English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ Ş ] / Şunu söylemeliyim ki

Şunu söylemeliyim ki Çeviri Fransızca

541 parallel translation
Üzgünüm Baumer, ama şunu söylemeliyim ki...
Je suis désolé, mais je dois dire... Ce n'est pas la peine.
O zaman size şunu söylemeliyim ki beyler Ulusal Muhafızlar buraya gelmek üzere.
Je dois vous prévenir que la Garde Nationale est déjà en route.
Burada, ama şunu söylemeliyim ki...
On y est. Je vous avertis...
Şunu söylemeliyim ki Fuentes ve Garabato'dan bu yana... böylesini görmedim.
"On n'a rien vu de tel depuis Fuentas..." "ou Garabato".
Şunu söylemeliyim ki, senora, şimdiye kadar yediğim en güzel etti.
Quel merveilleux repas!
Şunu söylemeliyim ki : Onun için bir sözleşme imzalarsanız, o muhakkak parayı yanlış kişilere götürecektir.
Mais attention... lui trouver des contrats, c'est de l'escroquerie.
Şunu söylemeliyim ki bana çok önemli bir hediye verdiniz. Size kendimi sonsuza dek borçlu hissedeceğim.
A savoir que vous m'avez fait un cadeau inestimable et que je demeurerai pour toujours votre débiteur.
Bunu yaptıysan, şunu söylemeliyim ki, Catherine sana hayranlık duyuyorum.
Si tu l'as fait, je dois te dire que je t'admire beaucoup pour ça.
Şunu söylemeliyim ki, Bay Bunbury'nin yaşayacağına mı yoksa öleceğine mi karar vermesinin zamanı gelmiş sanırım.
Et j'y suis allé deux fois. Pas de concombres? Non, monsieur.
Ve şunu söylemeliyim ki, aranızda bir benzerlik oluştu.
Je dois dire qu'il y a une certaine ressemblance.
Şunu söylemeliyim ki, çok inatçısın, Cary. Ve cesur.
Je dois reconnaître que tu es têtue, et courageuse.
Şunu söylemeliyim ki Sarah, bu kadar rezil bir muhitte misyonerliği boş bulmak beni şaşırttı.
Sarah, j'ai été surprise de ne trouver personne à la mission... dans un quartier aussi douteux que celui-ci.
Hayır, hiçbir şekilde, ama şunu söylemeliyim ki size karşı asla kişisel bir düşmanlığım olmadı.
Oui, bien entendu. Je n'ai jamais eu d'animosité personnelle contre vous.
Bu arada, şunu söylemeliyim ki burada karaağaca benzer ağaçlar var.
Mon colonel, je voulais vous dire... que j'ai repéré un genre d'orme dans la forêt.
Şunu söylemeliyim ki beni hayal kırıklığına uğrattın.
Je dois dire que vous me décevez beaucoup, M. Ruddle.
Müvekkilime zarar verebileceğimin farkındayım ama size şunu söylemeliyim ki erdemin benim için hiçbir anlamı yoktur.
Au risque de porter préjudice à mon client, je dois vous dire que "bien" ne signifie rien de particulier pour moi.
Evet, şunu söylemeliyim ki, bunlar çok güzel deriler.
Je dois avouer que leur pelage est splendide.
Her şeyden önce Kont, şunu söylemeliyim ki...
Tout d'abord, M. le comte, je dois vous dire que je suis...
Şunu söylemeliyim ki Albay, bu etkinliğin çapı beni şaşırttı.
Je suis étonné du succès du jardinage.
- Size şunu söylemeliyim ki,... yaptığım deneyde risk, hatta tehlike var. Evinize zarar verebilirim.
- Sachez... que mes expériences... sont dangereuses et pourraient endommager cette propriété.
Şunu söylemeliyim ki kendisini sadece biraz korunmasız hissediyor.
Mais je dirais qu'il a juste l'impression d'être sans défense.
Şunu söylemeliyim ki, savaştan bu yana bizim yöntemlerimiz ve tekniklerimiz ile Komünistlerinki çok benzer hale geldi.
Donc, je dirais que depuis la guerre, nos méthodes, c'est-à-dire nos techniques, ainsi que celles des communistes, sont devenues presque identiques.
Şunu söylemeliyim ki, laboratuvarınız en çılgın hayalgücünün bile sınırlarını aşıyor.
Je dois dire que votre laboratoire dépasse les limites... de l'imagination la plus débridée.
Şunu söylemeliyim ki, bambaşka bir adam olup çıktı.
Il a bien changé.
Şunu söylemeliyim ki, beni yüzüstü bıraktı.
Il m'a laissé tomber.
Şunu söylemeliyim ki, şeytani bir yüzsüzlüğe sahipsin.
Vous avez un culot monstre, vous alors!
Şunu söylemeliyim ki, ikisi çok zarif bir vitrin oluşturuyorlar.
Je dois dire qu'ils sont ravissants, exposés comme ça.
Şunu söylemeliyim ki, eğer aynı günde aynı yerde bir sürü güzel kız görürsem bu moral bozucu oluyor.
Tout de même, je dois dire que... si je rencontre trop de belles filles dans un endroit ou la même journée... ça a quelque chose de démoralisant. Vous comprenez. On arrivera jamais au bout.
Ama şunu söylemeliyim ki...
- Mais je dirai ceci :
Şunu söylemeliyim ki tamamen parasız kalmıştım.
J'étais absolument sans un sou.
Şunu söylemeliyim ki, Kaptan...
Puis-je vous faire remarquer...
Şunu söylemeliyim ki Bayan Quonsett her şeyi çok iyi planlamışsınız.
Je dois dire, Mme Quonsett, que vous avez pensé à tout.
Şunu söylemeliyim ki...
Ça alors...
Size şunu söylemeliyim ki bu durumdan hasta oluyorum.
- Vous êtes à l'antenne. - Désolé, c'est ce que je ressens.
Şunu söylemeliyim ki, merhum efendimin dahil edilmesinin oldukça onur verici olduğunu düşündüm.
C'est un honneur pour mon regretté maître.
Yargıç, sana şunu söylemeliyim ki senin yokluğunda, kasaba toplantısı düzenlendi...
Juge, je dois vous dire que... pendant votre absence, on a tenu conseil...
Şunu söylemeliyim ki, efendim, tıraş tasına benziyor.
Je dois admettre, votre Grâce, qu'il ressemble à un bassinet.
Şunu söylemeliyim ki, efendim, yarım kron eder.
Votre Grâce, il coûte une demie couronne.
Şunu söylemeliyim ki, efendim, burada gerçekten iyi iş çıkardık.
Je dois dire, Votre Grâce, nous avons bien travaillé.
Başlangıç olarak şunu söylemeliyim ki olanların hesabını ödeyebilecek türde biriyim sanırım.
Pour commencer, je vous dirais que je pense être du genre... capable de payer pour ce qui est arrivé.
- O halde, şunu söylemeliyim ki işbirliği yapmamda bir sakınca yok, özellikle eğer başka...
J'aime bien coopérer, surtout quand je n'ai pas le choix.
Bu yüzden Sayın Sözcü şunu söylemeliyim ki ülkemiz hapishanelerinin ve yönetimlerinden sorumlu kişilerin, genel bir soruşturmaya tabii tutulmasını öneriyorum.
Je propose donc, monsieur le président, qu'une enquête soit menée en ce qui concerne les institutions pénales de notre pays et les personnes responsables de leur administration.
Şunu söylemeliyim ki ev harabeye dönmüş.
Et autre chose encore. J'ai trouvé la maison dans un état lamentable.
Ve şunu söylemeliyim ki belediye başkanının planı bu departmanı, 20. yüzyılın temel anlayışına uygun hale getirmektir.
J'aimerais vous dire... que le Maire désire que ce service s'aligne... sur les courants de pensée de ce siècle.
Şunu söylemeliyim ki köprüde savaş durumunda çok fazla yoğunluk oluyor!
Recu. ( Sakura ) - - C'est tellement angoissant!
Bendeniz Curro sunu samimiyetle söylemeliyim ki... Dünyada ki herkese buraya gelmelerini ve Garabato gibi boga güresçilerine hayran kalabileceklerini bildirelim.
Le monde entier doit admirer un torero comme Garabato.
Ve şunu da söylemeliyim ki düşman bana Lydia'nın kaptanından şu ana dek gördüğümden çok daha fazla hürmet gösterdi.
L'ennemi s'est montré plus courtois envers moi que le capitaine du HMS Lydia, je dois dire.
Ama artık Bay Worthing'in vesayeti altında olduğunuzu bildiğime göre şunu söylemeliyim ki ;
Et vous pouvez apporter le thé. Eh bien...
Ama size şunu söylemeliyim : Bu "hoş" ve "güzel" hayat itiraf etmeliyim ki bir kişiye bağlıdır.
Mais je dois vous dire que cette aisance, la "belle vie", je la dois, il faut l'admettre, à une personne.
Şunu da söylemeliyim ki memnun oldum.
Et puis, je peux bien te le dire, je suis... content.
Ben... şunu söylemeliyim... itiraf etmeliyim ki, bu şiir harikulade bir yeteneği sergiliyor.
Vraiment, je dois dire que pour moi, ce poème révèle un talent extraordinaire!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]