English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ O ] / O zaman ne yapacağız

O zaman ne yapacağız Çeviri Fransızca

301 parallel translation
Diyelim ki Çin'e vardığımız zaman Japonlar üssü ele geçirmiş. O zaman ne yapacağız?
Et si les Japs ont pris la piste quand nous arrivons en Chine?
Diyelim ki, bizim çocuklar davayı çözemezse, o zaman ne yapacağız?
Si nos gars ont atteint leur limite que peut-on faire?
O zaman ne yapacağız?
Mais quoi faire?
O zaman ne yapacağız? Albay bir şekilde kandırmayı başarmış.
Le colonel t'a fait marcher.
O zaman ne yapacağız? Hiç bir şey mi?
Devons-nous alors nous croiser les bras?
Öyleyse senin bir fikrin var. O zaman ne yapacağız?
Qu'est-ce qu'on fait?
O zaman ne yapacağız?
On fait quoi?
- Burada olmaması gerekirdi. Polise gidemem. - O zaman ne yapacağız?
Où est-il allé?
O zaman ne yapacağız?
Que faire alors?
Peki o zaman ne yapacağız?
Alors, que fait-on?
Peki, o zaman ne yapacağız?
- Qu'allons-nous faire?
O zaman ne yapacağız?
Que fera-t-on?
O zaman ne yapacağız?
Qu'est-ce qu'on devra faire, alors?
Füzesi varsa, o zaman ne yapacağız? Füzesi varsa, o zaman ne yapacağız?
S'il en a un, que faire?
O zaman ne yapacağız?
Il viendra pas, alors. Qu'est-ce qu'on fait?
- Peki o zaman ne yapacağız?
- Alors qu'est-ce qu'on va faire?
O zaman ne yapacağız?
Que ferez-vous?
Abby, o zaman ne yapacağız, onu dışarıda mı bırakacağız?
Abby, qu'est-on censées faire, le laisser tout seul là-bas?
Ya zarar veren babamızsa. O zaman ne yapacağız?
Si c'est votre papa qui vous fait mal?
Ya bir Unas gelirse? O zaman ne yapacağız?
Que fait-on?
O zaman ne yapacağız?
On fait quoi, alors?
O zaman ne yapacağız?
Qu'est-ce qu'on va faire?
Ona ne kadar kazandığınızı söylediğimde biraz endişelendi ama sonra size zam yapacağıma söz verdim ve o zaman biraz rahatladı.
Quand je lui ai dit votre salaire, il a eu l'air soucieux, mais ma promesse que vous seriez augmentee l'a rassure.
- Ne yapacağız o zaman?
- Qu'est-ce que qu'on fait?
Ne yapacağız o zaman?
Que va-t-on faire?
Peki o zaman, ne yapacağız?
Qu'allons-nous faire?
Eğer işbirliği yapacağınızı garanti edemezseniz o zaman gazetenize karşı icra emri çıkarmak zorunda kalacağım.
Si vous ne pouvez m'assurer de votre coopération... je serai obligé de sévir... contre vos journaux.
Ne yapacağız o zaman?
Qu'est-ce qu'on va faire?
Nazaret'li İsa'ya ne yapacağız o zaman
Que faire de Jésus de Nazareth?
Bu İsa çılgınlığını ne yapacağız o zaman
Comment réagir face à cette Jésus-mania?
Ünlü olduğum zaman ne yapacağım, biliyor musun? Kendime şöyle süslü püslü bir sabahlık... ve üzerinde şu tüylü ponpon mu nedir... o zımbırtılardan olan yüksek topuklu dore terlikler alacağım. Sonra bacaklarımı televizyondaki hanımlar gibi tıraş edeceğim.
Quand j'aurai fait fortune, je m'achèterai un déshabillé coquin et des mules en chevreau or, à talons hauts, avec des pompons en fourrure et je m'épilerai les jambes, comme les bonnes femmes à la télévision.
Ne yapacağız o zaman?
Qu'est-ce qu'on va faire, alors?
Ee, ne yapacağız o zaman?
Qu'est-ce qu'on fait?
Yatak odasının arkasına geçtiğimiz zaman, ne yapacağımızı o söylerdi.
Mais une fois dans la chambre, c'est lui qui menait la barque. Oui.
O zaman ne yapacağız?
Dites-moi.
Güzel o zaman, ne yapacağız?
Bon alors, quoi qu'on fait?
Peki, o zaman, ne yapacağız?
Qu'allons-nous faire?
- Ee, o zaman ne yapacağız?
- Et alors?
O zaman bu şekilde yapacağız. Ana saptırıcıyı, yeniden düzenlemek, ne kadar sürer?
- Le déflecteur peut être prêt quand?
O zaman biz ne yapacağız?
Qu'est-ce qu'on va faire alors?
- Ama bunu nasıl yapacağız? - O zaman ne?
Comment ferons nous quand le moment sera venu?
- Ne yapacağız o zaman?
- Oui, et comment?
Para kazanmak için ne yapacağız o zaman?
Et de quoi on allait vivre?
Dr. Greene'e yarın geleceğimi söyleyin. Ne yapacağımızı o zaman konuşuruz sanırım.
Dites au Dr Greene que je reviendrai demain et nous parlerons de ce qu'il faut faire.
— O zaman şimdi ne yapacağız?
On fait quoi?
Tamam. O zaman ne yapacağımızı biliyorsunuz.
Donc vous connaissez les environs.
Ve işte o zaman Izmer İmparatorluğu'nun birliği için ne gerekiyorsa onu yapacağız.
Et nous serons forcés de faire ce que le devoir exigera pour préserver la puissance et l'unité d'Izmer!
An itibariyle haklı olan taraf biziz ama kimseyi dava mava etmeyeceğiz. - Ne yapacağız o zaman?
C'est bien d'avoir des armes, mais on ne leur fera pas de procès.
- Peki, ne yapacağız o zaman?
Alors. Qu'est-ce qu'on fait?
Ne yapacağız o zaman?
alors, que fa!
- Peki ne yapacağız o zaman?
- Que faire?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]