English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ G ] / Görüsme

Görüsme Çeviri Fransızca

4,890 parallel translation
Bu yüzden dün öğlen Brugge'taki Boulaert İnşaat'ın CEO'suyla görüşme yaptım.
C'est pourquoi hier, j'ai rencontré le directeur de l'entreprise Boulaert.
Kısacık bir görüşme yapacağız sadece.
Ça prendra deux minutes.
Belirtmek isterim ki bu görüşme tamamen gönüllü olarak yapılıyor.
Juste pour qu'on s'entende, cette conversation est volontaire.
Görüşme nasıl gidiyor?
Comme ça se passe?
Görüşme bitti, kamerayı ortadan kaldır.
La conférence de presse est finie, rangez cette caméra.
Şu anda trendeyiz görüşme kesilebilir ama... ona sorarım.
Bien sûr. On est dans le train, ça peut couper... Je vais lui demander.
- Yeni bir iş için sana görüşme ayarladım. Haftada 1500 dolar
Je t'ai obtenu une audition pour un boulot qui paye 1 500 dollars par semaine.
- hiçbir şey söylemeden gidip bir görüşme mi ayarladın? Şimdi söylüyorum işte.
Je t'en parle maintenant.
Öğrencilerle birebir görüşme gibisi yok değil mi?
Rien ne vaut ces tête-à-têtes avec les étudiants, n'est ce pas?
Benim için Profesör Walden'la bir görüşme ayarlayabilir misiniz gidip kapısına dayanmak istemiyorum da.
Je me demandais si vous pouviez m'organiser un rendez-vous avec le professeur Weldon. parce que je ne pense pas pouvoir arriver ainsi simplement à sa porte.
hayır ciddisin. tamam, bir görüşme yakalamak için pusuda bekliyorum. ördek komutanı Willie Robertson, ile ve o partiye davetsiz katılacağım.
Ok, Bon, je suis en route pour une entrevue piège de Duck Commander Willie Robertson, et je vais le mettre dans la merde et je vais le mettre au pied du mur.
Orada özel bir görüşme yapmayı istiyoruz.
Nous aimerions vous voir là-bas.
Avukatım dedi ki eğer yeni birşey bulurlarsa, ikinci görüşme için bizi yeniden çağıracaklarmış.
Mon avocat dis, qu'ils nous appelleront pour une deuxième interview si ils trouvent quelque chose. James :
Görüşme yapmam için bir oda rica ediyorum.
Il me faut une salle pour les entretiens.
Ama bu öfke kontrolünü görüşme sırasında da yapmamız gerektiğini söylemeyi unutmuşum.
J'aurais du spécifier que nous devions le faire Pour la durée entière de la réunion.
Bu sıradan bir görüşme değil.
Ça n'a rien d'une visite de courtoisie.
Bu mektupların geri verilmesi konusunda görüşme yapmam istendi.
On m'a demandé de négocier la restitution de ces lettres.
Bir görüşme ayarlarız.
J'organiserai une rencontre.
Sen sıradan bir görüşme yapıyorsun.
Il me voit, moi. Vous êtes au téléphone.
Dave Skylark ve liderimizin görüşme olasılığını konuşmak istiyoruz.
Nous aimerions discuter de la possibilité d'un rendez-vous entre l'empereur suprême et Dave Skylark.
Bu görüşme çok garip start aldı.
Votre entrée en matière est curieuse.
Çabuğundan yüz yüze bir görüşme.
On va se faire un petit tête-à-tête.
Seninle uzun zamandır görüşme şansımız olmuyordu.
Donc ça fait un moment que nous n'avons pas pu discuter.
Bu gizli bir federal görüşme.
C'est une audience fédérale confidentielle.
Dük, Kralla acil bir görüşme talep etti.
Le Duc a demandé une réunion urgente avec le Roi.
Dinle, şu anda otelde değilim. Durumunu görüşmek üzere birkaç meslektaşımla üniversitede görüşme yapıyoruz.
Bon, écoutez, je ne suis plus à l'hôtel, je suis venu à l'université, où j'ai pris la liberté d'appeler certains de mes confrères pour discuter de votre cas.
Senin teklifini düşünürken başka kimseyle görüşme yapmayacağım anlamında yani.
Ça veut dire que je ne négocierai avec personne d'autre pendant la semaine où je vais réfléchir à votre offre.
Bak, görüşme boyunca çizgisi dümdüz ama sahte ihbar konusunu ve yakalanmak istemesini söylediğimde çizgisi yükseldi.
Quand j'ai mentionné l'info et sa volonté de se faire capturer,
Efendim, onunla bir görüşme ayarlaması gerek.
Monsieur, j'ai besoin de lui pour arranger un rendez-vous.
Sayın Başkan onu yine de kullanabilirim. Bir görüşme ayarlaması için ona ihtiyacım olacak.
M. le Président, je peux encore me servir de lui.
- Haftalık görüşme ayarlamalıyız.
On doit programmer une réunion hebdomadaire.
Görüşme zaten ayarlanmıştı. Gelsem olmaz mı?
Mona a fait rompre nos parents.
- Görüşme gibi mi?
- Un entretien?
Ateşli silahlar yönetmeliği ve Anayasanın ikinci maddesi hakkında kısa bir görüşme yapabilir miyiz?
Auriez-vous un instant pour parler de la loi sur les armes à feu et la protection du deuxième amendement?
Para kazanmak için bir görüşme yapmam lazım.
J'ai un rendez-vous pour gagner un peu d'argent.
Efendim. Wintergreen'le görüşme nasıl gitti?
Comment cela s'est-il passé avec Wintergreen?
Hayır. Durant'ın Washington'da yaptığı ön görüşme sadece.
Non, ce que Durant fait à Washington est une façade.
Yardımı olacaksa bir görüşme ayarlayabilirim.
Si cela peut vous aider, j'organise un rendez-vous.
Eminim yanınızdaki koltuğu boş tutmak oldukça zor olmuştur. Ama bu görüşme için en doğru kişi Ken'di.
Je suis sûr que vous avez eu du mal à tenir cette place vide, mais cette conversation est pour Ken.
- Bir görüşme ayarlarım.
Je vais organiser une réunion.
Yani Gatz kendini öldürmeden beş dakika önce bir görüşme yapmış ki çok tuhaf çünkü buraya geldiğinde polis telefonunu almıştır.
5 minutes avant de se suicider, Gatz a passé un coup de fil, ce qui est louche, vu qu'en arrivant ici, la police avait pris son mobile.
Kendi hattı hariç tüm sinyalleri engelliyordu böylece Max direk görüşme yapabiliyordu.
Ils bloquaient toutes les lignes sauf une : celle de Max.
Eğer deniz biyolojisiyle ilgili bir işe başvuracaksan, görüşme için bir ofise gitmen gerekebilir. - Ha!
Si vous postulez un emploi en biologie de la vie aquatique, vous devrez quand même passer une entrevue dans un bureau.
Ve şimdi başlamak için, Başarı için Giyin'den buraya, görüşme için giyinmede yapılacaklar ve yapılmayacakları anlatması için Mrs. Sackin.
Tout d'abord, venue de "Belle pour réussir" pour vous conseiller sur les vêtements à porter en entrevue, voici Mme Sackin.
Bu kokteyl elbisesi görüşme için uygun değil.
Qu'une robe cocktail n'est pas une tenue adéquate pour une entrevue.
Bir sonraki, Leopar, küçük denizci kız ve buradaki şeftali renginde arkadaşımızın da bir görüşme için uygun giyinmediğini söyleyeceğim.
Ensuite, le léopard, la jeune femme en tenue de matelot et notre amie en pêche ne sont pas habillées pour une entrevue non plus.
Bu iyi bir görüşme elbisesi.
Ça, c'est une belle tenue d'entrevue.
Yani şimdi iki siyah kız, lezbo bağımlı kız, ve Meksikalı görüşme kısmını aldı, ve ben buraya döndüm.
Maintenant, les deux Noires, la junkie lesbienne et une Mexicaine passeront au volet entrevue, alors que moi, je suis coincée ici.
Manchester'daki Halle Orkestrası için sana bir görüşme ayarladım.
Je t'ai obtenu une audition au Halle Orchestra à Manchester.
Görüşme mi ayarlamıştık?
Avions nous rendez-vous?
Ama geçen hafta şerifle görüşme şansım olmuştu.
Mais j'ai eu la chance de discuter avec l'officier de police la semaine dernière.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]