English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I'll leave

I'll leave translate Turkish

8,926 parallel translation
I'll take your leave.
İzninle...
I'll die... before I ever leave Colombia again.
Bir daha Kolombiya'yı bırakacağıma ölürüm daha iyi.
All right well I'm gonna be here until about midnight tonight so I'm gonna leave all the pennies there until then and that guarantees that your wish is heard and you know, at the end of the night I'll have to go in and swoop'em all up but, all will be well.
Peki o zaman ben gece yarısına kadar tüm pennyleri burada bırakıp dileğinin duyulduğuna emin olacağım ve, gecenin sonunda onları süpüreceğim, ama her şey güzel olacak.
I'll leave that to somebody better equipped.
İşleri daha donanımlı birine bırakmak istedim.
Why don't we leave everything as it is and I'll put some of yours in the laundry room?
Her şeyi olduğu gibi bıraksak da seninkilerin bir kısmını çamaşır odasına koysak?
I'll leave with her, take Mutt status.
Onunla birlikte çıkacağım, it mevkisine düşeceğim.
I think we won't meet again, so... I'll leave you.
Bir daha görüşeceğimizi sanmıyorum... bu yüzden... sizi bırakıyorum.
I'll go when you leave, that's okay.
Sen gittikten sonra ben giderim. Sorun değil.
I'll say hello but then I leave.
Ben bir merhaba deyip giderim.
I've left this job myself... give me my clues and I'll leave...
- Ben ayrıldım. Ödememi verin de gideyim.
No he's suspecting me all the time... just pay my dues and I'll leave
Hayır, benden hep şüpheleniyor. Ödememi yapın da gideyim.
You're behaving as if I am barging in your personal bedroom fine I'll leave but this is not...
- Git hadi. - Senin şahsi yatak odana dalıyormuşum gibi davranıyorsun. Tamam.
I'll have to leave... Where?
O sandalyeyi getir, gitmem gerek.
I'll leave...
Gerçekten.
Ya I'll see where I get by the evening... ol... I'll leave...
Akşam nereye gidebileceğime bakarım.
I need it. I'll leave it under the Curva Sud.
Buna ihtiyacım var.Curva Sud un önüne bırakırım motoru.
I'll clear your leave.
Gidişini ben ayarlarım.
I'll leave you to talk things over.
Sizi rahat bırakayım da konuşmanıza devam edin.
If I'm right, I'll leave in a day or two, But if I'm wrong,
Haklıysam bir-iki gün içinde gideceğim ama yanılıyorsam sorgusuz sualsiz, hiçbir suçlama olmadan bir sonraki Londra uçağına binmiş olacağım.
I'll not leave your side.
Her zaman yanında olacağım.
So go back and tell him to leave me be or the next time he sees me, I'll have a gun to his head with my finger on the trigger.
Geri dönüp ona beni rahat bırakmasını söyle yoksa beni bir daha gördüğünde, parmağım tetikte silahımı kafasına dayamış olacağım.
I'll leave you to it.
Sana bırakıyorum.
I'll leave you two to catch up.
Sizi yalnız bırakayım da hasret giderin.
I'll leave you with a few memories.
Seni birkaç anıyla başbaşa bırakıyorum.
Why don't you leave me the picture and a contact number, and I'll be sure he calls you as soon as he sees them.
Fotoğraflarla bir telefon numarası bırakın. Ben de Bay Gable'ın fotoğraflarınıza bakar bakmaz sizi aramasını sağlayayım.
Um... I'll leave you to your lunch.
Ben sizi yemekle baş başa bırakayım.
I'll leave you some leaflets and perhaps you'd like... ~ Hi, there.
Birkaç tane broşür bırakayım size... - Merhabalar.
Perhaps I'll leave it in your grandmother's garden.
Belki de büyükannenin bahçesine saplarım.
Tracking me and then lying about it. But, yeah. I'll, I'll leave you alone.
Sonra da yalan söylüyorsun ama tabii, rahat bırakırım seni.
I'll just leave this for you, and... if you need to cancel tomorrow, let me know, and I'll sort that out.
Bunu şuraya bırakıyorum yarın da gelemeyeceksen haber ver bir şekilde ayarlarız.
Okay, I'll leave a note.
- Tamam, bir not bırakacağım.
- You leave now, I'll let you live.
- Şimdi gidersen yaşamana izin veririm.
And if their knife even touches me once, I'll concede that your style of education is better than mine and I'll take my leave.
Bıçağı bana bir kez değerse senin eğitim tarzının daha iyi olduğunu kabul ederim ve ayrılırım.
I'll just leave it at home? - I'll set him straight.
Onu hizaya getireceğim.
Alison Hendrix, I'm away from the phone, but leave a message and I'll get back to you in a jiff.
Telefon yanımda değil, mesaj bırakın. Size hemen dönerim.
I'll leave you to it then.
Sohbetinizi bölmeyeyim ben.
Very good. I'll leave you to it then.
Çok güzel, işinin başına dön o zaman.
I'll leave a check.
Sana çek yollarım.
If I tell you something, you'll leave us alone?
Sana bir şey söylersem, bizi yalnız bırakacak mısın?
I'll let you in, but you have to leave your electronic devices outside. No phones, no walkie-talkies, no flashlights...
Telefon, telsiz, fener...
I'll leave.
Vazgeçiyorum.
I'll leave in a week.
Bir haftaya gideceğim.
I'm sorry to leave so abruptly, but if I don't collect Matthew now we'll be late for the play... ~ Can I ask you something?
Ansızın gitmek zorunda olduğum için üzgünüm ama Matthew'ü şimdi almazsam oyuna geç kalacağız. - Bir şey sorabilir miyim?
- I'll leave.
Gideyim ben.
And then I'll leave town and then you can get over this.
Ben de şehirden ayrılacağım böylece hepsinden kurtulmuş olacaksın.
I'll leave it broken.
Kırık bırakırım.
If I leave, they'll put me in jail.
Ayrılırsam, beni hapse atacaklar.
You leave and I'm stuck working with some stranger, someone who'll ask a lot of questions about my family.
Gidince de burada ailemle ilgili bin tane soru soracak olan bir yabancıyla kalacağım.
I'll leave you to your butchery.
Seni kasaplığınla yalnız bırakayım.
I know. But if he's smart enough to pull this off, he's also smart enough not to leave prints.
Ama bunu becerecek kadar akıllıysa, iz bırakmayacak kadar da akıllıdır.
I think I'll leave the apple á la mode untouched today.
Sanırım dondurulmuş elmayı bugün dokunmadan bırakacağım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]