Çabuk olmalıyız Çeviri Fransızca
143 parallel translation
Çabuk olmalıyız.
Il faut faire vite.
Hadi. Çabuk olmalıyız.
Dépêchons-nous!
Çok çabuk olmalıyız.
Ma parole. Il faut faire vite.
Çabuk olmalıyız! Cennet'e geri dönebilir!
Vite, sinon, il s'envolera au paradis!
Çabuk olmalıyız.
On devrait y aller.
Çabuk olmalıyız!
Nous devons faire vite!
Çabuk olmalıyız.
Allons-nous en.
Çabuk olmalıyız.
On doit agir vite.
Bu bizim eski müşterilermizden, çok çabuk olmalıyız.
C'est un vieux client, ça devrait être rapide.
Çabuk olmalıyız.
Dépêche-toi.
Evet ama çabuk olmalıyız. İkiniz bu saatte nereye gidiyorsunuz?
Seulement si tu es prêt à affronter le danger, à mettre ta virilité à l'épreuve et...
- Haydi, çocuklar. Çabuk olmalıyız.
On n'est pas dans les temps.
Çabuk olmalıyız.
Il faut se dépêcher.
Çabuk olmalıyız. Sıçrayışı kaçırmak istemeyiz.
On devrait se dépêcher, faudrait pas rater le lancement.
Çabuk olmalıyız. Sen onun içindeki şeyin ne olduğunu bul.
- Va voir ce qu'il y a à l'intérieur.
Çabuk olmalıyız çünkü video dükkanı kapanacak.
Il faut faire vite, le magasin de vidéo va fermer.
- Çabuk olmalıyız.
On est prêts.
Çabuk olmalıyız.
Faites vite!
O zaman daha çabuk olmalıyız.
Alors, nous devons faire vite.
Çabuk olmalıyız.
Nous devons faire vite.
Gölgeler kadar yumuşak ve çabuk olmalıyız.
Soyons silencieux et rapides comme des ombres.
Bir barın arka sokağında. Çabuk olmalıyız. Polisler de onu arıyor.
Il était dans une allée derrière un bar, mais on doit faire vite, parce que la police est à sa recherche.
Çabuk olmalıyız.
Pour être chirurgien, vous voyez?
- Çabuk olmalıyız.
- Il faut faire vite.
Çabuk olmalıyız.
On doit faire vite.
Sen şu ikisini al. - Çabuk olmalıyız.
Nous devons nous hâter!
Çabuk olmalıyız.
Vous devez y aller très vite.
Yağmur yağacak, çabuk olmalıyız. Neredeler?
Il faut agir vite.
- Evet ama uzun bir süre aynı yerde kalmıyor, bu yüzden çabuk olmalıyız.
Oui. Mais il ne reste pas longtemps au même endroit. On doit agir tout de suite.
Çabuk olmalıyız.
Il faut qu'on fasse vite.
Çabuk olmalıyız. Acelemiz var.
On est pressés.
Bu yüzden çabuk olmalıyız.
C'est pour cela qu'on doit faire vite.
- Çabuk olmalıyız.
Nous devons partir rapidement.
Her ne yapacaksak çabuk olmalıyız.
Il faut que nous le faisions rapidement.
Bu yüzden çabuk olmalıyız.
C'est exactement pourquoi il faut agir rapidement.
- Bence çabuk olmalıyız.
- Je pense qu'on doit la jouer fine.
Hadi, çabuk olmalıyız.
Allez, on doit faire vite!
Daha çabuk olmalıyız!
Allez-y!
- Çabuk olmalıyız.
Un rapide.
Orada bir şey olduğunu bilecekler ama bizi bulmaları birkaç saniye sürer malzemeleri güverteye ışınlayıp çok çabuk toz olmalıyız.
Il leur faudra quelques secondes pour nous trouver. Il faudra téléporter le matériel et filer.
- Ve çabuk olmalıyız!
Et vite fait!
- Daha çabuk olmalıyız!
Il faut aller plus vite!
Evet bu doğru. Çok çabuk sinirleniyorsunuz ikinizde. İşte bu yüzden olağanüstü derecede sakin olmalıyız.
C'est vrai, il a mauvais caractère, mais... c'est pour ça qu'on doit rester super calmes pour compenser sa nervosité.
Şimdi, bir şeyler yapmalıyız ve çabuk olmalıyız. - Biz?
- Nous?
Çabuk olmalıyız.
Nous devons nous hater.
Çabuk da olmalıyız!
Et vite.
Çabuk olmalıyız.
Faut se dépêcher.
Çabuk olmalıyız!
Fichons le camp!
Daha agresif olmalıyız beklediğimden daha çabuk vazgeçirmeliyiz onu.
On doit être plus agressifs pour le sevrer plus vite que je ne le prévoyais.
Çabuk ve sessiz olmalıyız.
On risque de devoir intervenir vite et discrètement.
Sorun bizde olmalı. Herkesi mümkün olduğunca çabuk test etmeye başlamalıyız.
On va vite faire des tests sur les gens.
çabuk 5381
çabuk gel 161
çabuk ol 1397
çabuk buraya gel 62
çabuk söyle 30
çabuk öğreniyorsun 18
çabuk çabuk 24
çabuk olun 740
çabuk git 36
çabuk gelin 94
çabuk gel 161
çabuk ol 1397
çabuk buraya gel 62
çabuk söyle 30
çabuk öğreniyorsun 18
çabuk çabuk 24
çabuk olun 740
çabuk git 36
çabuk gelin 94