bakıyordu.
Quelques minutes après, son visage a enflé... il était violacé, et elle me regardait fixement.
Fırının kapağını açtım. Orada durmuş bana bakıyordu.
J'ai ouvert la porte du four, et il était là à me regarder.
Bana bakıyordu.
Il s'occupait de moi.
Ama o gece akşam yemeğinde babam bana bakıyordu.
Mais ce soir-là, au dîner, je sentais le regard de mon père me transpercer.
Bana çok şüpheci bir şekilde bakıyordu. Kısa bir süre sonra yanıma geldi.
Il me considérait d'un air soupçonneux et vint vers moi.
Sizce neden bana öyle gözünü dikmiş bakıyordu?
Pourquoi me dévisageait-il de la sorte?
Bana hüzünlü ve şefkatli bir şekilde bakıyordu.
Elle me regardait gentiment, d'un air triste.
Kadınsa bana pis pis bakıyordu.
Elle était là, ses yeux me lançaient des couteaux.
Önce ona bakıyordu sonra bana baktı.
II l'a d'abord regardée, elle... puis moi.
Hastalığım onu korkutmuştu. Bana çok iyi bakıyordu.
Il eut peur et me soigna avec tendresse.
Daha kötüsü sanki kızlar da bana tuhaf tuhaf bakıyordu.
Mais même les filles me regardaient d'un drôle d'air.
Bana doğru bakıyordu.
Il me regardait.
Her halükarda... bana doğru bakıyordu.
Et pourtant, elle m'a regardé!
O gece, Otoyo, yarı uykulu, yarı uyanıktı bana garip bir yüz ifadesiyle bakıyordu.
Cette nuit, elle a eu un sommeil agité. Elle me fixait parfois d'un regard étrange.
Bir yabancı, bana bakıyordu.
Un inconnu, immobile en face de moi,
Mendili indirdiğimde Bayan Rucastle, bana somurtkan ve kızgın bir şekilde bakıyordu.
Il regardait la maison avec insistance. J'ai baissé mon mouchoir et j'ai vu Mme Rucastle. qui me fixait d'un air... inquiet.
- O adam bana mı bakıyordu?
- Qui était cet homme? Est-ce qu'il me cherchait?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]