And there's this translate Turkish
7,605 parallel translation
So, I talked to Graham, and there's this Easter thing where they all go to church and then they have brunch at the Golden Harbor Yacht Club.
Graham'la konuştum, ve bir Paskalya etkinliği varmış önce birlikte kiliseye gidip daha sonrasında Golden Harbor Yat Kulübünde brunch yapacaklarmış.
You know, this way, if there's something wrong, then I can research whatever it is, and we could get the best doctors, figure out a plan, prepare ourselves...
Ve böylece, eğer bir sorun varsa, ne olduğunu araştırabilirim, ve en iyi doktorları bulabiliriz, bir plan yapar, kendimizi hazırlarız...
His death should be a reminder to us all that there is evil in this world and that we cannot falter in the face of it, but we also can't let it infect us.
Onun ölümü, dünyada kötülüğün olduğunun bir hatırlatıcısı olmalı bize ve bu kötülüğün yüzüne karşı gücümüzü kaybedemeyeceğimizin ve aynı zaman da bizi ele geçirmesine izin veremeyeceğimizin de.
There's this moment where Dan spotted me looking out. And he ran over in his yellow shirt.
Dan, beni pencereden onları izlerken görmüştü ve sarı tişörtünün içinde koşup geliverdi.
I got this probability exam, and there's a high probability that I will flunk.
Olasılık sınavım var ve kalma olasılığım çok yüksek.
... there's this racist lady, and she's like,
Irkçı bir bayan vardı ve şey gibiydi,
You know, so I had to wander around out there and... try to figure out why this is bothering me so much.
Bunun neden canımı bu kadar sıktığını düşünmek için etrafta dolaşıp durdum.
- And there's this.
Bir de bu var.
And there's this, which is lovely, by the way.
Bir de bu var ki çok güzel bu arada.
It's like you've met her. Yeah, and you're gonna tell me that absent even any personality she might one day cultivate, there ain't one thing in this world you wouldn't do for that gob?
Günün birinde büyüyüp, doğru düzgün bir karaktere sahip olmasa da onun için bu dünyada yapmayacağın tek şey olmadığını mı söylüyorsun?
And there's no chance that this was an accident?
- Bir kaza olmasının hiçbir ihtimali yok mu?
You know, Will, there's a veritable cornucopia of delectable items on this menu that aren't meat that are far more amicable to your heart and digestive tract.
- Will aslında menüde aynı güzellikte bir sürü leziz şey var. Et olmadıkları için de hem kalbin hem de sindirim sistemin için çok daha sağlıklı.
And what they don't show you in the movies is that when you shoot somebody this close, there's blowback.
Sana filmlerde gösterilmeyen şey, bu mesafeden birini vurursan, geri tepmesi olur.
Then I remembered... There was this Asian kid, all tatted up, with a low hat and a backpack.
Sonra hatırladım ki, Asyalı bir çocuk vardı dövmeli, şapkasını indirmiş, sırt çantalı.
There's this guy I used to love, and he burned me pretty bad.
Bir adam var eskiden aşık olduğum Beni çok fena halde yaraladı.
And knowing how important you've been to all of this, to so many people out there, it's made me proud.
Senin tüm bu olanlarda ne kadar önemli olduğunu bilmek insanlar için bu kadar önemli olduğunu bilmek beni gururlandırıyor.
Security ID'd Noah Bennet, and... well, there's no way to put this delicately.
Noah Bennet'ın güvenliğini tarattım ve... Bunu kibarca söylemenin yolu yok.
And on paper, folks, there's no way at all that Woodlawn has a chance against this powerful ball club.
Ve gazetelere göre Woodlawn'ın bu güçlü kulüp karşısında hiç şansı yok.
There is a line of cars still outside, stretching as far as the eye can see, and this crowd is continuing to build.
Dışarıda arabalar sıra olmuş durumda ve burayı görebilmek için kalabalıktan geçmeye çalışıyorlar.
There's so much sadness and pain in this house.
Bu evde çok fazla mutsuzluk ve acı yaşanmış.
There are seven thousand people watching this stream, and it's working flawlessly.
Yedi bin kişi yayınımızı izliyor ve kusursuz çalışıyor.
How are ya? Hey, I know we're supposed to go suit shopping today, but guess what, there is this tailor from Milan, he only comes to San Diego like twice a year, and he's here today.
Bugün takım elbise bakmak için mağazaya gidecektik ama tahmin et ne oldu Milan'dan San Diego'ya yılda iki kez gelen bir terzi var ve bugün de burada.
And there are a lot of people in this neighborhood that are none too happy that he's back.
ve bu mahalledeki bir çok insan onun geri, dönmesinden memnun değil.
Early this morning Elishia and I went back to have a look at the disturbed graves, and the holes in the graves..... there's no way they were dug from the outside.
Bu sabah erken saatlerde Elishia'yla birlikte tahrip edilmiş mezarlara ve içindeki çukurlara bakmak için gittik ve oradan birisinin çıkması imkansız.
And they'd actually set up 200 metres behind where we thought they were, and this ended up being a huge problem, because we couldn't set the artillery, and there was nowhere to go once they came over that no-man's-land.
Halbuki olduklarını sandığımız yerin 200 metre gerisine konuşlanmışlardı. Ağır topları yerleştiremediğimiz için de büyük bir felaketle sonuçlanmıştı. Tarafsız bölgeye geldiklerinde ise kaçılacak yer yoktu.
Listen, this is kind of embarrassing, but I lost my dick, so, can you just take a look and see if it's there?
Dinleyin biliyorum biraz utanç verici ama çükümü kaybettim de. Rica etsem oralara bir bakar mısınız?
You brought me here to legitimize this experiment, and there's nothing legitimate about this place, Phil.
Beni buraya, bu deneye meşruiyet kazandırmak için getirdin,... ama olayların hiç bir meşru yanı yok, Phil.
There's still a monster in this house, and it's not the boy... it's you.
Bu evde hala bir canavar var, o da çocuk değil, sensin.
I may have lost my home, the protection of a husband, and what little standing I had in this town, but if there's anything left of me that you want, you will have to take it because I'll give you nothing of me, ever.
Evimi, kocamın korumasını ve bu kasabada olan ne varsa kaybetmiş olabilirim ama istediğiniz benden geri kalanlarsa zorla almak zorunda kalacaksınız çünkü sahip olduğum hiçbir şeyi asla size vermeyeceğim.
I guess it's just that I'm... and I really hate this word, but there's no other way to say it,
- Öyle mi? Herhalde şey olduğundan... Bu kelimeden nefret ediyorum ama bunu söylemenin başka yolu yok.
My dad used to hunt with Duncan's dad, and there's this old cabin deep in the woods they used to use.
Babam, eskiden Duncan'ın babasıyla avlanırdı. Ormanda kullandıkları eski bir kulübe vardı.
I don't know, if there's one thing I've learned this past year and through all this, it's to think before I act.
Bilmiyorum, geçen yıldan ve tüm bu olup bitenden öğrendiğim bir şey varsa, o da yapmadan önce düşünmek.
I tried to honor your request for discretion, both of yours, but there are too many secrets in this household and for no good reason.
Kibarlık yaparak ikinizin de dileğini yerine getirmeye çalıştım ama bu evde geçerli bir neden olmadan bir sürü sır var.
They are in there every day, and this is the kicker, the crew's foreman, Tony Agrerro, he drives a red pickup truck.
Onlar orada her gün vardır, ve bu Kicker ise, Mürettebatın ustabaşı, Tony Agrerro, o kırmızı kamyonet sürücüleri.
There's me and this guy who I don't recognize who eats the brains of murdered homeless kids.
Sadece evsiz ergenlerin beyinlerini yiyen tanıyamadığım bir adamla ben varım.
And he's standing there with this tape in his hand.
Elinde bir kasetle önümde duruyordu.
And then there's this woman, yes, Rosie.
Sonra bu kadın, evet, Rosie.
I'm gonna step right out there. And when you're ready, let's go get this son of a bitch.
Dışarı çıkacağım ve sen hazır olduğunda gidip o herifi bulacağız.
This is the way things have always worked, and that's the only truth there is.
İşler her zaman böyle yürür,... tek gerçeklik budur.
I'd gone back for homecoming, and there she was, this beautiful girl working at the Chicken Shack.
Mezun toplantısı için döndüğümde oradaydı. Chicken Shack'te çalışan güzel bir kız.
And this is for being the reason there's two halves of my heart.
Ve bu da kalbimi ikiye ayırdığın için.
You're know there's a way we could end this very quickly and make a bit of money.
Buna hemen son verebileceğimiz ve biraz da para koparabileceğimiz bir yol var.
Because there are three within 200 miles of this spot and they're all in the same parade.
Çünkü bu bölgenin 200 millik çevresinde sadece üç tane varmış ve hepsi de aynı törende.
- There's a massive disconnect between what they're saying they're doing to fight this disease and what they're actually doing.
Hastalıkla savaşmak için yaptıkları ve söyledikleri arasında büyük bir uçurum var.
Hey, and that one, there's this part right where, where this crazy bitch is about to light this little boy on fire, right?
Bir tanesinde, o çılgın sürtük, küçük çocuğu neredeyse yakıyordu, hatırlıyor musun?
- Mom, can you leave us alone, please? There's this tragedy everywhere, and you want to play house.
Her yerde dramlar yaşanıyor, sense evcilik oynamak istiyorsun.
There's a reason why people choose Fetch Retrieve when they need to find something online, and this man coming down the hall is a large part of it.
İnsanlar internetten bir şey aradığında Fetch Retrieve'i seçmelerinin bir nedeni var. Ve bize doğru gelen adam bu nedenlerin başında geliyor.
Listen, there's this guy named BJ and I think he's the one that killed Alice and Samantha and now he is after me.
Dinle, BJ adında bir adam var sanırım Alice ve Samantha'yı o öldürdü. Şimdi de benim peşimde.
Okay, so there's this guy, Steve Austin, and he was an astronaut, but- - damn, wait.
Tamam bir adam var, Steve Austin, o bir astronot ama...
There's a mountain of favors owed me in this town, and if we do lose the team, since you are now in charge,
Bu şehirde bana iyilik borcu olan dünya kadar insan var. Hem takımı kaybetsek bile artık ipler senin elinde olduğundan nereye yatırım yapmak istersen parayı orada kullanmana müsaade edeceğim.
He has been cozied up there with his paramour, cohabitating with his paramour, and even, shockingly, fantastically, has proposed to this paramour despite the fact that he's still married to the mother of his four children.
Aslında bu sırada daha geçen hafta 17 yaşındaki kızı,... orada metresi ile sıkı fıkı olduğunu,... beraber yaşadıklarını, hatta çok şaşırtıcı bir şekilde,... garip bir biçimde hala dört çocuğunun annesi ile evli olduğu halde metresine evlilik teklifinde bulunduğunu üzücü bir şekilde fark etmiştir.
and there's more 69
and there's 117
and there's nothing 21
and there's a 25
and there's something else 41
there's this girl 31
there's this 114
there's this guy 57
there's this thing 19
this 8555
and there's 117
and there's nothing 21
and there's a 25
and there's something else 41
there's this girl 31
there's this 114
there's this guy 57
there's this thing 19
this 8555
this is 5015
this way 5411
this is my bedroom 18
this is your captain speaking 58
this is it 3373
this is bad 606
this is important 545
this is bullshit 584
this one 1756
this isn't you 235
this way 5411
this is my bedroom 18
this is your captain speaking 58
this is it 3373
this is bad 606
this is important 545
this is bullshit 584
this one 1756
this isn't you 235
this is awesome 376
this is me 479
this is different 405
this is weird 356
this is fun 448
this is a 428
this is crazy 1291
this is ridiculous 1419
this isn't right 330
this is for you 917
this is me 479
this is different 405
this is weird 356
this is fun 448
this is a 428
this is crazy 1291
this is ridiculous 1419
this isn't right 330
this is for you 917
this is the guy 68
this time 1599
this is not good 352
this is a bad idea 175
this morning 1627
this isn't 241
this is good 1083
this isn't going to work 72
this is serious 534
this guy 1059
this time 1599
this is not good 352
this is a bad idea 175
this morning 1627
this isn't 241
this is good 1083
this isn't going to work 72
this is serious 534
this guy 1059