Hâl Çeviri Portekizce
602 parallel translation
Git gide daha saçma bir hâl alıyor. Charlie Dayın gibi.
De vez em quando, enlouquece, como o teu Tio Charlie.
Artık vazgeçilmez bir hâl aldı.
Agora fascina-me.
Anthony Keane'in maceraları ilginç bir hâl aldı.
As aventuras do Anthony Keane são muito mais interessantes.
Ne tuhaf değil mi, olayların aldığı hâl?
O destino é estranho.
Hâl böyle olunca sormadan edemiyorum bu kitap zamanın diğer tarafından bana bir mesaj olarak mı geldi acaba? Ölümün değil de hayatın bir mesajı olarak?
E todavia, pergunto-me, virá este livro de para além do tempo com uma mensagem... não de morte, mas de vida?
Ben onlar gibi arsızca yaltaklanmıyorum, insanların yüzüne gülüp arkadan kuyularını kazmıyorum, Fransızlar gibi yerlere kadar eğilip taklitçi maymun kibarlığı yapmıyorum. Hâl böyleyken neden hep ben habis bir düşman oluyorum?
Como não sei adular, usar belas frases, sorrir perante os homens, afagar, enganar e fingir, curvar-me como os franceses e arremedar cortesias, tenho de ser considerado um rancoroso inimigo?
Zaten bütün gün bavul toplamaktan bir hâl oldum en ufak sesi bile kaldıramıyorum.
Estou muito chateada hoje, com toda essa arrumação e a mudança e eu não suporto este barulho.
Onun gizli çılgınlığı şiddetli ve karşı konulamaz bir hâl almıştı.
A sua loucura latente veio à superfície de forma descontrolada.
Komitenin dikkatini bir konuya tekrar çekmek isterim. Bay McCoy mahkûmiyetinde iyi hâl göstermiştir.
Permitam-me que sublinhe à Comissão... o bom comportamento do Sr. McCoy.
Lenny, durum umutsuz bir hâl alıyor.
Lenny, temos uma situação difícil.
Bu ne hâl böyle?
Mas que raio é isto?
Bilindiği gibi kapalı cezaevinden yarı açığa çıkmak iyi hâl gerektirir.
Como é sabido, ser transferido de uma prisão vigiada a uma prisão aberta requer uma boa conduta.
Şimdi mantıklı bir hâl aldı.
Agora já faz sentido...
Hâl-i hazırda maruz kaldığımdan daha fazlasını kapmama sebep olmazsın.
Não vais contaminar-me... mais do que já estou.
"İyi hâl" den altı ayını yırtarım.
Com seis meses a menos, por bom comportamento
Hâl ve vaziyet böyleyken, otoriteyi nasıl sağlayacağım?
Pai, como posso ser alvo de obediência nestas condições?
Bu hâl sana yakışmıyor, Poirot.
Nem parece seu, Poirot.
Oynaşmaya başladık. Olay, tutkulu bir hâl almaya başladı. Bel altı konuşmaya başladı.
Estávamos entretidos e o clima a aquecer e ela começa com palavras obscenas!
Hâl böyleyken birlikte iş yapmamız doğru değil bence.
Dadas as circunstâncias, não creio que devamos trabalhar juntos.
Her on yılda baş kahraman karakter daha zengin ve daha karmaşık bir hâl alır. "Stagecoach" taki Ringo Kid,.. Üzgünüm, gümüş bardağımız yok.
O Ringo Kid de A Cavalgada Heróica transformou-se na benévola figura paterna de Os Dominadores.
Söylemezsen işler çirkin bir hâl alabilir. Beş dakika sonra görüşürüz. Hoşça kal.
Se não me disseres talvez tenha de me tornar mauzinho.
Aniden hayatım daha da ilginçleşmeye başladı. Daha nahoş bir hâl aldığını, demeni tercih ederim.
Seria muito mais fácil para ambos... se fosse para um lugar que fosse um pouco mais... dócil.
Geçerken, eski dostum Gordy'e bir uğrayıp,... hâl hatır sorayım dedim.
Só vim fazer-lhe uma visita. Rever meu velho amigo Gordy.
En azından iyi hâl ödülünü alırız herhalde.
Lá se vai o Prémio de Apresentação.
Eğer olay kötü bir hâl alırsa diye, yanımda topuzumu taşıyorum.
Se desse tudo errado, eu tinha minha maça.
Sinemalar çok tehlikeli bir hâl aldı günümüzde.
Locais muito perigosos hoje em dia, os Multiplex.
- Sesi, rahatsız edici bir hâl almaya başladı. - Elaine, ona kendisini arayacağımı söyle.
- O gino-gel pode dar problemas.
- Bu firmayla arasındaki.,... iş ilişkisinin dayanılmaz bir hâl alabileceğini söyledi.
Ele disse que é possível que haja uma relação profissional intolerável.
Durum daha karmaşık bir hâl aldı.
Com licença, Senhor. A situação está ficando mais complicada.
Bu ne hâl?
O que é isto? O que está a fazer?
Hâl böyle iken, hâlâ iyi görünüyor.
E mesmo assim fica giraço!
Arıların bulaştırdığı uzaylı virüsü, salgına sebep olacak. Olağanüstü hâl ilan edilecek.
Vai ser declarado o estado de emergência por causa de um enorme surto do vírus, espalhado por abelhas.
Tesla'nın sisteminin, çalışabileceğiniz elektromanyetik dalgaları verimli bir şekilde üreten güçlü bir rezonans üreticisi olduğu Marconi ve aynı şekilde dönemin diğer araştırmacıları için zannediyorum açık bir hâl almıştı.
Tornou-se óbvio para Marconi, tal como para outros inventores da altura que o sistema de Tesla era uma maneira eficiente, poderosa e fiável de produzir ondas eletromagnéticas que se pudessem trabalhar.
Çocukları zaptetmek zor bir hâl almaya başladı, Kent.
Os miúdos estão a ficar um pouco descontrolados, Kent.
DNA, üzerinde çalıştıkça daha karmaşık bir hâl aldı.
Quanto mais estudava o DNA dele, mais confusa ficava.
CTU'yu yönetebilecek halde olduğundan emin olmalıyım. - Hâl?
Tenho de me assegurar que ele está em condições de coordenar a CTU.
O kız göğüslerime yakın olabilmek için bahane ürete ürete bir hâl oluyor.
Não é como um Happy Meal gigante. Sim, porque isso é sempre um sim.
- Bu ne hâl böyle?
A Ellen tem de fazer chichi. - Viva. - Olá.
Bu ne namuslu hâl böyle?
Scarney, procuras alguma puta para prender?
Sonrasında, daha da rahatsız edici bir hâl almaya başladı.
Sim, e depois chegou a ficar ainda mais perturbador.
Oy, nasıl yaptın da ağayın öyle bir hâl alıp buraya kadar geldi?
Como conseguiste meter o teu pé aí dentro?
Başarılabilinirse, geleceğimiz bambaşka bir hâl alabilir.
Se funcionar, pode mudar a maneira de vivermos.
Kızgınlığı öyle bir hâl aldı ki tüm mantıklı düşünceler kendisini terk etmiş durumda.
É o tipo de raiva que ele tem... o tipo de raiva que atira a razão pela janela fora.
İyi hâl tanımın çok geniş.
Tem uma definição muito flexível de estar bem.
Olaylar... Olaylar beklenmedik bir hâl almış durumda.
Houve uma ligeira mudança de planos.
Bu iş pis bir hâl alacak.
Isso vai dar confusão.
Üstelik iyi hâl indirimi var.
Além disso, com bom comportamento...
Bu ne hâl?
Que é isto?
Hâl böyle olunca ben de maden paralarıma dair ona soru sormadım.
Não lhe perguntei acerca da minha moeda.
Hâl böyleyken şüphe duyamazdım.
A minha mente era como um vespeiro.
Durumumuz kritik bir hâl aldı.
A situação se tornou crítica.
hâlâ burada mısın 33
hallie 73
hala burada 31
hâlâ burada 19
hala öyle 37
hâlâ öyle 16
hala orada mısın 64
hâlâ orada mısın 16
halil 34
hala orada 41
hallie 73
hala burada 31
hâlâ burada 19
hala öyle 37
hâlâ öyle 16
hala orada mısın 64
hâlâ orada mısın 16
halil 34
hala orada 41
hâlâ orada 24
hala inanamıyorum 23
hâlâ inanamıyorum 19
hala yaşıyor 66
hâlâ yaşıyor 23
hala buradayım 54
hâlâ buradayım 18
hallederiz 84
hallet 25
hallettim 108
hala inanamıyorum 23
hâlâ inanamıyorum 19
hala yaşıyor 66
hâlâ yaşıyor 23
hala buradayım 54
hâlâ buradayım 18
hallederiz 84
hallet 25
hallettim 108