And look at you translate Turkish
6,281 parallel translation
You were hungover this morning and look at you now.
Bu sabah akşamdan kalmaydın. Bir de şu haline bak.
And look at you.
Ve şu haline bir bak.
And look at you miserable lot!
Şu sefil halinize bir bakın!
And look at you now.
Ve şimdi kendine bak.
Hey, you want to look at the brochure again and remind yourself how much you love it?
Ne kadar sevdiğini hatırlamak için broşürlere tekrar bakmak ister misin?
And you still don't think you look down at some people.
Ve hala bazı insanlara tepeden bakmadığını sanıyorsun.
Now, with your permission..... I'd like to grease a few palms and take a look at the records they never showed you.
Seninde izninle..... birilerine rüşvet verip sana hiç göstermedikleri o kayıtlara bakmak istiyorum.
'" and if you look at my war record,
'.. ve askeri kayıtlarıma bakarsanız göreceksiniz ki..
And I saw the way people everyone else calls geniuses look at you.
Ama burada herkesin sana dahi olarak baktığını gördüm.
You out here writing these funky-ass $ 79 tickets for street cleaning, and look at this, man!
Sen yol temizliği için burada bu 79 dolarlık cezayı yazıyorsun ve şuna bak, adamım!
If you're interested in dinosaurs, there's one age of rock to look at, if you're looking at transitional creatures between water and land, there's another age of rock.
Dinozorların kökeniyle ilgileniyorsanız bakacağınız kayaların yaşı başka sudan karaya geçiş türleriyle ilgileniyorsanız bakacağınız kayaların yaşı başkadır.
I just want you to come and look at how dangerous it is, particularly on your off-side.
Yine de gelip ne kadar tehlike arz ettiğini görmeni istiyorum. Özellikle de sağ taraftaki.
To look at me every day and see something you felt so much guilt and responsibility for.
Her gün sorumluluk ve suçluluk hissettiğin bir şeye bakmak zorunda olmak.
How do you have casual sex with someone and ill be able to look at yourself in the mirror the next morning?
Seks kaçamağı yaptığında sonraki gün aynada kendine nasıl bakabiliyorsun?
- You can look at me a little and then laugh.
- Bana bakıp gülebilirsin.
And even when I got you to stop and look at me, to acknowledge my existence, I still couldn't tell what you were thinking.
Varlığımı kabul etmen için, seni durdurup bana baktırdığım zaman bile aklından geçeni yine de bilemezdim.
And you got their, like, Swedish clothes. I mean, look at me for God's sake!
- Yani bir baksana bana.
And if that's the way you look at it,
Bu açıdan bakıldığında,
When you look at the research that we've done recently, people loved the National Gallery when they get here, and they understand it, but to the average person on the street as it were, they don't quite understand what we are and what we've got.
En son yaptırdığımız araştırmanın sonuçlarına bakarsanız... Ulusal Galeriye gelen insanlar burayı çok seviyor ve anlıyorlar. Fakat sokaktaki "ortalama insanın" bizim ne olduğumuzu ve ne sunduğumuzu tam olarak anladığını söyleyemeyiz.
However you look at a painting - whether it's through a very art historical perspective or whether it's through looking at its history and how it came to be at the gallery, or whether it's through looking at colour or form or composition -
Bir resme nasıl bakarsanız bakın. Sanat tarihi açısından resmin tarihi açısından Galeriye geliş biçimi açısından ya da renk, biçim ya da kompozisyon açısından resme bakabilirsiniz.
And how you look at them changes as well.
Deneyimleriniz değiştikçe resimler değişir. Resimlere bakma biçiminiz de değişir.
You look at this portrait of a horse, and it's hard to imagine that this is painted by someone that didn't really particularly train as an artist.
Lütfen bu at portresine bir bakın. Bu portrenin özel bir sanat eğitimi almayan birisi tarafından resmedildiğine inanmak oldukça güç.
You go and look at them, of course, and you're very familiar with every individual work, but you never actually see them together - and that is the magic of any exhibition - that if it works, there's a magic that all of a sudden happens
Gidip bakarsınız, elbette. Tek tek her birine iyice aşina olursunuz. Ancak tümünü bir arada görme imkanınız olmaz.
If you actually look at a firelight, it doesn't reflect back. The thing that light reflects off is floor, and so...
Şömine ateşinin verdiği ışık yansımaz, ama zemin ışığı yansıtır.
You know, I look at Tony Bravo, and I see a very valuable and unique asset, one which I am delighted to own 10 % of.
Biliyorsun, Tony Bravo'ya bakıyorum % 10'una sahip olmaktan mutluluk duyduğum eşsiz ve değerli bir varlık görüyorum.
Now look at me, you know, and look what I got.
Şimdi bana bir bak ve neyim olduğuna.
Everyone please pause to take a look over here and see what we have for you.
Baylar bayanlar lütfen buraya bakın ve sizin için ne hazırladık bir göz atın.
You know, like, all right, look at you and me, okay?
Sen ve bana bir bak.
As you look straight up at the sky, your eyes will start tuning out... all the city lights and you just start seeing stars.
- Bakmam. Gökyüzüne baktıkça gözlerin şehrin ışıklarını görmezden gelecek. Ve sadece yıldızları göreceksin.
Look at you, with your petite manicure And your pocket square, your spray tan.
Kendine bir bak, tatlı manikürün cep mendilin, bronzlaştırıcı spreyin.
Come on. Look at you, you're so full of anger and rage right now, it's...
Hadi ama, öfke ve sinir dolusun şu an.
Well, I've been looking over a case from awhile back, and I was hoping you'd be willing to look at yesterday's science through today's lens.
Geçmiş bir davaya bakıyorum, ve geçmişin bilimine bugünün objektifiyle bakmak istersin diye umuyordum.
I want you to look at me and say the first word that comes to your mind.
Bana bakmanızı istiyorum Ve dişi söyleyin Aklınıza ne gelirse hadi
It pains me that you and Elijah look at me with such disdain.
Elijah ve senin beni küçümser bakışlarınızı görmek beni üzüyor.
Look at you, you're so full of anger and rage right now.
Hadi ama, öfke ve sinir dolusun şu an.
Every time I look at it, I am reminded that I didn't trust you and I feel so angry with myself, I want to be rid of it.
Tabloya her baktığımda, sana güvenmediğim aklıma geliyor ve kendime kızıyorum, bu yüzden ondan kurtulmak istedim.
You just look to where you want to throw it, step towards where you want to throw, and throw it.
Sadece doğru atmak istediğin yere bakıyorsun ve atıyorsun.
And if you look at a pot of boiling water, That's the same phenomena that's going on the sun,
Eğer çaydanlıkta kaynayan bir suya bakarsanız bu olay güneşte gerçekleşen olay ile aynı şeydir.
You look like the only horse you've ever been around was stuffed and in your crib.
Beşiğindeki peluş at dışında hiç atlara yaklaşmamış gibisin.
I couldn't look at her face, so I pushed her in and covered her up and I didn't tell anybody about what I did or what I thought you did.
Yüzüne bakamadım. O yüzden yuvarlayıp üzerini kapattım. Yaptığımı kimseye anlatmadım.
Uh-huh. Well, maybe after the FBI and the L.A.P.D. Get a good look at your client's servers, we'll agree with you.
Belki FBI ve polis müvekkilinizin ağ sunucularını inceledikten sonra bu fikre katılabiliriz.
So you'd look at me hard off the bat, and then, when you found the second bullet, you'd go after Ward or Ryan Brooks.
Ama ikinci mermiyi bulduktan sonra Ward'un ya da Ryan Brooks'un peşine düşecektiniz.
You think, for one moment, that some judge is gonna look at that tape of a father defending his daughter and see some violent man who doesn't deserve - custody of his children? - I hate you so much!
Bir yargıç o kasede bakıp da kızını savunan bir baba mı görecek, yoksa çocuklarının veyaletini hak etmeyen vahşi bir baba mı?
- I look at you. And I see his face.
- Sana bakıyorum ve onun yüzünü görüyorum.
So if he gets hurt... or worse, and I'm there... how am I gonna look at you?
Eğer o yaralanır ya da daha kötü bir şey olursa, ve ben de oradaysam... Sonra senin yüzüne nasıl bakacağım?
Let's look at all the data, you and I.
Tüm bilgilere bakalım, ikimiz.
How do you look at the person you're with and not just know that there's another person inside who's boring and lame and will eventually ask for emotional support and to shop together for decorative sconces at Williams-Sonoma.
Birlikte olduğun insanın içinde eninde sonunda senden duygusal destek ve Williams-Sonoma'da birlikte duvar lambası alışverişine çıkmak isteyecek ezik ve sıkıcı biri olduğunu bilerek nasıl ona bakabiliyorsun?
We're gonna go to this terrible party, I'm gonna laugh at all your jokes, gonna talk about your medal of valor, and I'm gonna make you look like a Jamaican God of rhythm.
O korkunç partiye gidiyoruz, tüm şakalarına güleceğim senin cesaret madalyandan bahsedeceğim, ve seni Jamaikalı Ritim Tanrısı gibi göstereceğim.
You know, to get through the day, I would look at the clock and I'd create formulas expressing trigonomic functions based on the clock hands.
Biliyor musun, günü geçirmek için saate bakar ve ibrelerini temel alıp trigonometrik fonksiyon ifade formüllerini oluştururdum.
How about we both look at the pipes under the sink and tell you if they're good or bad?
İkimiz de lavabonun altındaki borulara bakalım ve iyi durumdalar mı değiller mi söyleyelim.
Take a look at this and see what you can find out.
Şuna bir göz at ve ne bulacağına bak.
and look at you now 29
and look 537
and look at this 104
and look at me now 26
and look what happened 61
and look here 23
and look at that 31
and look at me 53
and look what i found 16
and look at him 21
and look 537
and look at this 104
and look at me now 26
and look what happened 61
and look here 23
and look at that 31
and look at me 53
and look what i found 16
and look at him 21