Even so translate Turkish
13,099 parallel translation
And even so, she'd be the one I'd be looking for if I was still on the force.
Ve hatta, eğer hala birimde olsaydım, o, benim aradığım biri olurdu.
Even so, even given James Tyler's history of sectarian violence, there was no evidence or intelligence to suggest that... that he would go to such lengths to mount an attack on the prisoner.
Öyle bile olsa, James Tyler'in bağnaz şiddet geçmişine rağmen tutukluya bu şekilde saldıracak kadar ileri gidebileceğine dair herhangi bir kanıt ya da istihbarat yoktu.
It will happen so fast, you won't even know it happened.
O kadar hızla olacak ki, farkına bile varmayacaksın.
So, he picks up a witness unsupervised, which is against protocol, doesn't even log it in, and he still has time to get to Genghis Connie's before anyone else.
Yani protokole aykırı davranarak tek başına şahidi alıyor bunu kayıtlara dahi geçmiyor ve herkesten önce Connie'nin yerine gidecek vakti oluyor.
We were so busy arguing, we didn't even see the cop.
Tartışmakla öyle meşguldük ki polisi fark etmemişiz bile.
So in 1662 the Reverend Solomon Stoddard... devised the so-called Half-Way Covenant... whereby members of the community... could be half-members of the church... if they agreed to abide by its rules... even if in their hearts they could not profess... a complete Puritan conversion.
Böylece 1662'de Rahip Süleyman Stoddard sözde "yarı anlaşma" yaparak Protestan dönüşümünü derinden kabul etmese bile kurallara bağlı kalmayı kabul ettikleri takdirde topluluk üyeleri kilisenin yarı üyesi olabileceklerdi.
Trying to reconstruct the morals that reigned over Winesburg College... and I wonder how my own sorry efforts to overcome those morals... may have fostered so much misunderstanding, even grief.
Winesburg Üniversitesi'nde süre gelen ahlak anlayışını tekrar inşa etmeye çalıştım. Ve bu yanlış anlaşılmaya teşvik edilmiş ahlaki durumun üstesinden gelebilmem için ne kadar pişmanlık duymam - hatta kederlenmem - gerekecekti.
Hers, and maybe even more so, mine.
Onun veya belki de daha çok kendimin...
I even admire you now, Marcus... when you hammer on my desk... and point to me so as to ask about the Nobel Prize.
Sana hala hayranlık duyuyorum, Marcus masama yumruğunu vurup Nobel Ödülü'nü sorguladığın o anda bile.
Even if it seems so, it's not a permanent condition.
Öyleyse bile geçici bir durumdur.
A girl so wounded as to do such a thing... will wipe out everything before your life has even begun.
Bunu yapabilecek kadar yara almış bir kız senin hayatını daha başlamadan yok edecektir.
But I'm even more impressed that you managed to hide your identity from us for so long.
Ama beni daha çok etkileyen kimliğini bunca zaman saklaman oldu.
... get the helicopters up and away and that they get the lights on even the police cars turned off, so it's been very dark...
... helikopterleri uzaklaştırdılar, hatta polis arabaları bile ışıkları kapattı. Böylece bayağı bir karanlık oldu.
So you decide to get even with her.
Sonra onunla ödeşmeye karar verdin.
I've never even been on a jury before, so if any of you have suggestions, I'm open to hearing them.
Daha önce jüri bile olmamıştım, içinizden birinin önerisi varsa duymaya hazırım.
Queens must command respect. Kings even more so.
Kraliçeler saygı buyurmalı, krallar daha da fazla.
Even more so because he holds our brother Rickon Stark as prisoner.
Hele ki kardeşimiz Rickon Stark'ı esir tutarken.
- I wasn't sure that you'd even say yes, so.
Evet diyeceğinden bile emin değildim.
So your match is over before it even begins?
Maç başlamıyor bile bitti mi?
She couldn't even present me to my father because he had another family so I was moved from aunty to aunty.
Beni babamla asla tanıştırmadı çünkü onun başka bir ailesi vardı bu yüzden teyzemden teyzeme taşınıp durdum.
You're absolutely right. Some nights I'm so frazzled, I don't even bother to heat up the SpaghettiOs.
Bazı akşamlar o kadar bitap düşmüş oluyorum ki makarnayı bile ısıtmadan veriyorum.
Kept them in the secret basement, so even as people visited and socialized upstairs, they couldn't be heard below.
Onları gizli bodrum katta tutmuş. Arkadaşları onu ziyaret edip üst katta muhabbet etseler bile alt katta sesleri duyulmuyormuş.
May I respectfully point out that, so far, you haven't even picked up the bloody lead.
Yalnız dikkatini çekerim şu ana dek tasmayı eline dahi almadın.
You couldn't even push that guy out of the window, so how do you expect to do this?
O adamı pencereden bile itemedin, bunu nasıl yapmayı plânlıyorsun?
So your court date won't be set for six or eight weeks, and even then, you're gonna have to block off the whole day, because they don't give you a specific time.
Yani duruşma tarihin altı yedi haftadan önce verilmeyecek. O zaman bile bütün günü goş tutman lazım. Çünkü tam bir zaman belirtmiyorlar.
I'm so stuffy, I can't even enjoy that new binder smell.
Çok havasız, yeni dosya kokumun keyfini bile süremiyorum.
I'm so claustrophobic, I can't even go into the downstairs supply closet.
O kadar klostrofobik ki aşağıdaki malzeme deposuna bile gidemiyorum.
Some of us even love her so much that it makes us act a little crazy sometimes.
Aramızdan onu o kadar çok seven var ki bazen deli gibi davranabiliyor.
Then I've been at a bed-and-breakfast, but that's just made me feel even more shit, so.
Sonra pansiyona gittim ama orada kendimi iyice bok gibi hissettim.
Now it's changed so much, it's not even recognizable as the thing people used to be so afraid of.
Şimdi öyle değişti ki tanınmaz halde insanların bir zamanlar korktukları gibi değil artık.
I'm like just so excited about this, I can't even tell you.
O kadar heyecanlandım ki anlatamam.
I just am trying so hard to be nice to her, even though she's so disgusting and desperate.
Ben ona iyi davranmak için çok çabalıyorum, hem de çok iğrenç ve çaresiz olmasına rağmen.
she let through something so demonic that even I don't think I can save her.
ve o onu kurtarabileceğim şeytani hiçbir şey yapmadı.
So dark that even my screams were dying inside.
Öyle bir karanlık ki çığlıklarım bile içinde can veriyordu.
And it's not even official yet, so don't go, like, running your mouth all over town like you always do, being a little gossip, a little hen.
Henüz resmi bile değil, o yüzden her zaman yaptığın gibi gevezelik etmeyi kes. - Çenen çok çalmasın yani.
So, we gotta convince the scabs to join us or the strike will be over before it even begins.
Yani grev kırıcılarını bize katılmak için ikna etmeliyiz ya da grev başlamadan biter.
- So, couldn't even go over there.
- Oraya gidemem o yüzden.
The army still needs to be maintained, even in this time of so called peace.
Sözde barış zamanında bile olsak ordunun yine de idame ettirilmesi gerek.
She's so ashamed, she can't even go out and face her friends.
Öyle utanıyor ki, dışarı çıkıp arkadaşlarıyla bile karşılaşmak istemiyor.
The truth is, I wanted to go to art school, but my grades weren't good enough to get in, so I didn't even try.
Gerçek şu ki, Sanat okuluna gitmek istiyordum. Ama benim notlarım bunun için yeterince iyi değildi. Bu yüzden girmeyi denemedim bile.
Wouldn't even know you so much as scratched it.
Arabada sorun yok gibi. Sen söylemesen çizildiğini bile düşünmezdim.
I mean, I don't even have a key, so...
Yani anahtarlarım da yok zaten...
So even your grandmother was a historian.
Yani büyükannen de tarihçiydi.
Right. Yeah, I guess, uh, we got so used to our routine of picking people up and dropping'em off outside of town that we never even tried to sell you people beer, did we?
Evet, sanırım insanları araca alıp şehir dışında bir yere bırakma rutinine o kadar alışmışız ki size bira satmaya çalışmadık bile değil mi?
I held a number of potential routes secret before settling upon this one so that even if the secrets were compromised, anyone intending to hit us would be more than likely in possession of the wrong route.
Bu yola karar vermeden önce olasılıkları inceledim ve bu yüzden sırlar ortaya çıksa bile bize saldırmaya hazırlanan her kim olursa olsun..... muhtemelen yanlış yolda olacak.
So, if you even let out a whisper of a word that sounds like "Cortez," I'll find you and drain every drop of life from your skinny ass.
Eğer ağzından çıkan fısıltının "Cortez" kelimesine benzediğini duyarsam seni bulurum ve o kuru götündeki kanı son damlasına kadar içerim.
So, how are we supposed to ask our people to support a woman that doesn't even know them?
Peki halkımızdan onları hiç tanımayan bir kadını desteklemelerini nasıl isteriz?
Listen, I'm so lonely that I would have been happy to talk but I'm even too tired for that.
O kadar yalnızım ki seninle konuşmak gerçekten çok iyi gelirdi ama bunun için bile fazla yorgunum.
She was measured and surgical, even when the situation was considerably less so.
Adeta bir cerrah gibi titiz çalıştı... her şeyin arapsaçına dönmesine rağmen.
- and stolen a police handgun. - Even so.
Buna rağmen.
Perhaps if you kept them at home, for even a few days, so we could take stock.
Belki birkaç gün okula göndermeseniz en azından, biz de çare düşünürüz.