English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / For one day

For one day translate Turkish

3,584 parallel translation
Just for one day, holding me in your arms, and as much as I would be exhausted from crying,
~ Bir gün daha kollarımda kalamaz mısın? ~
As much as I can let you go, just for one day.
~ Ağlamaktan bitkin düşene kadar seni bırakana kadar, bir gün daha. ~
Just for one day, can't you wait for me?
~ Bir gün daha beni bekleyemez misin? ~
Just for one day, can't you come beside me?
~ Bir gün daha yanıma gelemez misin? ~
I've had enough of dwarves for one day.
Bugünlük cüceler, canıma tak etti.
For one day you will wake up with someone who is prettier than me.
Bir gün benden daha güzel biriyle uyanacaksın.
I leave you for one day.
Bir günlüğüne gittim sadece.
Give me Harry. I've had enough of him for one day.
Ham'le bu kadar oynamak yeter!
You haven't had enough philosophy for one day?
Bugünlük bu kadar felsefe yetmez mi?
He told me that you being in jail even for one day was hurting his business, which apparently is really good.
Dedi ki senin hapiste bir gün bile durman onun işine zarar veriyormuş ki anlaşılan işleri yolundaymış.
For one day.
Bir gün için.
You have caused enough trouble for one day.
Bugünlük yeteri kadar sorun çıkardın.
I want you to know I didn't wait for you, not even for one day.
Seni hiç beklemediğimi bilmeni istiyorum bir gün bile beklemedim.
I've had enough of your God's justice for one day.
Senin tanrinin sagladigi bir adaletli günüm olmadi
You've probably have had enough sun for one day.
Yeterince güneşte kaldın bence.
I've seen enough for one day.
Bir gün için yeteri kadar gördüm.
Kid's in school for one day?
Bir günlüğüne okulda mı?
And, uh, one day the lawyer shot him, for the sake of peace and quiet, I presume.
Ve bir gün, avukat papağanı vurmuş. Sanırım sessizlik ve sükunet istemiş.
Day in day out, for two long years, without ever one's being cleared to fire a single shot.
İki uzun yıl boyunca tek bir atış yapmasına bile izin verilmeden her gün sabahtan akşama kadar onlara baktı.
And I do this, dear daughter... for you... in hopes that one day you will see me not for who I was... but for who I am.
Bunu, sevgili kızım, senin beni bir zamanlar olduğum değil şu anda olduğum kişi... -... olarak görmen ümidiyle yapıyorum. - Sıkıştır.
"All good things must one day be burnt to the ground for the insurance money."
"Her güzel şey bir gün sigorta parası için yanıp kül olmak zorundadır."
You know, I'm just asking for one more day.
Sadece bir gün için soruyorum.
Well, it's day one, and I'm bumping my way down Bourbon Street... looking for a sister of a friend of mine.
İlk gündü ve Bourbon Caddesi'nde kalabalıkta ilerleyerek... bir arkadaşımın kız kardeşini arıyordum.
I know this is a special day for you guys, but I need you to remember one thing :
Bugünün özel olduğunu biliyorum ama şunu aklınızdan çıkarmayın.
- No one knows for sure. Heat may cause. On that day the air heat up to 100 degrees.
Kimse bilmiyor aslında.. o gün çok sıcaktı
No, it'll work... for one more day.
Hayır, bir gün daha... giyerim.
And I said, "Pretty big day." And he said, "Yeah, this one's for all the fucking marbles."
"Büyük gün" dedim. "Evet, bugün varımızı yoğumuzu ortaya koyacağız" dedi.
According to this book, some of those guys practice one simple move eight hours a day for years.
Bu kitaba göre bu adamların bazıları basit bir hareketi bile yıllar boyunca her gün saatlerce pratik yapıyormuş.
And my dream is to one day play video games for a living.
Hayalim bir gün video oyunu oynayarak hayatımı kazanmak.
For just one day, can we talk about something other than me?
Sadece bir gün için benden başka bir şeyden bahsedebilir miyiz?
And if people keep doing things that is not good for them, maybe one day they become Extinct.
Buna devam ederlerse belki bir gün .. sönerler
One day, Aslam, told her that... her educational qualification was called intercourse in english... she took his word for it and went around telling everyone that... she has intercourse.
Bir gün, Aslam ona İngilizce eğitim yerine, ilişki demiş. Kız da bu kelimeyi almış ve etrafındaki herkese söylemiş. Benim ilişkim var, demiş.
This is a momentous day for each and every one of you.
Bugün her biriniz için çok önemli bir gün.
i knew if i got good. made my name as the top assassin, you would come calling for me one day.
Biliyordum ki eğer iyi olursam, adımı suikastçilerin zirvesine yazdıracağım,
I'm gonna be gone for, like, one day.
Sadece bir günlük.
One day I was looking for a present for you and I saw this bear in the shop window.
Bir gün senin için hediye arıyordum ve vitrinindeki bu ayıyı gördüm.
What's one more day in New York, for crying out loud?
New York'ta bağıra çağıra ağlamak için bir gün daha kalsan ne olacak ki?
One day, I felt bad for him and decided to talk it out.
Bir gün, kendimi bu konuda kötü hissettim ve onunla konuşmaya karar verdim.
But can he hold on for one more day and win to earn his freedom?
Peki ya bir gün daha dayanıp özgürlüğünü kazanabilecek mi?
He used to run with Los Cuerpos until one day he wakes up and decides he's gonna turn on the cartel, fight for the people.
EskidenLos Querpos'la çalışırdı. Ta ki bir gün uyanıp karteli yakmaya karar verene kadar. Halk için savaşıyor.
We could give you one dollar for each day's services and three dollars for every night played at our performances.
Kalacağınız her gün için size bir dolar ve gösterilerimizde sergileyeceğiniz performans için de her gece üç dolar vereceğiz.
And then one day I was called in to audition for that living God of Theater himself,
Birgün, seçmelere çağırıldım. Yaşayan tiyatro ilahı, Bay Stephen Sondheim tarafından.
our life is not less than marathon we're running for achieving anything one day after leaving everything.
hayatımızın maraton daha az değildir bir şey elde etmek için koşuyoruz her ayrıldıktan sonra bir gün.
The next day Michael sat down for a one-on-one meeting with Ron Howard
Ertesi gün Michael Imagine'de Ron Howard'la bire bir görüşmeye gitti.
I want to lead a country one day, for all I know.
Bununla beraber, bir gün ülkeyi de yönetmek istiyorum.
I'm not going to be around for very much longer, and I would like to believe that one day I might just bump into you in heaven.
Ben çok uzun bir süre daha buralarda olamayacağım, ve bir gün, cennette sizinle karşılaşabileceğime inanmak istiyorum.
If he was to stop for just one day, I think his heart would cease up and he'd drop dead.
Bir tek gün bile duracak olsa, sanırım kalbi durur ve düşüp, ölürdü.
One day, for no apparent reason, I felt... I felt something strange.
Bir gün, neden bilmem... çok sıkıldığımı hissettim.
That's a lot of friction for day one.
- Çok fazla gerginlik var. Ne istiyorlar?
Melinda kept taking all the credit with the press for being the inspiration behind all the band's hit songs, and one day, you looked in the mirror and said,
Melinda bütün grubun hit parçalarının esin kaynağı olarak basında kendine pay çıkarııp duruyordu. Ve bir gün aynaya baktın ve dedin ki :
It's just that, you know, one day he pays for dinner and then he's paying for all the dinners. And then he's paying for my MetroCard and my rent.
Bir gün yemeğin parasını ödüyordu birden bütün yemekleri ödemeye başladı sonra metro kartımı ve kiramı ödemeye başladı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]