English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Ç ] / Çok yakıştı

Çok yakıştı Çeviri Fransızca

533 parallel translation
Çok yakıştı!
Ça me va à merveille.
Bluz yeşil, noktalar açık sarıydı. Herkes çok yakıştığını söylemişti.
C'etait un corsage vert a pois jaunes, et tout le monde l'a trouve tres seyant.
5 kilo verdi ama çok yakıştı tabii.
Elle a perdu 5 kilos, mais cela lui va très bien.
Ona kendisini çok daha çekici kılacak bir saç stili seçtim. Ona, hangi elbiselerin kendisine daha çok yakıştığını öğrettim.
Je choisissais sa coiffure, les vêtements qui l'avantageaient.
Sadece yedi tane ve çok yakıştığını söylüyorlar.
Sept seulement. Et on m'a dit que ça m'allait.
Gelinlik çok yakıştı ona.
Elle fait une mariée merveilleuse!
Sana çok yakıştı, Morris.
Ils brillent. - Ils vous vont bien, Morris.
Ayrıca sana da çok yakıştı.
Et puis ça te va très bien.
Bu elbise çok yakıştı.
Sa robe lui va à ravir.
- Çok yakıştı.
- Oui.
- Çarpıcı, ha? - Çok yakıştı. Doğum günün kutlu olsun, baba.
Je suppose que je suis come Robert J Neary.
Tatlım, bu sana çok yakıştı!
Cette robe, c'est vous!
Hem tişörtümle çok yakıştı.
Et après tout, ça va avec ma chemise.
Bu benim terzimin çok yakıştığını söylemek istediğim Bermuda şort için yazdığı bir fatura.
C'est une facture de mon tailleur pour un bermuda très seyant.
Çok yakıştı.
- C'est parfait.
Ah, sana çok yakıştı.
Il est superbe, sur vous.
Çok yakıştı chérie.
Il est ravissant, sur toi, chérie.
Berberi ipeklilerimiz Hristiyan zırhınıza çok yakıştı.
Les soies maures s'accordent aux armures chrétiennes.
Sana çok yakıştı.
Ça te va bien.
Herkes birbirimize çok yakıştığımızı söylüyordu.
Tout le monde disait que nous formions un beau couple.
Çok yakıştı. Gerçekten çok yakıştı!
C'est très élégant.
Birbirinize çok yakıştınız.
Vous êtes beaux ensemble.
Kesim size çok yakıştı.
Ça vous va très bien.
Size çok yakıştı.
Il est très beau. C'est lui?
Size çok yakıştı. - Koca bir çocuksunuz!
Quel grand enfant vous faites!
) Elbise ona çok yakıştı ( ~ )
Pao-chai ressemble vraiment à un jeune maître.
Sana çok yakıştı.
Oh vous! Vous êtes vraiment bien.
Çok yakıştığını söylemeliyim.
Je viens de l'acheter.
Çok yakıştı.
ça te va à merveille.
Çok yakıştı değil mi?
- Voilà. C'est joli, n'est-ce pas? - Une réussite.
Bu ona daha çok yakıştı işte!
J'aime mieux ça, roturière!
Annem bana çok yakıştığını söylüyor.
La mère dit qu'il tombe parfaitement.
Sana çok yakıştılar, Taya.
Elles vous vont à merveille, madame.
Almanları, çok sevdikleri Paris'e yakıştıramayanlardan mısınız?
Refusez-vous de voir votre cher Paris occupé par les Allemands?
Bayağı şaşkın görünüyorsun, Lucy. Kar sana çok yakıştı!
La neige te va très bien, Lucy
Geçtiğimiz birkaç ay boyunca pek çok kez, sol tarafında bir ağrı olduğundan yakınmıştı.
Plusieurs fois, ces derniers mois, il s'est plaint d'une douleur au côté gauche.
- Dün gece çok güzeldi, elbisen de yakışmıştı.
Que tu étais beau hier soir en tenue d'apparat.
Yatıştığı zaman avlanmaya gideceğiz, çok yakında.
Quand elle sera calmée, on ira chasser un soir, très bientôt.
Plymouth'un St. Giles'a çok yakın olduğunu görünce...
Quand j'ai su que Plymouth était près de St Giles...
- Bu elbise, krala çok yakıştı.
Le roi a de l'allure dans ce manteau.
St Louis'deki kuzenimi ziyaret ediyordum, ve Leavenworth oraya çok yakın.
J'allais voir une cousine à Saint Louis, ce n'est pas loin...
Birbirimize çok yakın çalıştık.
Nous travaillons ensemble.
Bir zamanlar sarışındım, çok yakışmıştı!
- Avant, j'étais blonde. Ça m'allait très bien.
Sana çok güzel yakıştı. Bak.
Tu dois me boutonner iSi.
Çok yakında şu üzerinde çalıştığım işi tamamlayacağım.
Dès que j'aurai fini mon travail.
Birbirimize çok yakınlaşmıştık. Hem de çok.
Et d'un seul coup on est devenus très proches l'un de l'autre.
Çok yakıştı.
Ça te va comme un charme.
Beni daha önce hiç görmemiş biri olarak, gözünü kıçıma dikip bir süre seyretti. Kimi küfürleri sıralarken beni okşamaya başlamıştı... Hareketsiz dudakları çok yakınımdaydı.
Lui qui ne m'avait encore jamais vue me contempla un peu le derričre, prononça quelques blasphčmes en me caressant mais sans approcher les lčvres.
Çimenler çok hoştu, gürdü, yumuşaktı. Güneş sırtımı yakıyordu, böcekler vızıldıyordu ve sanki her şey beni mayıştırıyordu.
L'herbe était douce et profonde, le soleil me réchauffait le dos, et les insectes bourdonnaient, c'était...
Fourier, bir çok bilim insanı gibi,... yakın zamanda Napolyon'un Ortadoğu seferine katılmıştı.
Fourier avait participé, avec d'autres scientifiques... à l'expédition napoléonienne en Egypte.
Çok karanlık bir geceydi, ateş de yakılmamıştı.
Il faisait nuit noire et aucun feu ne brûlait.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]