In the front translate Turkish
14,625 parallel translation
- Hunters talents are in the front row.
- Yetenek avcısı ön sırada oturuyor.
Can I sit in the front?
Öne oturabilir miyim?
You'll see me with a skate park in the back, a skate park in the front.
Beni şu arkada kaykay yaparken göreceksiniz, öne de bir kaykay alanı.
The girl in the front!
Öndeki kız.
You know, the chair out in the front of his house.
Biliyorsun, evinin önündeki sandalye.
- Okay, put her in the front with me.
- Yan koltuğa koyun.
Everybody in the front, make some noise.
Öndekiler, sesinizi duyayım.
I'm glad we sat in the front!
Cepheden oturduğumuza sevindim!
When the pawn in front of him dies... this rook goes on a rampage.
Ne zaman piyon oyundan düşerse kale öfkelenmeye başlar.
John and Jean-Christophe decided to walk in front of the rover as short-range scouts to locate buried obstacles.
John ve Jean-Christophe yürümeye karar verdiler. Gezicinin önünde engelleri bulan kısa mesafe gözlemcileri gibi.
Please review the safety instruction card in the seat back pocket in front of you.
Lütfen önünüzdeki koltukların arka cebindeki güvenlik kartlarına bakın.
Of the 119 know Barkawi front companies he's used in the past...
Barkawi'nin geçmişte kullandığı bilinen 119 paravan şirketi var.
I first saw it when they drained your father's neck... in front of you and I saw it every day with every king... you dragged along the land to meet his fate.
Ben o o önünüzde babanın boynunu geriye dönük ilk kez gördüm. Ve ben her gün onların kaderini geçmesi ülke genelinde sürüklenen her kral gördü.
The one they burned themselves in front of, destroy it.
Önünde kendilerini yaktıkları aynayı yok edeceksin.
I felt it among the crowd in front of your house.
Evinin önündeki kalabalıkta aynısını yaşadım.
That's because he's sitting right in front of me here in the safe room, jackoff.
Çünkü adam güvenli odada karşımda oturuyor gerizekalı.
Ma'am, if you set one foot in front of the other, there's less chance you lose both feet if we hit an IED.
Bir ayağınızı diğerinin üstüne koyarsanız EYP patlarsa en az birini kurtarabilirsiniz.
And I notice this indentation in the carpet, it's, like, a foot in front of my bike.
Ve halının üstünde bir çıkıntı fark ettim sanki bisikletimin önüne biri ayak koymuş gibiydi.
- It's inappropriate in front... to say that in front of the kids.
- Yakışıksız oluyor çocukların önünde söylemek.
We don't need to talk about this in front of the children.
Bunu çocukların önünde konuşmaya ihtiyacımız yok.
I was thinking while I was standing here just now the last time I wasn't high in front of you I was 11.
Burada beklerken düşünüyordum da senin önünde kafamın iyi olmadığı son kez 11 yaşındaydım.
Harris, he just laid Gilly out in front of half the town.
Harris, az önce kasabalıların önünde Gilly'yi yere serdi.
You move in front of the building.
Binanın önüne git.
Twice a day I sit in the third car from the front where I have the perfect view into my favorite house :
Günde iki kez, favori evime en iyi bakabildiğim baştan üçüncü vagona oturuyorum.
With French Moroccans you might be okay, but we'll have to be careful in front of real Parisians until the party.
Fransız Faslılarla idare edebilirsin ama gerçek Parislilerin önünde partiye kadar dikkatli olmalıyız.
In 5 minutes at the front door.
Beş dakika içinde ön kapıda.
Exit the hatch in front of you, then take the hatch on the right.
Kapının önünden çıkın, Sonra sağdaki kapağı al.
One foot in front of the other.
Adım adım.
I thought I'd state that up front in the interest of full disclosure.
Her şeyi, önceden size açıkça söyleme gereğini duydum.
Stop parking out in front of the house and staring at her with your binoculars.
Evinin önüne park edip dürbününle onun evini gözetlemeyi bırakır mısın acaba?
Corey pulled his dick out in front of the new girl!
Corey şeyini yeni kızın yanında çıkardı!
Hey, there's water right on the floor, man, right in front of you.
Hey, Önünde yerde su var dostum, önüne baksana
Hey, remember when we were dating, you wouldn't let me drop you off in front of the house'cause you didn't want your parents to see me?
Biz daha çıkarken... beni ailenin görmesini istemediğin için... seni kapının önüne bırakmama izin vermediğini hatırlıyor musun?
The front lines in the global war on terror are not Iraq or Afghanistan.
Terör ile mücadelede ön cepheler Irak veya Afganistan değildir.
The house in front of the library.
- Kütüphanenin önündeki ev! DEL PRADO KÜTÜPHANESİ, BOULDER CITY, NEVADA - Kahve getirdim.
He gave me the $ 900 price tag and called over one of his clients, and before I knew it, his client came over and pulls out a wad of cash and, um, puts it right in front of me.
Bana 900 dolar fiyat biçti ve müşterilerinden birisini aradı. Sonra bir bakmışım müşterisi gelmiş bir tomar para çıkarıp aletini gözüme sokuyordu.
It makes you pay attention to the things that are just right in front of you.
Önünde duran şeylere dikkatini çekiyor işte.
I saw her in her house through the front window as clear as day, writing something at a desk.
Onu evinin ön penceresinden net bir şekilde gördüm. Masasında bir şey yazıyordu.
And he proclaimed in front of all the Upper City elders that I will be Moonja's companion when I came of age.
Ve Yukarı Şehirin büyükleri önünde ilan etti evlilik çağına geldiğimde, Moonja'nın eşi olacağımı..
Now, they are bringing him in front of the people!
Şimdi, insanların karşısına çıkartacaklar!
This is an important opportunity for eagle hunters to honour their tradition represent the tribe, and parade themselves in front of an eager crowd.
Bu, kartal avcıları için geleneklerini yaşatmak, aşiretlerini temsil etmek ve ateşli kalabalığın önünde yeteneklerini sergilemek için önemli bir fırsat.
Yeah, I remember I'm about to throw five wild pitches and make a fucking ass out of myself in front of the entire world.
Evet, önemli bir atış yapmak üzereyken tüm dünyanın önünde rezil olduğumu hatırlıyorum.
I always sit in front of the TV.
Hep televizyon izlerim.
Am I supposed to air my dirty laundry in front of the entire world?
Kirli çamaşırlarımı dünyaya mı açıklayacaktım?
Out there, humiliating myself in front of the entire universe again.
Bütün dünyaya kendimi tekrar rezil edeceğim.
Stop spending time in front of the mirror.
Aynanın karşısında zaman geçirmeyi bırak artık.
The numbness in your arm is from spending too much time in front of the computer.
Kolundaki uyuşmanın sebebi bilgisayar başında çok fazla vakit geçirmenden kaynaklı.
Look, the front page is a mess, the lead is a disgrace, and that idiot filling in for you got every damn fact in the East Garfield shooting wrong.
Bak, ön sayfa tam bir karışıklı, ipucu da rezalet ve ve bu gerizekalı East Garfield çatışmasına dair senin için doldurmalar yapıyor.
Now it's on the front page of USA Today, the most respected newspaper in the world.
Şimdi de dünyanın en saygın gazetesi USA Today'in ilk sayfasında.
On the ground, cell phones in front of you.
Yere yatın. Cep telefonlarınızı çıkartıp önünüze koyun.
One of the guys at the front desk even said he could get a TV in here for me.
Hatta görevlilerden birisi odaya televizyon getirmeyi bile teklif etti.
in the real world 60
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the middle of nowhere 42
in the name of the father 223
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the meantime 2026
in the morning 1802
in the middle of the night 158
in the kitchen 217
in the middle of nowhere 42
in the name of the father 223
in there 594
in the darkness 43
in the criminal justice system 149
in the ass 21
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the old days 114
in the first place 155
in the 715
in the afternoon 211
in the beginning was the word 18
in the flesh 166
in the basement 109
in the house 117
in the end 1091
in the old days 114
in the first place 155
in the 715
in the beginning 230
in the name of jesus 26
in the future 338
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227
in the name of jesus 26
in the future 338
in the name of god 118
in the past 316
in the dark 154
in the bathroom 154
in the woods 135
in the room 59
in the back 227