English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bu kadarı fazla

Bu kadarı fazla Çeviri Portekizce

1,432 parallel translation
FBI'ın "Sorma, anlatma" politikası var ama bu kadarı fazla Stan.
Sabe, o FBI tem uma política de sigilo absoluto... mas isto está a ultrapassar os limites, Stan.
- Peki, bu kadarı fazla.
- Certo, é isso. Vamos.
Coşkuyu severim, ama bu kadarı fazla.
Gosto de entusiasmo, mas valha-me Deus.
Bu kadarı fazla
Isto é demais.
Bir yığın şeye karşı duyarlı olan biri, ama bu, "Ölüm, kabullenmelisin..." Rus olduğunu biliyorum da, bu kadarı fazla!
É um homem tão sensível para tanta coisa, mas depois diz "Morte, lida com isso..." Sei que é russo, mas por favor!
Bu kadarı fazla.
Já chega. Da próxima vez, vou de avião.
Bu o kadar da fazla değil.
Não é pedir muito.
Anne, bu kadarı da fazla.
Mão, isso é nojento.
Bu kadar fazla beygir gücü elde etmek yalnız yüksek basınç değil, aerodinamik bilgisi de gerektirir.
Para gerar toda aquela potência, não bastam altas pressões... são também necessários conhecimentos de aerodinâmica.
Bazen, müşterilerimiz, o kadar fazla zevk alıyorlar ki... bu yüzden istemeden'hayır'diye bağırıyorlar... aslında'evet'demek istedikleri halde.
Às vezes, achamos os nossos clientes tão deslumbraods de prazer, que eles às vezes gritam "Não", quando na verdade querem dizer "Sim".
Bu kadarı gerçekten fazla.
Isto é realmente intolerável.
1 00,000 den fazla örnek toparladım. Ki bu aslında sadece kovadaki bir damla kadar.
Tenho mais de 100.000 espécimes, o que é apenas uma gota no oceano.
Kahretsin, ben bu kadar fazla etmem.
Merda, não valho tanto.
- En fazla bu kadar yaklaşabiliyorum.
- Não consigo aproximar-me mais.
Şu ana kadar evlat edinme ücretleri için 50.000 dolardan fazla harcadım.... ve ben, bu kalp ağrısına bir daha katlanamam.
Já gastei mais de US $ 50 mil... em taxas de adopção e eu... Não suporto passar por tudo outra vez.
- Çok fazla. - Ben de bir o kadar bu taraftan da kesmeye çalıştım.
- Cortaste demais.
Bizi başladıklarımızla yetindir Bu tohum herkesin koklayabileceği ve ilham vereceği bir çiçekte yeşersin Ve eğer bir gün bu ülkede daha fazla kardeşimizle savaşmamız gerekiyorsa o zaman bırak nasıl olacağına konsantre olalım Barbara Becnel sizin entrumanınız olsun Siz beni bir kuş gibi kafese kapattınız bırakın duvarlar yıkılana kadar şarkı söyleyeyim ve insanlar benim kalbimdeki hayali görsünler Tanrım bu mesajı yaymam için kurban olmam gerekiyorsa o zaman öyle olsun, Amin ".
Por favor, permita que esta pequena semente que plantamos... possa dar numa flor da qual todos possamos sentir o aroma... e ser inspirados. Então, um dia, não mais teremos de lutar neste mundo... brigar com o outro, com nosso irmão. Senhor, mantenha os meus olhos focados no que tem de acontecer.
Bu odada hâlâ yaşayan ve nefes alan insanların elinde son bulan hayatların sayısı aklın alamayacağı kadar fazla.
O número de vidas que acabaram às mãos destes... que vivem e respiram nesta sala, é incalculável.
Bu kadarı da çok fazla Rani!
Isto é muito, Rani! Ouça-me!
Bu kadar, bir sent fazla olmaz.
É assim, nem mais um cêntimo.
Bu kadar fazla çalışıp, kendini yorma.
Vai com calma. Não trabalhes demasiado.
Bu kadar fazla parayla gözden kaybolabileceğini ve asla bulunamayacağını biliyorsun.
Com esse dinheiro todo, podes desaparecer sem deixar rastro.
Bu kadar fazla kullanmamalıydım galiba. - Öküzün tekiydi zaten.
Não sei se devia usar tanto, mas eu...
- Kim Cylon? - Bu kadarı da çok fazla.
Quem são afinal os Cylons?
Tamam ama tek bir kadını öldürmek için bu kadar atış çok fazla.
Ok, mas é uma grande quantidade de disparos para matar apenas uma mulher.
Bu kadar bira kutusu tek kişi için fazla.
Muitas latas de cerveja para um homem só.
Bu tesiste ne kadar çok kalırsak daha fazla geminin gelme olasılığı... o kadar artıyor ve onlar Atılgan gibi geri çekilmeyebilir.
Quanto mais tempo estivermos aqui, mais naves poderão chegar e poderão não recuar como a Enterprise.
Andorianları suçlamak için bu kadarı da fazla.
Já não podemos culpar os andorianos.
Fakat gerçek şu ki... Bu kadar genç, çok fazla umut vaadeden... birinin gitmiş olması... gerçeğiyle yüzleşmek istemedim.
Mas a verdade é que não queria encarar o facto de alguém tão jovem com tanto para dar ter desaparecido.
Oh... Bir haftadan fazla sürmez... Çünkü ben... artık Tim'de kalamam,... ve bu sadece şeye kadar...
Sabes, não seria por mais do que uma semana, porque já não posso ficar em casa do Tim... e seria apenas até...
Bu kadar tesadüfte fazla.
Isso é muita coincidência.
Çantalarınızı yukarı çıkarttım bile, ve şunu söylemeliyim ki, hiç bu kadar fazla bavulu olan bir misafirim olmamıştı.
Bom, as vossas malas já foram levadas para cima, e devo dizer... nunca tive um hóspede com tantas malas.
- Bu kadar fazla tesadüf olabilir mi?
- Qual é a probabilidade?
Arabasının masrafı bu kadar fazla olan insanlar, seçici olamaz.
Pessoas com um carro que fez 100 000 km não podem ser picuinhas.
Sean, miden bu kadar hassasken... yemek siparişi verebileceğimiz çok fazla yer yok.
Com o teu estômago sensível, Sean, só podemos encomendar de alguns lugares.
Sadece, bu o kadar da garip değil o yüzden fazla uzakta durma...
Se não te importas, não te afastes tanto.
Bu zamana kadar yaptıklarımızdan fazla mı demek istiyorsun?
Queres dizer ainda mais do que já a traímos?
Oraya bu ismi vermelerinin birden fazla sebebi var. Bir, yeteri kadar uzun süre çalışırsanız, sana doğru gözü kapalı gelen bir travesti görebilirsin.
Primeiro, se trabalhares lá o suficiente, topas um transexual facilmente.
Bir hayat için bu kadarı fazla.
Demasiado para uma vida só.
Ama bu rotayı ne kadar fazla takip edersen sırrın o kadar çabuk dünyaya ifşa olacak sadece Luthor'lara değil.
Quanto mais segues este caminho, maior é o risco de expores o teu segredo não só aos Luthor mas ao mundo.
Hiç bu kadar fazla hiçbir şey görmemiştim.
Nunca vi tanto nada.
Arkadaşım şovu yürütüyor diye finallere gireceksem bu kadar fazla konuşmazdım.
se eu chegasse às finais porque a minha amiga era a produtora, talvez não falasse tanto.
Silah seven dünya içerisinde belki de en fazla silahlanan şehir neden bu artiz g.tverenler bu kadar. ilgileniyorlar ki, ha bir eksik ha bir fazla?
É uma das cidades mais armadas do mundo. Porque hão-de estes ignorantes se importar com uma semiautomática a mais ou a menos?
Bak, iki yıl önce kardeşinin çetesine ATT'den daha fazla dinleme cihazı yerleştirmiştik ve işin sonunda D'Angelo çılgına dönmeye bu kadar yaklaşmıştı.
Há dois anos, tínhamos mais escutas no grupo do seu irmão do que uma operadora telefónica. O D'Angelo esteve prestes a ceder, a denunciar tudo e todos.
Çok fazla dağınık değil ama bu kadarı da olmamalıydı.
Não há muita variedade, mas não pode ficar mal com as "crudités".
Avcılık bu kadar tahmin edilemez olduğu için... geleneksel toplumlar genellikle... yiyecek toplamaya daha fazla güvenmişlerdir.
Como a caçada é imprevisível... as sociedades tradicionais confiavam mais na colheita.
Bu kadar ünlü olmak için fazla gençsin.
Alguém com a sua reputação, esperava que fosse um pouco... mais velho.
Bu görevi başaracak kadar yaşayacağım ve daha fazla değil.
Vivirei o suficiente para cumprir esta missão e nada mais.
Bu kadar küçüklerken annelerinden fazla ayrı kalmamaları gerekir.
Ele não devia ficar... longe da mãe por muito tempo, quando são pequenos assim.
Son zamanlarda çok fazla tek taraflı sohbetler yapıyorum ama neden bu kadar harika bir öğretmen olduğunu anladım.
Últimamente minhas conversas têm sido monólogos. Descobri porque é um professor tão maravilhoso.
Bu kadarı da fazla.
Não pode ser, cacete.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]