Even in death translate Turkish
349 parallel translation
People who love each other that much belong together, even in death.
Birbirini seven insanlar birbirlerine aittir. Ölümde bile.
And in the light thrown by this angry fire... the young face of the dead copilot could be seen... his eyes still open, as though even in death he could still watch for the enemy.
Ve bu kızgın ateşin ışığında... ölmüş ikinci pilotun genç suratı görünüyordu. Gözleri hala açıktı, sanki ölümde bile düşmanı gözleyebilirmişçesine.
Even in death.
Ölüm konusunda bile.
And if true for your lifetime boast that you were honored to speak his name even in death.
Eğer doğruysa ölüyken bile onun adını anma onuruna eriştiğiniz için ömür boyu gurur duyabilirsiniz.
A strange presence, even in death.
Garip bir duşu vardı, ölürken dâhi.
She had his body moved to the mausoleum, so they could be together even in death.
Naaşları mozolede yan yana bu şekilde ölümde birlikte olacaklar.
Ho Lien should be mine when alive I won't let her be with you even in death
Ho Lien yaşarken benim olmalıydı ama ölüsünü asla sana bırakmayacağım
Even in death, my munificence is boundless.
Ölümde bile sınırsız cömertliğim var.
Life mocks me even in death.
Ölü olmama rağmen hayat benimle alay ediyor.
Even in death, mypowers continue.
Ölüm bile, güçlerimi yok edemez.
Even in death, she wouldn't be that quiet.
Ölümünde bile bu kadar sessiz olamaz.
Even in death, she couldn't rest.
Ölümünde bile huzuru bulamadı.
" Even in death you still pending party politics?
Öldün ve hala politika mı düşünüyorsun?
Even in death, K'mpec makes foolish decisions.
K'mpec ölümünde bile saçma kararlar alıyor.
We may never part even in death...
Ölene dek ayrılmayacağız...
I can't even follow her in her death because I have to go on living. So, why in the world are you doing this to us?
Niye acı dolu birine bunu yapıyorsun?
If she was that loyal of a customer I understand why she still hasn't been able to forget about this place even in her death.
Demek buraya öyle sevgiyle bağlanmış ki öldükten sonra bile unutamamış.
He still couldn't get past his disappointment even in his death.
Öldüğünde bile. Hayal kırıklığına uğramış.
But Kamar, besotted by love, had taken the jest in earnest. And rebelling against his brother, had been defeated and captured, thereafter being condemned to suffer the punishment of the slow death... even as the law provides.
Ancak, aşkından serseme dönmüş olan Kamar, bunları ciddiye almış ve kardeşine başkaldırarak yenilmiş ve esir edilmiş ve yavaş yavaş, acı çekerek ölmeye mahkum edilmiş.
Even for you to know the details of my mission in London is to sign your death warrant.
Londra'daki görevimin detaylarını öğrenmek, senin için bile ölüm fermanını imzalamak olur.
But I don't remember her dying... or even being in a state resembling death.
Ama öldüğünü hatta öyle bir safhaya girdiğini bile hatırlamıyorum.
Do you further swear never to desert a comrade who is in peril, or ever, even in the face of certain death permit him to fall into the hands of our enemies?
Ayrıca, tehlikede olan bir yoldaşımızı asla terketmeyeceğinize, ya da kesin ölüm karşısında bile, onun düşman eline düşmesine asla izin vermeyeceğinize yemin eder misiniz?
Knowing that my wife not even trusted enough in me to prevent her death.
Onun ölmesini engelleyecek kadar bile bana güvenmediğini bilerek.
Who told me... when we both lay on the ground frozen almost to death... how he did lap me even in his own garments... and gave himself, all thin and naked, to the numb, cold night?
İkimiz birlikte, o meydanda, yattığımız yerde soğuktan donmak üzereyken, giysilerini çıkarıp üzerime örttüğünü, kendisinin ise gecenin donduran ayazında neredeyse çıplak kaldığını söyleyen oldu mu bana?
In a 2 by 4 rubber raft, and maybe starve to death or die of thirst... even if they didn't get drowned.
İkiye dört lastik botla, boğulmasalar bile.. .. açlık veya susuzluktan ölebilirler.
If you threaten with a knife, even with a stick- - armed in any way- - it's death penalty.
Birini bıçakla, hatta bir sopayla korkutur, herhangi bir silahın olursa... ölüm cezası.
Fear of punishment so vivid in his mind that he fears it even more than sudden death.
Ceza korkusu zihninde öyle yer etmiş ki ani ölümden bile daha fazla korkuyor.
In time, you can even work up an immunity to death.
Zamanla, ölüme bağışıklık bile geliştirebilirsin.
- Then in death Caesar must be granted the power and title he was denied in life. Deified, even.
Ölümü sonrası Sezar yaşarken reddettiği ünvan ve güçle onurlandırılmalı.
The second Mrs. Crain's death was even more interesting... than her predecessor's.
İkinci Bayan Crain'in ölümü, halefinin ölümünden... daha bile ilginç oldu.
Even in cases of clinical death.
Klinik ölüm vakalarında bile.
Every death, even the cruellest death drowns in the total indifference of Nature.
Her ölüm, hatta en korkunç ölüm bile Tabiat'ın mutlak kayıtsızlığında boğulur.
Even in the face of death!
Ölüm saatinde bile!
Like everything in life. Even death.
Hayatta her şey yanlış anlamadır, ölüm bile.
But this new hope must be sobered by the fact... that even a few days more exposure on the ice... may result in the death of General Nobile and his men.
Fakat bu yeni umutla beraber bir kaç gün daha buzda kalmanın General Nobile ve adamlarının ölümüyle sonuçlanabileceği akıldan çıkarılmamalı.
You're beautiful when you're scared, but even more so in death.
Korktuğunda çok güzel oluyorsun ama ölümdeki kadar değil.
Even as the first Wehrmacht waves were overrunning the American positions along the Ardennes, talk at Allied headquarters back at Versailles was focused more on the news of band leader Glenn Miller's death than of the possibility of the biggest German offensive in the west since 1940.
Öyle ki, ilk Wehrmacht dalgası, Amerikalıları Ardenler boyunca geri atarken geride, Müttefiklerin karargâhı Versay'da daha ziyade konuşulan konu Glenn Miller'in ölümüydü. Saldırının, Almanların 1940'dan beri gerçekleştirdiği en geniş çaplı harekât olabileceği düşünülmüyordu.
But even after death, it protects its seeds in those strange-looking pods for a year or more until the rain comes again.
Fakat öldükten sonra bile, tohumlarını bu garip görünüşlü kabukların içinde bir yıl veya daha uzun süre boyunca korur ta ki tekrar yağmur yağana kadar.
In spite of the vices of her profession and the corruption of her life this corpse, even in the rigidity of death keeps all those typical characteristics of a superior race.
Her ne kadar ahlaksızca bir iş yapsa da, yozlaşmış bir hayatı olsa da... bu ceset, korkunç bir şekilde ölmüş olsa da... yine de üstün ırkın tüm karakteristik özelliklerini taşıyor.
Not even in death!
Hayatım pahasına bile olsa!
Even in this untouched magnificence, death becomes a mandate of survival.
Bu el değmemiş ihtişamda bile, ölüm bir yaşam mücadelesidir.
But even in this realm of natural solitude lies another face of death.
Ama bu doğal sakin diyarda bile başka bir ölüm yüzü yatmaktadır.
No reason... nowhere conscience, no understanding in even the most rudimentary sense, of life or death of... good or evil, right or wrong.
Neden yok, vicdan yok. Temel hisleri bile anlamıyor. Yaşam ya da ölüm... iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış.
Even in the face of our death the richness of our lives shall be yours.
Ölümle yüzyüze geldiğimiz zaman bile... hayatlarımızın zenginliği... sana miras kalacak.
Well, Frank, I'm sure you can see that we're trying for an institutional approach here to underplay the idea that we're selling weapons of death even though that is the business we're in.
Frank, eminim anlıyorsundur, burada kurumsal bir yaklaşım deniyoruz. Ölümcül silahlar sattığımız fikrini belli etmemeye çalışıyoruz gerçi bu işin içindeyiz.
If I am correct, the lifeforce is conserved always... and in all things, even after death.
Yanılmıyorsam, hayat enerjisi ölümden sonra da devam etmekte.
In the entry of July 8, 1942, not even two weeks before his death, he identifies himself to this captain of the sinking ship. Yes.
8 Temmuz 1942'de ölümünden iki hafta önce yazdığı yazıda kendini bu kaptan olarak görüyor.
Because, Daniel-san, for person with no forgiveness in heart, living even worse punishment than death.
Çünkü Daniel-san, kalbinde merhamet olmayan insan için... yaşamak ölümden daha büyük bir cezadır.
I will teach your people to live in peace... even if the price is death with dignity
İnsanlarına barış içinde yaşamayı öğreteceğim ucunda ölüm olsa bile.
Because, Daniel-san, for person with no forgiveness in heart living even worse punishment than death.
Çünkü Daniel-san, kalbinde merhamet olmayan insan için... yaşamak ölümden çok daha kötü bir cezadır.
But we are joined in a way that can never be broken, not even by death.
Ama biz asla ayrılamayacak bir şekilde birleştik. Ölüm bile ayıramaz.
in death 44
death 1004
deaths 27
death row 19
death penalty 21
death threats 22
death experience 79
death situation 19
death experiences 28
even better 478
death 1004
deaths 27
death row 19
death penalty 21
death threats 22
death experience 79
death situation 19
death experiences 28
even better 478
even if you don't 27
even if it hurts 20
even more 72
even though 141
even if it is 23
even if 79
even so 574
even if i wanted to 108
even me 139
even today 54
even if it hurts 20
even more 72
even though 141
even if it is 23
even if 79
even so 574
even if i wanted to 108
even me 139
even today 54