In the closet translate Turkish
2,455 parallel translation
I thought that it was in the closet.
Geldim. Dolapta sanıyordum.
Why is he still in the closet?
Neden eşcinselliğini saklıyor?
I feel like I've been hanging in the closet too long.
Uzun süre gardorapta sıkışıp kalmış gibiyim.
There were a lot of papers in the closet.
Çekmecede bir sürü kağıt vardı.
She's hiding in the closet.
Dolapta saklanıyormuş.
It beeps. You find it- - whether it's, you know, under the bed, it's in the closet, in the garage.
Yatağın altındaysa tuvaletteyse, garajdaysa onu bulursun.
Her clothes in the closet...
Ayrıca onun eşyaları da senin dolabında olmalı.
He actually left a baby in the closet.
Dolapta bir bebek bırakmış.
Clothes in the closet date all the way back to high school.
Dolabındaki elbiseler ta liseden kalma.
I hid it up in the closet.
Dolaba saklamıştım.
- In the closet?
- Gizli bölmede mi?
Remember, I told you to keep your life in the case, not in the closet, okay?
Unutma, hayatını bir bavula sığdırmalısın, dolaba değil. - Tamam.
- Every town's got a few skeletons in the closet.
Her kasabanın dolapta gizli bazı sırları vardır.
The arrow in the closet is purely decorative.
Kapıdaki ok sadece bir dekor.
Get the boy in the closet.
Çocuğu dolaba sok.
In the closet? Well, why should our second honeymoon be any different than our first?
İkinci balayımız neden birinciden farklı olsun ki?
There's a gun locker in the closet.
Dolapta bir silah kutusu var.
Just throw him in the closet.
Hadi onu malzeme odasına tıkalım.
( Bailey ) Time to go in the closet, buddy!
Malzeme odası zamanı, dostum!
I can't believe you were in the closet.
Dolapta olduğuna inanamıyorum.
I told him she was alone, but he wants me back in the closet.
Karısının yalnız olduğunu söyledim ama yine dolaba girmemi istiyor.
George, I'm in the closet and I need to come out!
George, şu an dolaptayım ve dışarı çıkmam lazım.
But I do know you, and I know... that you wouldn't be hiding in the closet.
Ama seni tanıyorum, ve senin dolaba saklanmayacağını biliyorum.
No skeletons in the closet here.
- Sanmam. - Benim gizlim saklım yok.
That safe in the closet's empty.
Dolaptaki kasası boştu.
Hey, just because you being in the closet kept in heat from greatness is no reason why it should keep Desdemona behind bars.
Sen seksüel tercihini kullanıp grubu dağıttın diye Desdemona'nın hapis yatacak hâli yok.
I knew if they found Abby's body, they'd find the drugs in her system, so I hid her in my room, in the closet.
Abby'nin cesedini bulurlarsa uyuşturucuyu fark edeceklerini biliyordum. ... o yüzden odama sakladım, dolabın içine.
In the closet?
Dolapta mı?
But I did find a box of Joe's things in the closet while I was packing.
Ama toplanırken, dolapta Joe'nun eşyalarının olduğu bir kutu buldum.
Son, if you actually managed to put an article of your clothing in the closet, I wouldn't touch it.
Evlat, gardroptaki elbiselerinle alakalı bir yazı yazacaksan eğer sana yardımcı olmam.
I mean, you hid in the closet when the doorbell rang,
- Yani, sen kapı çaldığında dolaba giriyordun.
Put'em in the closet, tuck'em in the back.
Dolaba koy, arkaya it.
She wasn't in there but the closet door was a little open.
Odasında değildi ama dolabın kapağı aralıktı.
In the fucking closet.
Dolabın içinde.
Maybe in the front closet?
Ön dolapta olabilir?
I knew he must have put it back in the closet,
Dolaba geri koyduğunu biliyordum.
Yeah. When Petty Officer Burrows refused to allow its use, the hospital filed it away in some storage closet.
Astsubay Burrows şikayetçi olmayınca hastane arşiv deposuna göndermiş.
I had to stand guard when they met in the Queen's chambers, or even her stool closet.
Kraliçe'nin yatak odasında, hatta bekleme odasında buluştuklarında, nöbet tutmak zorunda kalıyordum.
So far, both of them have denied the charges, though neither of them denies the many illicit meetings they had on the backstairs and in the Queen's stool closet during Your Majesty's last progress.
Şimdiye dek, her ikisi de suçlamaları reddettiler. Ama ikisi de, sizin "ilerleyiş" iniz sırasında, arka merdivenlerdeki ve Kraliçe'nin bekleme odasındaki yasak buluşmalarını inkar etmediler.
He is in the closet.
Küçük odada.
The guy the clerk saw you with in the supply closet where she found these.
Memurun, malzeme deposunda seninle gördüğü adam. Şunları bulduğu yerdeki.
I've got one in the closet.
Dolapta bir tane olacaktı.
I don't know... Storage closet or something in the East hallway, so...
Ne bileyim, Doğu koridorundaki depo gibi bir yere, yani...
I mean, she won't put one thing in her side of the closet, not a thing.
Yani, dolabın kendi köşesine bir eşyasını bile koymuyor. Bir tane bile.
If you go in the first, you'll take a shit in the closet.
İlk kapıya girersen çarşafların üzerine sıçmış olursun.
They're supposed to tell you that thunder is angels bowling and that it's okay to be afraid of the dark and that it's not silly to think there might be monsters in your closet and that it's okay
Gök gürlediğinde meleklerin bowling oynadığını söylemeleri gerekir.
Search the closet in the store's main bedroom.
Dükkânın yatak odasındaki dolabı arayın.
Search the closet in the store's main bedroom!
Dükkânın yatak odasındaki dolabı arayın!
Find a closet, get in, and close the door.
Bir dolap bulup içine gir ve kapısını kapat.
I grabbed the first thing I found in your closet.
Dolabında ilk gördüğüm şeyi getirdim.
Listen, in my closet on the top shelf, there's this old shoebox.
- Dinle, dolabım en üst çekmecesinde eski bir ayakkabı kutusu olacak.
in the real world 60
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the middle of nowhere 42
in the name of the father 223
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the middle of nowhere 42
in the name of the father 223
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the ass 21
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the old days 114
in the first place 155
in the 715
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the old days 114
in the first place 155
in the 715
in the beginning 230
in the name of jesus 26
in the future 338
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the name of jesus 26
in the future 338
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227