English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / At this hour

At this hour translate Turkish

1,911 parallel translation
What the hell are you screaming about at this hour you moron?
Ne var ne bağırıyorsun, gecenin bu saatinde hayvan herif?
Go to bed, don't get me mad at this hour of the evening.
Git yat zıbar, benim asabımı bozma hadi.
What are they doing here at this hour?
Bu saatte ne işleri var burada?
As usual at this hour,
Her zamanki gibi.
Despite the fact that at this hour, I should be curling up on the goose down, not slinking around your office like a phantom pariah.
Aslında bu saatte dışlanmış bir panter gibi, sizin ofisinizde sezsizce dolaşıyor değil de kaz tüyü yorganımın altında kıvrılmış uyuyor olmam gerekirdi.
Who's calling at this hour?
Bu saatte kim arıyor?
People actually eat at this hour in the sun?
İnsanlar genelde günün bu saatlerinde mi yemek yer?
We do not see anybody in the front of the building at this hour...
Binanın ön tarafında hiç kimseyi görmedik...
Sorry, we didn't want to knock at this hour.
Afedersiniz, sizi bu saatte rahatsız etmek istemezdik.
- At this hour?
- Bu saatte mi?
Hello. Sorry to wake you at this hour but I thought you'd want to know you were partially right.
Bu saatte uyandırdığım için üzgünüm ama bilmek istersin diye düşündüm.
What does he want to say at this hour?
bu saatte ne istiyormuş?
At this hour?
Bu saatte mi?
Yeah.you know, um, traffic actually is pretty awful at this hour, and I don't want to be presumptuous, but, I mean, we are at a winery.
Biliyor musun, aslında bu saatte trafik gerçekten berbat ve küstahlık etmek istemem ama yani şarap evindeyiz.
- And where do you think you're going at this hour?
Bu saatte nereye gittiğini sanıyorsun?
Who the fuck is that at this hour?
Bu saatte kim gelir ki!
I was suprised to find a used bookstore open at this hour.
Bu saatte açık bir sahaf, şaşırdım.
... but it must be closed at this hour..
Ama bu saatte açık değildir yani.
Keep the change We bothered you at this hour. of the night.
Üstü kalsın. Gecenin bu saatinde çağırdık seni.
Who could that be at this hour?
Bu saatte kim olabilir?
Where could we go at this hour that's still open?
Bu saatte hala açık olan nereye gidebiliriz?
WHAT ARE YOU DOING OUT AT THIS HOUR?
Bu saatte ne yapıyorsunuz?
Everyone you meet at this hour is on the grift, right?
Bu saatte senin gibi herkes bir dolandırıcılıkla karşılaşabilir değil mi?
It's inappropriate for me to visit you at this hour.
Sizi bu saatte ziyaret etmem uygunsuz bir durum.
You won't make it to school tomorrow if you're wandering around at this hour.
Bu saatte dışarıda gezersen yarın okula gelemezsin.
Yeah, alcohol probably isn't the best way to unwind at this hour.
Bu saatte rahatlamanın en iyi yolu içmek değil.
What's going on at this hour?
Bu saatte neler oluyor?
At this hour of the night.
Gecenin bu saatinde.
What are you doing here at this hour?
Bu saatte burada ne işin var?
Seeing that they assembled us in secret at this hour, it must be a momentous matter.
Bizi bu saatte gizlice topladıklarına göre, önemli bir konu olmalı.
What brings you here at this hour?
sizi bu saatte buraya getiren sebep nedir?
Anyway, where were you at this hour?
Neyse, bu saatte nerelerdeydin?
Aren't you scared to wander around at this hour?
Bu saatte tek başına dolaşmaktan korkmadın mı?
What do you want to know at this hour?
Bu saatte ne öğrenmek istiyorsun?
Where are you going at this hour?
Bu saatte nereye gidiyorsun?
How can a palace girl be roaming around the Palace at this hour!
Nasıl olur da bir saray kızı bu saatte tek başına sarayın içinde dolaşır!
If I eat at this hour, it'll go straight to my stomach.
Eğer bu saate yersem mideme otururlar. Olmaz.
Who could that be at this hour?
Kim ki bu saatte?
What are you guys doing out at this hour anyway?
Herneyse bu saatte disarida ne yapiyorsunz?
I'm sorry to bother you at this hour, but is your son Peter home?
Bu saatte rahatsız ettiğim için özür dilerim ama oğlunuz Peter evde mi?
I took this at the pageant about a half an hour before Brianna disappeared.
Bunu Brianna ortadan kaybolmadan yarım saat kadar önce yarışmada çekmiştim.
Okay, this guy comes out of the house and meets with a different car at least three times and hour.
Bu adam, Evden çıkıp, her defasında başka bir arabayla konuşuyor.
The past three months, Kim was at her apartment 24 times- - eight of those times this guy shows up within an hour.
Son üç ayda, Kim dairesine 24 defa gelmiş... bunların sekiz tanesinde bu adam bir saat içinde ortaya çıkmış.
I swear, there are times this is all that gets me through my day, knowing at the end of it, I get to steal this little half-hour where I'm not a mom or a wife or a... pizza slave.
Bazen bunun tüm güne değdiğine yemin edebilirim sonunda bu küçük zaman dilimini çalabilmek anne olmadığım eş olmadığım bir zaman ya da pizza kölesi.
Sorry for making you come at this late hour.
Seni bu geç saatte buraya gelmek zorunda bıraktığım için üzgünüm.
- You've been at this almost an hour.
- Bir saattir uğraşıyorsun.
Tell Eric the meeting was pushed back an hour. I just saw this!
Eric'e toplantının bir saat öne atıldığını söyle.Bunu şimdi gördüm!
- What are you doing up at this hour?
[köpek havlamaları] - N'apıyorsun bu saatte.
At this early hour?
Bu kadar erken mi?
Honorable one, what brings you here at this late hour?
Onur duydum. Bu saatte sizi buraya getiren nedir?
Dennis, can I just say one last thing about Mars... which may be strange coming from a science fiction writer... but, right now, you and me, here... put together entirely from atoms... that have been part of millions of other organisms before they became us... sitting on this round rock with a core of liquid iron... held down by this force, that so troubles you, called gravity... all the while spinning around the sun at 67,000 miles an hour... and whizzing through the Milky Way at 600,000 miles an hour... in a universe that very well may be chasing its own tail at the speed of light.
Mars hakkında son bir şey söyleyebilir miyim? Tabii bunu bir bilim kurgu yazarının söylemesi sana tuhaf gelebilir. Ama şu anda, sen ve ben, burada tamamen farklı atomlardan oluşmuş bir halde ki bu atomlar bizi oluşturmadan önce milyonlarca başka organizmayı oluşturuyordu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]