English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / By the sea

By the sea translate Turkish

907 parallel translation
BY THE SEA
Çeviri : McFly iyi seyirler.
We'll go by the sea.
Biz denize açıldık.
Papa! What was that you were saying about those nice cheap lodgings you had all by the sea? At Margot, my dear?
Hani arada bahsettiğin deniz kenarındaki... ucuz pansiyonların var ya?
I was in a shop once, and I saw a postcard... with a beautiful house on it, right by the sea.
Dükkânın birindeyken, bir kartpostal görmüştüm tam deniz kenarında, güzel bir ev vardı üzerinde.
We're about to buy a very beautiful piece of land by the sea.
Denizin kıyısında çok güzel bir arsa satın almak üzereyiz.
And the stars were the 13 sisters by the sea who built their home and called it "Liberty."
Yıldızlar da evlerini yapıp adını özgürlük koyan denizin 13 kız kardeşi.
We will have a small house by the sea.
Denize yakın küçük bir evimiz olur.
A bloated corpse washed up by the sea.
Kıyıya vuran şişmiş bir ceset.
You mean "By the Sea"?
By The Sea'yi mi kastediyorsun?
It's much harder by the sea where we live.
Bizim yaşadığımız deniz kenarında çok daha zor.
You'll just love our house by the sea.
Deniz kenarındaki evimize bayılacaksın.
I've always wanted to live by the sea.
Her zaman deniz kenarında yaşamak istemişimdir.
You know that freshwater spring down by the sea?
Denizdeki şu tatlı su akıntısını duymuş muydun?
A bungalow by the sea
Deniz kenarında bir bungalov
No other land in sight. I was on an island, and barren by the sea.
Denize çorak bir adada bulunuyordum.
If someone had told me that here, surrounded by the sea, I would spend the most content days of my life, I would have never believed it.
Birisi benim burada, denizle çevrili bir adada olacağımı ve hayatımın en güzel günlerini burada geçireceğimi söyleseydi buna asla inanmazdım.
For a start, I would suggest a lesson by the sea.
Başlangıç olarak, deniz kenarında derse ne dersiniz?
And how do you say, "I am going for a walk by the sea today"?
"Deniz kenarında yürüyüşe çıkıyorum" nasıl dersin?
This series of steps was created as the land was repeatedly jacked out of the sea every few hundred years by sudden movement on the fault.
Bu aşamalar dizisi, her bir kaç yüzyılda bir fayın ani bir hareketiyle kara, sürekli olarak denizden yükseldikçe oluşmuştu.
Nobody would believe, for instance, that the entire lives of a peaceful American boy and girl could be changed by a funny little war between two small countries far across the sea.
Barış yanlısı Amerikalı bir oğlanla kızın hayatının uzak diyarlardaki 2 küçük ülke arasında olacak savaşla değişeceğine kimse inanmazdı.
By the time they were ready to say "good-night" they had found a couple of sea-going tuxedos.
Tam iyi geceler demeye hazırlandıkları bir anda denizci kıyafetleri buldular.
And your Ship frozen in the Baltic Sea by the shore
Bir gemi Baltık Denizi kıyısında donmuş durumda..
Black Sea... and your ship frozen in the Baltic Sea by the shore
Karadeniz... ve Baltık Denizi kıyılarındaki donmuş gemilerinizi
Maybe the sea horse is little threatened by other animals.
Denizatları belki de diğer deniz canlıları tarafından pek tehdit edilmiyordur.
They form a city apart, which, step by step, stretches down to the sea.
Adım adım denize doğru uzanan bu yapılardan bir şehir oluşur.
You can beat and starve us Saxons now but when King Richard escapes, he'll take you by the scruff of the neck and fling you into the sea!
Biz Saksonları dövüp aç bırakabilirsiniz ama Kral Richard kaçtığı zaman ensenizden tuttuğu gibi hepinizi denize dökecek!
" Investigations by the R.C.M. P... have resulted in finding the remains of a Canadian Airways sea plane... similar to the one stolen by the five Nazis at Wolstenholme
" R.C.M.P tarafından yapılan inceleme sonucu... Kanada hava yollarına ait deniz uçağı kalıntılarının... Wolstenholme'da beş Nazi'nin kaçırdığı uçağa ait olduğu açıkladı
Haki thought he'd fool the Nazis by getting me out of Turkey through the Black Sea.
Haki, beni Karadeniz'den geçirerek Nazileri atlatacağını düşünüyordu.
They say the Red Sea once opened by special arrangement with Moses.
Kızıl Deniz'in Musa'nın mucizesiyle açıldığını söylerler.
When you hit the bay, get up to about 1,500 complete your bombing run, then down again and out to sea, - south by southeast to Yakushima.
Körfeze ulaştığınızda 500 metreye tırmanıp bombardımanı yapacaksınız ve sonra tekrar denize alçalıp güney-güneybatıdaki Yakushima'ya gideceksiniz.
In another minute they would have thrown me in the sea and got away on a boat chartered by Simpson.
Bir dakika sonra gelseydiniz beni denize atmış olacaklar ve Simpson'un kiraladığı bir tekne ile kaçacaklardı.
You will demonstrate to her with these pieces just how the English boats can go around the Baltic, to reach us by the White Sea, in the teeth of the Germans and Livonians.
Bu parçalarla, İngiliz gemilerinin Baltık'ta Beyaz Deniz üzerinden Almanlar ve Livonyalı'lara rağmen bize nasıl ulaşabileceklerini göstereceksin.
Whether'tis nobler in the mind... to suffer the slings and arrows of outrageous fortune... or to take arms against a sea of troubles... and by opposing, end them.
Düşüncemizin katlanması mı daha soylu, zalim kaderin yumruklarına, oklarına? Yoksa bela denizlerine karşı silahlara sarılıp, son vermek mi onlara?
Gull Cottage, Whitecliff-by-the-sea.
Gull Cottage, Whitecliff - deniz kıyısı.
The masks were collected by my great grandfather Lesley, who was a sea captain.
Maskeleri bir deniz kaptanı olan büyük büyükbabam toplamış.
" He said to his friend,'lf the British march by land or sea from the town tonight
" Paul arkadaşına demiş ki,'bu gece İngilizler karadan ya da denizden...'"
Whether'tis nobler in the mind to suffer the slings and arrows of outrageous fortune, or to take arms against a sea of troubles, and, by opposing... end them.
Düşüncemizin katlanması mı güzel, zalim kaderin yumruklarına, oklarına yoksa diretip bela denizlerine karşı "Dur, yeter" demesi mi?
On these islands, sheltered from the outside world by the impenetrable jungle and the dangerous sea, there dwells a cult of strange people, known as Aquatigans.
İçinden geçilmesi imkansız orman ve tehlikeli deniz sayesinde dış dünyadan korunaklı olan bu adacıklarda hayat süren tuhaf bir insan kültü vardır, "Aquatiganlar" olarak bilinirler.
Because a man is made to be caught by a girl... just as the fish of the sea are made for those who catch them. Nedda!
Çünkü nasıl ki balıklar tutulmak için yaratılmışsa,... erkekler de her zaman kızlarca öyle ağa düşürülürler.
Back and forth the lighted boats go over the black sea... searching for fish, who are attracted by the lights.
Lambalar karanlık denizin üzerinde kayarak balıkları tavlıyorlar.
Fell in the sea... Just my luck to be a stowaway on a boat run by two land lubbers! Who manage to drop the engine in the ocean!
Motor parçalarını okyanusa düşüren bir gemiye kaçak yolcu oldum!
When the enemy has overwhelming superiority on land, at sea and in the air... and continues to grow stronger with every hour... while we grow weaker at the same rate... that to me is a crisis by any standards that I understand.
Düşman havada, denizde ve karada ezici bir üstülükle ilerlerken... geçen her saatle güçlenmeye devam ederken, ve biz de aynı oranda zayıflarken... hangi durumda olursam olayım, bu benim için bir kriz demektir.
One by land, two by sea, and I'll follow the lot.
Bir kişi karaya, iki kişi denize. Nereden geçerlerse haberim olacak.
Certainly. The "Eiko-maru" and "Bingo-maru" are both owned by the Southern Sea Steamship Company.
Elbette. "Eko-maru" ile "Bingo-maru" her ikisi de Güney Denizi Vapur Şirketi'nin.
'In the days of King Arthur and his knights of the Round Table'the Christian king of Scandia was overthrown by a Viking traitor'and escaped with his wife and son across the North Sea to Britain.
Kral Artur ve yuvarlak masa şövelyeleri döneminde, Bir hrıstiyan krallıgı olan İskandinavya tahtına viking bir asi tarafından el konulmuştu. Esi ve çocuğuyla kaçan kral, Britanyanın kuzeyine sığındı.
And game, I tell you by the Book, my own eyes have seen a sea of buffalo that took from sunup to sundown to pass.
Can güvenliğiniz var. Ve dostlarım, yemin ederim bunu gözlerimle gördüm. Her yerde buffalolar dolaşır.
We came by sea to here, and that's where we met the caravan.
Biz buraya deniz yoluyla gelip bizim kervanla bir araya geldik.
Suppose I wanted to put a dead body in the sea... let it float ashore and have it accepted by the people who find it... as the victim of an air crash at sea.
- Diyelim ki denize bir ceset bıraktım. Bunun sahile vurmasını ve onu bulanların bu kişinin bir uçak kazasının kurbanı olduğunu düşünmelerini istiyorum.
The impression will be that it is the body of an officer... who was traveling by plane... and was drowned when his plane crashed into the sea.
Böylece, uçağı denize düşen subayın boğulmuş olduğu izlenimi verilecek.
"By the shores of Gitchee Gumee, by the shining big sea waters, " stood the wigwam of Nakomis, daughter of the moon, Nakomis. "
"Gitchee Gumee kıyılarında, açık denizin ışıl ışıl sularının kenarında,... dururdu Nakomilerin çadırı, mehtabın kızı, Nakomis."
They drive their ships onto the jagged rocks and are devoured by sea serpents.
Gemilerini sivri kayalara sürerler. Deniz canavarları onları yutar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]