English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / In the rain

In the rain translate Turkish

2,104 parallel translation
Remember our first date? Your old truck broke down, and we had to walk all that way back in the rain. Wow.
Bu ilk çıkışımızdı, kamyonet arıza yapınca yağmurda bütün yolu yürümek zorunda kalmıştık.
In the rain forests of South America the daily rains create a multitude of tiny pools in the centre of many plants.
Güney Amerika'daki yağmur ormanlarında, günlük yağışlar bitkilerin merkezinde minik havuzlar oluşturur.
And then our first time in the rain.
Ve bu da yağmurda ilk günümüz...
In the rain forests of South America the daily rains create a multitude of tiny pools in the centre of many plants.
Güney Amerika yağmur ormanlarında, günlük yağmurlar birçok bitkinin ortasında sayısız küçük havuz oluşturur.
ATTENBOROUGH : After tracking him in the rain for 1 0 days theres a break in the weather and Hank starts hunting again.
Yağmur altında 10 gün takip ettikten sonra hava açılıyor ve Hank tekrar ava çıkıyor.
Little kids are supposed to play in the rain.
Çocuklar, yağmurda oynamayı sever.
You're going to get sick again if you run around in the rain.
Yağmurda dolaşırsan yeniden hasta olacaksın.
Don't walk around in the rain.
Yağmurda ıslanmamalısın, tamam mı?
In the rain, the name of the game is ball control, okay?
Dinle beni şimdi. Yağmurda, oyunu top kontrolü belirler.
It got late and we got stuck in the rain.
Geç oldu ve yağmur yüzünden kısılıp kaldık.
to the parking lot, and they just laid her in the rain, thinking it would be funny, but, really, it wasn't, because she died there, and...
Arkadaşları da onun kendinden geçtiğini sanmışlar çünkü çok fazla içmiş ve bu yüzden onu okula, otoparka götürmüşler ve yağmurun altına yatırmışlar sözümona bunun eğlenceli olacağını düşünüyorlarmış ama gerçekte öyle değildi, çünkü kız orada ölmüş.
An unregistered Webley.38 was found outside in the rain near the building.
Yakınlarda ruhsatsız bir 38'lik Webley bulunmuş.
well, that beats a rock in the rain.
Bu haber çok sarstı beni inan.
Because I never play in the rain without a slicker and galoshes.
Çünkü yağmurda yağmurluğum ve galoşlarım olmadan asla gezmem.
I am someone who sometimes gets stuck in the rain or in the blasts.
Ben sadece yağmura ya da patlamalara karşı çaresiz kalmış biriyim.
In the book, your mother sends Jane to Netherfield on a horse in the rain.
Kitapta, annen Jane'i at sırtında yağmur altında Netherfield'e gönderiyor.
" I'm walking in the rain. Tears are falling and I feel the pain.
"Yağmurda yürüyorum, yaşlar süzülüyor yanaklarımdan, içimde bir sancı."
- in the rain and the wind and all that...
Yağmur çamur demeden.
You got wet in the rain?
Yağmurda ıslandın mı?
It is like walking in the rain naked.
Bu yağmurda çıplak yürümek gibi.
Have you ever stripped down and gotten soaked in the rain?
Sen hiç yağmurda soyunup sırılsıklam oldun mu?
A Kyeong-sang Province girl weeps in the rain
Kyeong-sang'lı bir kız ağlıyor yağmurda
- Throw yourself in the rain.
- Yağmurun altına esas kendini at.
And you have to sit in the rain?
Yağmur altında oturup mu bekliyorsun?
Do you have to sit in the rain?
Yağmurun altında oturmak zorunda mısın?
In spring the woodlands are drenched in rain and suddenly in response an amphibian army appears among the leaf litter.
Bahar gelince ormanlar yağmura doyar ve buna yanıt olarak yerdeki yaprakların arasında bir amfibi ordusu ortaya çıkar.
Know what Taani partner, it's considered very lucky to get wet in the first rain and whatever you wish for comes true.
Biliyor musun Taani partner, Bunu bir şans olarak değerlendirmeliyiz ilk muson yağmurunda ıslananın dilekleri kabul olurmuş.
In spring the woodlands are drenched in rain and suddenly in response an amphibian army appears among the leaf litter.
Baharda, orman zemini sırılsıklam olmuştur ve bunu takiben, bir anda yaprak yığınının arasında bir amfibyum ordusu belirir.
So in calm seas it waits at the surface for rain.
Bu nedenle sakin denizlerde, yüzeyde yağmuru bekliyor.
The demonstrators keep their claim up in spite of the rain and the police, who has been fencing the place since this afternoon.
Öğleden beri mekanı çeviren, göstericiler yağmur ve polise rağmen vazgeçmiyorlar.
One of them, "Rain from Heaven", involved secreting portable nuclear devices around the United Kingdom for use in future deployment.
Onlardan biri olan "Cennetten Gelen Yağmur" Birleşik Krallık civarında gelecekte kullanılmak üzere taşınabilir nükleer cihazlar gizlemeyi içeriyor.
One year to the day, mount mariah erupted, burying the invaders beneath In a rain of molten rock, And destroyed all trace of that once glorious cit
Tam bir yıl sonra Mariah Dağı patlayıp, işgalcileri erimiş kayaların altına gömdü ve bir zamanlar muhteşem olan şehrin tüm izlerini yok etti.
And everyday your rain brings water flowing to things growing in the ground.
Ve her gün yağmur su getirir topraktan çıkanlara.
( THUNDER RUMBLING ) The result is rain, in torrents!
Bunun sonucu da bardaktan boşanırcasına yağan yağmurdur.
- Like he was a kid, playing football in the street in the cold and the rain.
- Çocukken işte sokakta, yağmur çamur altında futbol oynarken.
Rain, snot, football in the street.
Yağmur, sümük, sokakta futbol.
Well, if we're knee deep in the Congo rain forest, I'd posit Shigellosis, Marburg virus, even Ebola, but Pittsburgh doesn't have the same exotic palette.
Dizimize kadar Kongo yağmur ormanlarına batmış olsaydık şigelloz, Marburg virüsü, hatta Ebola diyebilirdim ama Pittsburgh için aynını diyemem.
The rain in Spain stays mainly in the plain.
İspanya'da yağmur çoğunlukla ovalarda toplanır.
The rain in Spain stays mainly in the plain?
İspanya'da yağmur çoğunlukla... ovalarda... toplanır.
The rain in Spain...
İspanya'da yağmur- -
So the sawbone says you're gonna be right as rain in no time.
Doktorlar, kısa süre içinde eskisi gibi olacağını söylediler.
In such a night, the clouds and rain have hidden the face of the moon,
Böyle bir gecede bulutlar ve yağmur ayın çehresini gizlemiş.
Upon her death only, they would remember the young girl In love with games, rain and sunshine, a rainbow in her eyes and tears of seven colours falling on her cheeks.
Sadece öldükten sonra hatırlayacaklar yağmura, güneşe ve desiselere aşık gözlerinde alkımlar olan ve yanaklarından gözyaşlarının süzüldüğü bu genç kızı.
You got no idea what you saw that night. You hit your head and it was pissing rain. Joey could have slipped on the deck and fallen overboard in that storm.
Joey fırtınada güvertede kalamadı ve aşağıya düştü bende olmasını umuyordum.
His radioactive rain stays in the current in jet, without hurting.
Bu onları bulunduğu jet akım tabakasında olacağı için bize fazla bir zararı olmayacak.
We're doing it in the pitter-patter of the rain.
Yağmurun altında, yağmur pıt pıt damlarken, pıt pıt damlarken yapıyoruz.
We're doing it in the pitter-patter of the rain.
Biz yağmur onu pıt pıt yağarken yapıyoruz.
"Standing still in the falling rain."
"Yağan yağmurda usulca dururken."
Scorched by the sun, drenched in rain
Üstün başın yırtık pırtık, karnın yarı aç gezersin.
I've been around the world in the pouring rain
MADAGASKAR 2 AFRİKA'YA KAÇIŞ
Rain rarely falls in the Australian deserts.
Avustralya çöllerine nadir yağmur yağıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]