English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bu kadar

Bu kadar Çeviri Portekizce

126,197 parallel translation
Bu kadar rezil biri olduğum için özür dilerim.
Lamento ser tão problemático.
Sanırım hepsi bu kadar.
Acho que conseguimos recolher tudo.
Bu kadar dayanacağımızı düşünmemişlerdir.
Aposto que não imaginavam que aguentássemos tanto tempo.
Bir grup beyazın bir konuda anlaşması bu kadar uzun sürer mi ya?
Quanto tempo demoram os branquelas a chegar a um acordo?
Bu sıralar ne zaman bu kadar uzadı?
Porque estão filas tão longas no exterior?
Ama bu kadar erken olmasını beklemiyordum.
Nunca imaginei que fosse tão cedo.
Piscatella'nın, arkadaş çevrene bu kadar dikkat ettiğini bilmiyordum.
Não sabia que o Piscatella estava atento ao teu círculo de amigas.
Bu kadar başı belada kadın yetmiyor mu?
As donzelas em apuros que estão aqui não chegam?
Nasıl bu kadar hızlı koşabiliyor?
Como consegue ser tão rápida?
Bu cezaevinin nasıl bu kadar yozlaşmış bir bataklığa dönüştüğünü sen daha iyi bilirsin, değil mi?
Sabes por experiência própria que esta prisão se tornou um fosso de corrupção, não é verdade?
Her şeye hazırlıklı olmak iyi hoş da, bu kadarı da Hitler seviyesinde bir hazırlık.
É bom estar preparado para tudo, mas tu seguiste o exemplo do Hitler.
Bir adamın nasıl bu kadar manyaklaştığını öğrenmeyi gerçekten çok istiyorum!
Gostava mesmo de compreender como é que um homem se torna tão fodido das ideias!
Bu kadar yeter.
Já deve chegar.
Bu kadarı çok fazla!
É demasiado!
Bu kadarı çok fazla.
É demasiado.
Bu kadar eğlence bana bir süre yeter.
Acho que já me diverti o suficiente.
Ortadan kaybolmasına bahaneler uyduran sevgililerim olmuştu ama bu kadar saçmasını ilk kez duyuyorum.
Já ouvi muitas desculpas de tipos que desapareceram, mas essa é a mais ridícula de todas.
Hiç bu kadar görüldüğümü hissetmemiştim.
Nunca ninguém me viu como tu.
Suçu başkasına atmak için bu kadar acele etmeyin Müdür Bey.
Eu não seria tão rápida a atribuir culpas, diretor.
Bu kadar çok ziyaretçi beklemiyordum.
Não estava a contar com tantas visitas.
Anca bu kadar detaya girebilirim.
Não vou entrar em pormenores.
Güç kullanan bir sosyopatı bu kadar süre sessiz kalmaya iten ne?
O que faz um sociopata destes ficar um período tão prolongado em silêncio?
Emin değilim, ama bu kadar uzun yatışma süreleri sıradışı olsa da oluyor.
Não sei, mas estes longos períodos de reflexão, embora incomuns, não são sem precedentes.
Ama şüphelinin tercihleri varsa ve bu çiftleri eğlenmek için özelikle seçiyorsa kendine bu kadar uygun bir yerde olacaklarını nasıl biliyor?
A questão é, se o suspeito é preferencial, se está a escolher estes casais especificamente, apenas a terem uma noite de diversão, então como é que sabe que eles vão estar - num local que combina com ele?
O kadının yerinde olmanın nasıl olduğunu asla anlayamayacağım, ama sanırım niye bu kadar kafasının takıldığını anlıyorum.
Nunca vou perceber ou saber como é estar no lugar daquela mulher, mas sei outra razão para este caso assombra-la tanto.
Bu kadar çok çalışan insanlara günde iki öğün yemek vermek... Pek sevildiğimizi sanmıyorum.
Duas refeições por dia para quem trabalha tanto como nós?
Nasıl bu kadar dikkatsiz olursun?
- Como foste tão descuidado?
Bu kadar övgüyle beni mahcup ediyorsunuz.
Toda essa adulação é embaraçosa.
Bu kadarı çok fazla.
Isto é demasiado.
- Bir fark yaratabileceğimi bilmeseydim oyuna bu kadar geç katılmazdım.
- Estamos muito agradecidos. - Ele dir-lhe-á que não me envolvo a esta altura do campeonato, a menos que possa fazer a diferença.
Squire kurtarmasıyla ilgili bilgimiz bu kadar.
É tudo o que temos sobre o salvamento do Squire.
Ülkemiz bu kadar tehditle karşı karşıyayken şimdi seçim her zamankinden daha önemli dört yıl süren yanlış öncelikler, Cumhuriyetçi Parti'nin şahsî ve özel menfaat taleplerini destekledi.
Com tantas ameaças ao nosso país, agora mais que nunca é importante eleger um líder com experiência militar demonstrada quatro anos de prioridades equivocadas apoiando os republicanos a favorecer interesses privados e especiais...
Demir ve potasyum hidroksit etkinleştiricisi üzerine... KARLSRUHE ÜNİVERSİTESİ... bu kadar yoğun basınçla hava verilince doğal gazlardaki hidrojen havadaki azotla birleşerek saf sıvı amonyak üretir.
Ao forçar o ar no promotor de ferro e hidróxido de potássio, sob pressão o hidrogénio de gases naturais combina-se com o azoto do ar e produz amoníaco líquido puro.
Bu kadar mı?
Sem mais nem menos?
Bu kadar.
Sem mais nem menos.
Elsa, bu kadar katı kalpli olmadığını biliyorum.
Elsa, sei que não és tão insensível.
Peşinden gidebileceklerine inanmak neden bu kadar zor?
Porque é tão difícil acreditar que o vão seguir?
Ama şu anda bu o kadar da kolay değil çünkü cezaevindeyim, tamam mı?
Mas, neste momento, não é fácil. Porque estou na prisão, está bem?
- Bu talepler ne kadar anlamlı olsa da mevcut ekonomik ortamı hesaba katmaktan yoksunlar.
- As exigências são muito eloquentes, mas não tomam em consideração o clima económico atual.
Federal Hapishaneler Dairesi'nin hapishane bütçesi kısıtlı ve açıklayamayacağım kadar karmaşık ama inan bana, bu taleplerin tümünü karşılamamızı kesinlikle engelliyor.
O Departamento Federal de Prisões tem um orçamento apertado e demasiado complexo para o explicar, mas confiem em mim, não permite satisfazer todas estas exigências.
Haberin olsun, bu memeler hiç olmadıkları kadar dolgun.
Para tua informação, estas mamas nunca estiveram tão cheias.
Batı kadar özgürleşene dek bu iş böyle devam edecek.
E será assim continuamente, até vivermos como o Ocidente.
Sadece bir planör ve Denali'ye tek gidişlik bilet alacak kadar para kazanmak için bu işe girdim.
Só aceitei este emprego para comprar um parapente e um bilhete só de ida para Denali.
Televizyonda asıl şimdi dikkatli olmamız gerektiğini söylediler, o yüzden bu iş bitene kadar onları daha da dikkatli izleyeceğiz.
Não. Na televisão diziam que estava na altura de dar o máximo, por isso, vamos guardá-los ainda melhor, até que isto termine.
Bu yüzden artık sonsuza kadar içeride kalacağız.
Agora, vamos ficar presas para sempre.
Evsiz, yiyeceği ne kadar istiyorsa bu kadınlar reformu o kadar istiyor.
Ele recusou a comida, tal como elas recusaram as mudanças.
Acaba bu işi bitirmeleri ne kadar sürecek?
Questiono-me quanto tempo vão demorar a acabar com isto.
Bizden bu kadar.
Acabou-se.
Bu yarışın sonu, umursamazlığa meydan vermeyecek kadar belirsiz.
Esta corrida está demasiado renhida para haver complacência.
Şu ikisi ve bu bitene kadar gelen herkes.
Aqueles dois ali e a todos os que entrarem até se acabar.
Bu oyuna girecek kadar aptal değiller.
Não são burros para se meterem nisso.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]