Good on ya translate Turkish
389 parallel translation
Withstands pressures of up to 6,600 psi, which is about two good-sized elephants sitting on your lap.
6.600 psi'ya kadar basınca dayanabiliyor ki bu yaklaşık olarak kucağınıza oturmuş iki tane iri kıyım fil demek.
If as this article implies it appears that you and monsieur are not on good terms are we also to accept that as a fact?
Bu iftira dolu yazıya göre siz ve mösyö arasındaki durum iyi değil bu olayıda kabul edecek miyiz?
But did Sam get down on his marrowbones, and thank the good Lord for that?
Peki Sam bunun için dizlerinin üstüne çöküp tanrıya şükretti mi?
And as for Poland what little good you could make there, you could make up here ten fold on your own ground science.
Küçük güzel Polonya'ya gelince... orada bir şeyler yapabilirsin, fakat burada on kat fazlasını yapacaksın.
- l know it's a good life... and I know it's a healthy life... and I know he'll be able to see the world and have a wife in every port... and keep on calling everybody "sir," but what about us?
- İyi bir yaşam olduğunu biliyorum dünyayı göreceğini, her limanda bir sevgilisi olacağını ve herkese "efendim" diyeceğini de biliyorum, ama ya biz?
But when a card falls on the floor... whatever happens, good or bad, is gonna happen fast.
Ama bir kart yere düştüğünde iyi ya da kötü ne olacaksa çabuk olur.
Or I can give you one more chance to make good on your responsibilities.
Ya da sorumluluklarını yerine getirmen için sana bir şans daha veririm.
I'm going to Strelsau on foot in my own good time.
Strelsau'ya kendi iyi tempomda yürüme gidiyorum.
I'm really cured now, only I'm just staying on an extra week or two until I get into really good shape.
Aslında iyileştim artık. Ama tam forma girmek için... fazladan bir ya da iki hafta daha burada kalacağım.
Shucks, I said you could get a good night's sleep on one of them.
Hadi oradan be, birisiyle iyi bir uyku çekebilirsiniz dedim ya.
She'll be a good 5 or 10 minutes yet.
O tam beş ya da on dakikaya kadar burada olacak.
I've been telling people I sent Henry to Chicago on business, but it doesn't seem to do any good.
Henry'yi iş için Chicago'ya gönderdiğimi söylüyordum, fakat bir yararının olmadığı anlaşılıyor.
And I keep on trying to switch them around have the good Anne outside and the bad Anne inside.
Ve onları değiştirmeye çalışmaya devam ediyorum. İyi Anne'yi dışarıya çıkarmaya, kötü Anne'yi ise içerde tutmaya.
It's no good shouting or banging on the door.
Bağırmanız ya da kapıya vurmanız işe yaramaz.
My chiefs are pretty good hands. They know they're on their own.
Adamlarım işlerinde ustadır ve ne ile karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz.
Now suppose you tell me, in ten words or less, like a telegram, why should Steve Darcey give the New York territory to Dave the Dude? Go ahead, talk. - That's a good question.
Şimdi, bana on kelime ya da daha az, bir telgraf gibi, Steve Darcey'in New York bölgesini niçin Züppe Dave'e vermesi gerektiğini anlat.
And then on Sunday I'll come and see you, and then if you're very good at Christmas I'll give you a very nice present, you know that doll...
Sonra Pazar günü gelip seni göreceğim ve eğer iyi olursan Noel'de sana çok hoş bir hediye vereceğim. Şu bebek var ya...
With our usual good breeding, we will not follow this particular conversation further, but attend results on the following day.
Her zaman olduğu gibi burada da daha fazla ayrıntıya girmeyeceğiz. Ama ertesi gün yol açacağı sonuçlara bir bakalım.
The black turtleneck looks good on you.
Siyah balıkçı yaka var ya, o sana yakışıyor.
From now on we shall call by name every beggar and good-for-nothing.
Şu andan itibaren her dilenciyi onun adıya çağıracağım.
You can fuck up on paintings, music but cooking is no trifle, it's either good or bad.
Tablolara, müziğe küfredebilirsin ama yemek pişirmek önemsiz değildir, ya iyidir ya kötüdür.
Legs off, fins on, stick a pipe through its neck so it can breathe bit of gold paint, make good.
Bacakları keser, yüzgeç takar, boğazına boru sokar, sarıya da boyarım.
Give me a good liar any time, more to work on.
Asla iyi bir yalancıya hayır demem. Beni motive eder.
- The man up there, he said he'd like it better if he could go in to the judge and tell him... that you'd made one good case for Uncle and you were working on some others.
Savcı, yargıcın karşısına çıkıp senin, bir davada "Amca" ya yardım ettiğini ve başka davalar için de çalıştığını söyleyebilirse bunun çok iyi olacağını belirtti.
You got to be placed into the dipper... and poured back down on the world, and then men will see your good works... and glorify God Jehovah.
Takımyıldızın içinde yer almanız... ve ışığınızı dünyaya yansıtmanız gerekir. o zaman insanlar yaptığınız iyi şeyleri görüp... Tanrı'ya şükrederler.
You got a good buy on this, didn't ya?
Ucuza kapattınız, değil mi?
The result of this was, and I think this caused a good deal of difticulties at high level, was that Air Marshal Harris, who still thought that he could win the war on his own, had to be persuaded to use his heavy bombers to attack the German road and rail communications.
Bunun sonucu olarak ki bu noksanlığın faturası bize pahalıya mâlolmuştu savaşı hâlâ kendi başına kazanabileceğini düşünen hava mareşali Harris'in, ağır bombardıman uçaklarını kullanması ve Almanların hem kara hem de demiryolu iletişimini kesmesi için ikna edilmesi gerekiyordu.
Trust the Good Lord up on high
* Güven yukarıdaki Yüce Tanrı'ya *
In song, in life and as far as the eternal light glows. Now further on the church grounds... and the sun comes shining in. We sing good morning, we sing hello, we sing our father, thank God for all we have...
Ebedi nur parlamaya devam ettiği sürece ötede kilisenin ayakları yere bastığında ve güneş parıldadığında günaydın der, selam veririz babamıza dua eder, Tanrı'ya şükrederiz.
And everyone said - very nice I thought - how important for morale to feel that they were arriving on another planet where you could get a good haircut and where the phones were clean.
bence çok güzel bir düşünceydi... başka bir gezegene inip iyi bir saç traşı yaptırmanın ya da temiz telefonlar bulmanın ne kadar moral verici olduğundan bahsetti.
'We're getting ready for an all-out assault on Johnny Turk,'and we know we're going to give a good account of our country.
'Türklere karşı son bir büyük saldırıya hazırlanıyoruz've ülkemizi en iyi şekilde temsil edeceğimizi biliyoruz.
- I'd be home during the only on holidays but what about when they go to bed, good night kiss, I don't know, there's lots in their life...
- Göreceğim yalnızca tatil günlerinde ama ya onlar uyumaya giderken iyi geceler öpücüğü verirken ne olacak? Bilmiyorum, bir sürü şey işte.
Come on, Brad, it'll be good for ya.
Haydi Brad, sana iyi gelecek.
We'll pick up the breadfruit then continue on through the Endeavour Straits around the Cape of Good Hope to Jamaica.
Ekmek ağacını alıp, Endeavour Geçitleri'nden geçeceğiz,... Ümit Burnu'ndan dolanıp, Jamaika'ya gideceğiz.
I swear to God I'll be a good boy from tomorrow on.
Tanrı'ya yemin ederim ki, yarından itibaren iyi bir çocuk olacağım.
a privileged life... and just because I see someone attractive likeJohnny... doesn't mean I should be able to have him... to buy him or whatever, just because he's hungry and on the street... desperate, good-looking.
Ayrıcalıklıdır... Ve sırf bu yüzden, Johnny gibi çekici birini gördüğümde bu ona sahip olabileceğim anlamına gelmez. Ya da onu satın alabileceğim veya her neyse.
- Good to be on dry land.
Ya siz?
A developing society places greater imponance... on the collective good, orfuture happiness... than on personal satisfaction.
Gelişmekte olan toplumlar kişisel tatminiyetten ziyade gelecek mutluluğuna ya da müşterek iyiliğe daha fazla önem verirler.
So Lordy, let me fight with the rifle in one hand and Good Book in the other that if I should die at the muzzle of the rifle die on water or on land I may know that you, blessed Jesus Almighty are with me.
Tanrım bir elimde silah, bir elimde güzel kitabımızla savaşayım ki silahın başında ölürsem, suda ya da karada herşeye gücü yeten yüce Tanrımın benimle olduğunu, bileyim.
On the other hand, I mean, I wasn't happy or good-natured. I just sort offelt...
Öte yandan mutlu ya da sevecen hiç değildim.
You just go on in to Reno. Have yourself a good time.
Sen Reno'ya git, eğlenmene bak.
It really is a good thing that Son got hit on the head when he was a baby!
Son Goku'ya bir bebek tarafından kafa vurulması gerçekten iyi bir şey!
- Yeah, you know, when they tug on... - Very good.
- Evet, bilirsin tarlada sürerler ya...
It might be a good idea to run a diagnostic on him.
- Ya da? - Onda bir tarama yapmak iyi olabilir.
You know, you love a good steak but you don't want to know how it got on your plate.
Sen var ya, bifteğin iyisine bayılıyorsun ama... tabağına nasıl geldiğini bilmek istemiyorsun.
Now, you're either gonna tell me every damn thing you know so there's a small chance that I can actually do them some good or I'm gonna be all over you like a fly on shit for the rest of your life.
Şimdi, bana bildiğin her şeyi anlatırsın, böylece onlara yardım etmek için küçük bir şansın olur ya da hayatın boyunca bok sineği gibi peşinde olurum.
What if the worst is over and it's all good from now on and we miss out?
Ya en kötüsü bittiyse, bundan sonraki hep iyiyse ve biz hepsini kaçırırsak?
Come on, baby. "If any one of y'all has one good reason these two shouldn't be hitched..." and it darn tootin better be a good reason...
İtirazı olan varsa ya şimdi konuşsun varsa da iyi bir nedeni olsa iyi olur ya da sonsuza kadar sussun.
It is how we act on them that makes them good or bad.
Onları iyi ya da kötü yapan nasıl kullandığımızdır.
"in the hope that a good dose of religion will set the young chap on the right path."
Umarım uygun dozda din eğitimi genç delikanlıya doğru yolu gösterir.
From now on, good or bad, she knew she was capable of many loves.
... o andan sonra, iyi ya da kötü... pek çok yeni aşka yelken açabileceğini biliyordu.