English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ M ] / Mé

Çeviri Fransızca

833,977 parallel translation
- Saklanmamı mı istiyorsun?
- Tu veux que je me cache?
Buraya kavga etmeye geldim.
Je suis venue pour me battre.
Sadece sonuncuyu öldürmek zorundayım.
Il me suffit de tuer le dernier.
- Beni asla takip etmemeliydin.
- Tu n'aurais jamais dû me suivre.
Bir dahaki sefere beni gördüğünde...
Tu as dit que si tu me recroisais...
Beni öldürecek olursan, biter.
Si vous comptez me tuer, allez-y.
Bugün Skaikru için savaşmadım.
Je ne me suis pas battue pour Skaikru aujourd'hui.
Kendim için savaştığımı sanıyordum. fakat. Bunun artık doğru olmadığını da biliyorum.
Je pensais me battre pour moi, mais à présent, je sais aussi que ce n'est pas vrai.
Hepimiz için savaşıyordum.
Je me suis battue pour nous tous.
10 puanlık bir soru bu dövmenin önemini kim söyleyebilir?
Pour 10 points, qui peut me donner la signification de ce tatouage?
Buradan bunu yapmaya çalışmak bir günümü alır.
Y accéder me prendra une journée.
Birileri beni hacklemeye çalışıyor.
Quelqu'un essaie de me pirater.
Tastamam bir şekilde geri dönersen elimden geldiğince etmeyeceğim de.
Si tu reviens à 100 %, en ce qui me concerne, je n'aurais jamais à le faire.
Kendimi gülünç hissediyorum.
Je me sens ridicule.
Şunları kullanmak hep zor gelmiştir.
Ces choses me déroutent.
Onlar akıllandıkça, kendimi daha bir aptal hissediyorum.
Plus elles deviennent intelligentes, plus je me sens idiot.
Sadece özlüyorum.
Il me manque.
Odalarınızdaki kapılar son karşılaşmayı başarılı bir şekilde tamamladığınızda açılacak ve ilk kazanan benimle odada buluşacak Bunun için.
Les portes de vos chambres seront déverrouillées une fois que le défi final sera terminé, et les premiers à me rejoindre dans la chaufferie... obtiendront ça.
Öyle fakat sahaya pür dikkat çıkmaya alışığımdır.
Oui, mais j'avais l'habitude d'être sur le terrain Et de me sentir complètement en contrôle.
Herşeyi daha iyi görmeme ne iyi geliyor biliyor musun?
Vous savez ce qui me donner plus de clarté?
Defalarca sahaya çıkmama izin vermeyen sen değil miydin?
Tu n'as jamais refusé de me laisser sur le terrain plusieurs fois?
Hiç benmişim gibi durmuyor.
Ça ne me ressemble pas.
Beni sana yönlendiriyor.
Me mène à toi.
- Beni mi görmek istedin? - Evet.
Tu voulais me voir?
Devon'la sıkı sıkıya uğraşmak benim planımın bir parçası.
Ça fait partie de mon plan pour me rapprocher de Devon.
Beni şimdi dışarı çıkarırsan, ona bir daha asla yaklaşamayacağımızı biliyorsun.
Si tu me fais sortir maintenant, on ne sera plus jamais aussi proche d'elle, et tu le sais.
Bak, bana söylediğinde, en az senin kadar şok oldum, ve... açıkçası, O anı yüzünden son derece üzülmüş durumda.
J'étais aussi choquée que toi quand il me l'a dit, et... à l'évidence, il été extrêmement bouleversé par ce souvenir. Quand est-ce qu'il te l'a dit?
Neyden korumaya, Jane? Kardeşini hücresinden çıkarmaya çalışıyordun, ve çıkardın da, bana yalan söyliyerek.
Tu essayais de faire sortir ton frère de sa cellule, et tu as réussi, en me mentant.
Neden benden nefret ediyorsun?
Pourquoi tu me détestes?
Bu Stella.
Vous pouvez me donner son nom complet?
Stella sadece ona verdiğim bir lakabdı.
Je ne me souviens pas de son vrai nom.
- Kim yaptı? - Bir başka mahkum, Liz, kavga çıkardığım kız.
- Une autre détenue, Liz, la même femme avec qui je me suis battu.
Elbette.
Jane est venue me voir.
Tam şu anda fikrini değiştirecek hiçbir şey söyliyemiyeceğimi biliyorum,
Qui changerait ta façon de penser en ce moment Et je comprendrais si tu veux me remettre en cellule.
Haklısın.
Il n'y a rien que tu puisses me dire.
Seni bilmiyorum, ama ben etrafta oturup durmayacağım.
Et laisser des garces me mettre à terre.
İşte.
Pouvez-vous me dire la lampe de poche?
Taylor'ı benim kadar özleyen kimse kalmamış gibi hissettim.
J'avais le sentiment qu'il ne restait plus personne... à qui Taylor manquait autant qu'elle me manque.
Çıktım. Hayır, kaçtım.
Non, je me suis enfuie.
Bu iyi değil.
Je me mets en route.
Sanırım beni başkasıyla karıştırdınız.
Je crois que tu dois me confondre avec quelqu'un d'autre.
Stuart, Neden bilgisayarımın tekrar çöktüğünü bana açıklamak istermisin?
Stuart, tu veux me dire pourquoi mon ordinateur à encore planté?
- Lütfen, lütfen, canımı acıtıyorsun.
- S'il-vous-plaît, vous me faites mal.
Sen bana konuşmaya başlamadıkça,
Devon va tomber avec toi sauf si tu commences à me parler.
Adamları bugün seni öldürmeğe çalışıyorlardı, yoksa bunu özledin mi?
Ses gens ont essayé de me tuer aujourd'hui ou tu as oublié ça?
Kendime güveniyor muyum?
Est-ce que je me fais confiance?
Her gün her dakika ne yapacağımı kestirmeye çalışıyorum.
Je me le demande toutes les minutes de chaque jour.
İhtiyacın olan son şey bana uğramak ve iş hakkında şikayet etmek.
La dernière chose que tu as besoin est de venir me parler du travail.
Sadece konuşacak birini bulmayı özledim. Weller'ı buldun.
Ça me manque d'avoir quelqu'un avec qui parler.
Roman, lütfen dinle beni.
Je me souviens.
Shepherd değil.
Je me souviens.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]