English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ O ] / O zaman bile

O zaman bile Çeviri Fransızca

819 parallel translation
Söyle, patron, kürkleri çaldık - beş tane ben çaldım - o zaman bile onlar işe yaramazdı!
"Dites, Patron, pas moyen de s'entendre avec ces pelletiers - j'en ai démoli cinq et malgré ça, ils ne veulent pas travailler"
O zaman bile, aşk değildi.
Même quand je me suis avec toi, c'était pas de l'amour.
O zaman bile çok güzelmiş, değil mi?
Elle était déjà très belle, n'est-ce pas?
O zaman bile rakiptik.
Déjà rivaux.
- Bana kalırsa... -... o zaman bile hayaldi senin için.
Tu l'as probablement jamais su.
O zaman bile şüphelenmemiştim. Ama iki gün sonra...
Je ne soupçonnais rien, mais 2 jours plus tard...
Ta o zaman bile, onunla geceyle gündüz gibiydik.
Mais nos destins étaient déjà tracés.
Rita, bana bak. Posta siparişi elbiseme bak. Dört yıl önceden kalma, o zaman bile korkunçtu.
Regardez cette robe qui était déjà démodée il y a 4 ans!
Belki o zaman bile güven içinde olmayacağız. Arabayı kendin kürüyemez miydin?
Tu ne peux pas dégager la neige à la pelle?
# O zaman bile, çok az kişinin anlayabileceği biri gibi görünüyordu.
On devinait que peu de gens le comprendraient.
- Hayır. Çünkü o zaman bile herkesten daha iyi çalacağını biliyordun.
Vous saviez déjà que vous joueriez mieux que quiconque.
O zaman bile bencildim.
J'étais égoïste.
O zaman bile çocuklar Koca Baba için çok önemliydi.
C'était déjà très important pour lui.
Hmm, o zaman bile o kadar aç değildin.
- J'ai été prisonnier. Tu ne mourais pas de faim.
O zaman bile durmazdın ya.
Même Ia, tu ne t'arrêterais pas.
Neyse, o zaman bile Andrea'yı çok fazla istiyorlardı.
Bref, ils voulaient mettre la main sur Andréa
O zaman bile canavar mıydım yani?
J'étais déjà un monstre?
O zaman bile sadık küçük fino köpeğin gibi peşinde dolaştım.
Je t'ai obéi comme un chien-chien à sa mémère!
Ta o zaman bile.
Déjà.
O zaman bile bunları dinlemeyeceğiz.
Et même alors nous n'écouterons pas.
O zaman bile pek başarılı olamadık. Zor bir iş.
Et on n'était pas doués.
Çünkü o zaman bile, halkın direnişini yenmenin tek yolu idi ve ondan sonra Portekizliler, adayı huzur içinde sömürdüler ; yaklaşık 300 yıl boyunca.
Déjà à l'époque, c'était le seul moyen de vaincre la résistance du peuple et après ça, les Portugais ont exploité l'île en paix pendant près de 300 ans.
- Ama Venediğe gittiniz? - Evet. O zaman Venediğin, İstanbul'un yanına bile yaklaşamayacağını söyleyeyim.
Venise ne peut se comparer à Constantinople.
- O zaman beni affetmek zorundasın. Asla beni aramayacak, varlığımı bile unutacaksın.
Oubliez jusqu'à mon existence.
O zaman Bonnie ile bebeđi yanýmýza getirmek için bir dakika bile kaybetmeyeceđim.
Une fois passée, Bonnie nous rejoindra avec le bébé.
Eğer bu, şu yada bu biçimde işlenmiş herhangi bir suç olsaydı, eğer bir adam aç olduğu için bir şeyler çalmış olsaydı,....... hatta kendini savunmak için cinayet bile işlemiş olsaydı, o zaman belki polise hiç bir şey söylemezdim.
Si ça avait été un autre crime, voler pour se nourrir, même tuer pour se défendre, je ne le dirais pas à la police.
Çünkü, yaşlanana kadar beklesem ve o zaman anlatsam bile geriye bakıp incineceksin ve senin incinmeni istemiyorum.
Même si j'attendais que nous fussions très vieux, rétrospectivement tu souffrirais. Et je ne veux pas te faire souffrir.
Yağmur yağsa bile orada olacağımızı bilmeliler. Ne zaman isterlerse o vazgeçilmez kahveyi içebilmeliler.
Qu'il vente ou qu'il pleuve, ils ne pourront se passer de mon délicieux café.
Seni seviyorum Rodrigues, hepinizi seviyorum. O zaman silah zoruyla bile olsa, Paris'te kendime özel bir banyo ve bir oda alıyorum demektir.
Je t'aime bien, je vous aime tous, mais je vais me trouver une chambre avec baignoire même si je dois sortir mon pétard.
Naples'lı olan siz bile biliyorsunuz. Pek de sır sayılmaz o zaman?
Même vous qui venez de Naples le connaissez!
O zaman bu söz konusu bile değil.
Dans ce cas, il n'en est pas question.
İşte o zaman dağları bile yerinden oynatabileceğimi düşünüyorum.
Alors vraiment, se meuvent les montagnes.
O zaman razı olur. Hem, o bile bu kadar parayı mezara götürmek istemez.
Il n'emportera pas son argent dans la tombe.
Bunu bir konuşma olarak bile kabul etmiyorlar. Neydi o zaman?
C'était injuste...
O zaman Miss Ordway size yalan söyledi, Miss Amberly, çünkü bir kelimesi bile doğru değil.
Alors, Mlle Ordway vous a menti, Mlle Amberly... parce qu'il n'y a pas une once de vérité dans tout ça.
Rhoda'nın kesinlikle zan altında o zaman. Gelecek sene okula almamaya karar vermişsiniz bile.
Vous gardez donc un doute et aviez décidé de ne pas la reprendre.
O zaman gelince öldürecek tek bir Fransız bile kalmayacak.
- Tous nos ennemis seront tués avant.
Evliliğin ne kadar iyi olsa bile o özgürlüğü az da olsa her zaman özlüyorsun.
Même quand on est bien marié, ça manque toujours un peu, la liberté.
Eğer beni terkederse seni baştan çıkartmakdan dolayı mahkemeye veririm. O zaman kendine bile bakamaz duruma düşersin.
Je vous attaquerai et vous n'aurez plus de quoi vivre, même seul.
Hiçbir yere yol bile yoktu o zaman.
Aucune route n'était tracée.
O zaman, nasıl yapıldığını bile bilmiyorsundur.
Tu sais pas comment on est faites!
Yoksa kovulacağım. O zaman tembel olmayan bir kıza bakacak param bile kalmayacak.
Je ne serai plus capable d'entretenir personne.
Hatayı bulsam bile hava kararmadan onaramam, o zaman da soğuktan ölürüz!
Tu sais ce que c'est. DOCTEUR : Même si je trouve la panne, je ne suis pas certain de pouvoir la réparer avant que la nuit ne tombe et là, nous pourrions mourir de froid!
Fakat içlerinden biri bile, "Parayı alacağım ama davayı çekmeyeceğim." derse, o zaman mahvoluruz.
Mais si l'une prend l'argent sans retirer la plainte, c'est fichu.
O zaman on beş yaşındaydım ama bir yıldız olmuştum bile.
J'avais 15 ans, j'étais danseuse étoile.
O zaman benim için yapmamış olsan bile, teşekkür ederim.
Merci quand même.
Şimdi istemiyorsan bile ne zaman istersen o zaman ara beni.
Si tu ne veux pas ce soir, téléphone quand tu voudras.
Sırtını sıvazlayacak kadar yakındayım. Yapamayacağımı düşündüğüm zaman o kadar hızlı kaçacağım ki göremeyeceksin bile.
Quand je réaliserai que je n'y arriverai pas, je m'évanouirai dans la nature.
Bir gün çok meşhur olacağım ve ben o zaman insanların bu boktan küçük resimleri bulmalarını istemiyorum. ... onları çok küçükken yapmış olsam bile.
Un jour, je serai célèbre, et ce jour-là, je ne veux pas qu'on trouve ces peintures ridicules, même si j'étais enfant quand je les ai faites.
O soğuk, benim o zaman bulunduğum Bronx'a kadar ulaşmıştı ve beni oradan kurtarmak için parmağını bile oynatmamıştı.
Il faisait tout aussi froid, là où j'étais dans le Bronx, mais il n'a pas levé le petit doigt pour moi.
Çalmak için aldığı bu risk te bile bize 25,000 ödüyorsa eğer ona istediğini gümüş tepside sunarsak sence o zaman bize ne kadar öder?
Si elle est prête à payer 25 000 juste pour qu'on l'aide à le voler, imagine ce qu'elle paierait si on le lui livrait sur un plateau d'argent.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]