Is she in there translate Turkish
696 parallel translation
Is she in there?
- Norma içeride mi?
Is she in there?
İçeride mi?
- Is she in there?
- O içeride mi?
Is she in there, Mark?
Orada mı, Mark?
- How long is she in there?
- Ne kadar zamandır orada?
Alice, is she in there?
Alice, o kadın orada mı?
Mary- - is she in there?
Mary mi? Mary? İçerde mi?
Then... when you go to the business trip in China, meet Miss Park Seo Hyeon of Sejin Construction Company, since she's studying there.
O zaman Çin'e iş gezisine gidince orada okuyan Sejin Yapı Şirketi'nden Bayan Park Seo Hyeon ile görüş.
But Ma said there was a job waiting for her in New York and if we didn't go, she might lose it.
Ama annem dedi ki, New York'ta onun için bir iş varmış... ve eğer gitmezsek, işi kaybedebilirmiş.
There she is, in there.
İşte orada, içeride.
- What is she doing in there?
- Orada ne yapıyor o?
There's a big trunk of Alice's upstairs and they're going to take it where she is.
Yukarıda Alice'in büyük bir valizi var, onu Alice'in olduğu yere götürecekler.
She said there are times in a woman's life... when something like that is more important than bread.
Bunun bazı durumlarda ekmekten daha önemli olabileceğini söylerdi.
Oh, no, there she is, still hiding in the corner.
Hayır, işte orada. Hala köşede saklanıyor.
There is a woman in the caravan, she is betrothed to Hulagu Khan.
Kervanda bir kadın var. Hülagü Han'nın nişanlısı.
There's a daughter, but all she remembers is Neff talking to her father... about accident insurance at their house one night.
Kızıyla konuştuk, o da sadece bir gece babasıyla Neff'in kaza sigortası hakkında konuştuğunu hatırlıyor...
When it comes that time in the evening when he wants her full-sized he just waves his hand and there she is.
Akşam o saat gelince, kadını tam boy olarak isteyince elini sallar ve kadın ortaya çıkar.
She was in Land's End point, that much is certain, well I found the bow of my boat tied to the warf there.
Tam olarak Land's End'deydi. Teknenin pruvasını oradaki iskeleye bağlı olarak bulmuştum.
Is she sleeping in there?
Orada mı uyuyor?
There is only one woman... and she's here in this room... at this moment.
sadece bir kadın var... ve o bu odada... şu anda.
Mr. Wiley's mother, is she buried there also?
Bay Wiley'in annesi de burada mı gömülü?
She allowed it, there is enough room in the barn.
Kabul etti. Ambarda kalabilirsiniz.
So she is in there?
Yani içeride mi?
It seems only yesterday she was cuttin'her teeth on Jim Dear's slippers, and now there she is, a full-grown lady.
Jim, Sevgilim'in terliklerine dişlerini geçirmesi daha dün gibi. Ve şimdi burada, yetişkin bir bayan oldu.
She and Frankie had an argument, and she's almost out of her mind. Is he in there?
Frankie'yle tartışmışlar ve neredeyse aklını yitirmiş durumda.
So what happened about this milk bottle was, my mother-in-law is in the kitchen, she begins poking'her head over my shoulder here and there.
Şu süt şişesi meselesine gelince, kayınvalidem mutfaktaydı her yaptığım şeyde sürekli başı omzumun üstünde, takip ediyordu.
There, all she has to do is throw a lighted match in the doorway... drive on back down the mountain, telephone their doctor... to say that Nathaniel's had a stroke.
Oraya gidip yapabileceğin tek şey, kabine tutuşturmak doktora telefon açarak Nathaniel'in inme geçirdiğini söylemek.
Unhappily for Mary Summers, however, there is more to her story, for she subsequently found herself in one of those institutions she had come to fear.
Mary Summers için mutsuz bir biçimde, ancak, öyküsüne eklenecek bir şey var, çünkü sonunda o korkuya kapıldığı o kuruluşlardan birinde kendini buldu.
Miss, whatever it is she's cooking in there smells awful good.
Hanımefendi, şurada pişen neyse çok güzel koktu.
She is in there crying.
İçerde ağlamakta.
There are no officials in our party She is the company commander
Burada parti görevlisi yok mu? O bir bölük komutanı.
Yet there she is in my memory.
Oysa hatıramda kız kardeşim var.
Well, Dr. Humbert, to you she is still the little girl that is cradled in the arms but to those boys over there at the Beardsley High...
Dr. Humbert, o size hala kucakta sallanacak küçük bir kız gibi geliyor... ama Beardsley Lisesindeki o oğlanlar...
- She is in there!
- İçeride!
All she has to do is get to a telephone, my brother-in-law will get there first.
İlk fırsatta kayınbiraderime telefon edecek, kendileri önce gidip her şeyi alacaklar.
Just between you and me, pretty as she is, there must be someone in her life. Yes.
Aramızda kalsın, onun gibi güzel bir kadının hayatında birisi olmalı.
Well, there's no doubt in my mind she is shielding someone.
Evet! Birini koruduğu kesin, en ufak bir şüphem bile yok.
- She is there? In his house?
- Leydi Michelangelo'nun evinde mi?
As near as I can figure it out, there's a Negro man in jail who knows where Bubber Reeves is because Anna comes here and Calder tells her she's got one hour to find Bubber.
Anlayabildigim kadariyla, hapiste Bubber Reeves'in yerini bilen zenci bir adam var, çünkü Anna buraya geldi ve Calder ona Bubber'i bulmak için bir saat verdi.
Poor kid. She thinks her husband is shacked up in there with some broad.
Zavallı kız, kocasının içeride bir kadınla olduğunu söylüyor.
East on Webster to Clark... south on Clark Street about half a block... and there she is.
Webster'in doğusunda Clark Caddesi'nin güneyinden yarım blok ötesinde olacak.
And I know that there is nothing more in this world that she would desire... than to have a loving husband, all her own... to love her every night, give her a big hug, keep her cozy and warm.
Onun da dünyada en çok istediği şey onu her gece sevecek bir koca. Ona sarılacak, sıcak tutacak biri...
She lived in a house up there, her name is Madeleine Le Goff.
Burada bir ev kiralamış Adı Madeleine Legauff.
My wife is in there, she just went in.
Biraz evvel girdi.
My mother is really, she really lives in a lot of pain because she's sure I'm going to go to hell and there's nothing I can do to tell her that there is, that it just does not exist for me.
Annem... o gerçekten, çok acı çekmiş. çünkü başımı derde sokacağımdan falan emin ve bu konuda yapabileceğim hiçbirşey yok.
And there she is... being crowned by last year's queen... the most beautiful girl in the world... Miss America!
Ve işte o geçen yılın kraliçesinden tacını alan dünyanın en güzel kızı, Amerika Güzeli!
- Where is she? - lf there's a God in heaven he'll strike you dead.
- Eğer yukarıda Tanrı varsa çarpılacaksınız.
- I then - I then find that there is, in fact, but that she has been killed.
Sonra ben gerçekte olduğunu, ama öldüğünü öğreniyorum.
How is she doing there... in the fog?
"Şimdi sisin içinde ne yapıyordur acaba?"
In February, July 1970 there is I... there is you, there is she, there is he, who goes to the Middle East, amongst the Palestinians, to make a film,
Şubat - Temmuz 1970'de Filistinlilerle birlikte film yapmak için Orta Doğu'ya gidenler arasında ben varım... sen varsın, o var, o var...
There is a dramatic confrontation brewing out here in this barren, desolate area as that wealthy tyrant and would-be governor Bigby Powers is racing to personally intercept his daughter as she and Sam Freeman emerge from the back roads of the desert off the Highway 68.
Bu ıssız çorak topraklarda dramatik bir yüzleşmenin pimi çekilmiş durumda. Zengin zalimimiz ve vali adayımız Bigby Powers Sam'le birlikte çölün arka yollarından 68. anayola çıktıkları anda kızının yolunu kesmek için bizzat yarış halinde.
is she beautiful 26
is she married 28
is she pretty 86
is she with you 37
is she 1013
is she single 26
is she your girlfriend 37
is she ok 125
is she okay 595
is she around 26
is she married 28
is she pretty 86
is she with you 37
is she 1013
is she single 26
is she your girlfriend 37
is she ok 125
is she okay 595
is she around 26
is she hot 46
is she still alive 35
is she asleep 26
is she breathing 41
is she in 38
is she there 69
is she sick 56
is she here 231
is she dead 183
is she in trouble 26
is she still alive 35
is she asleep 26
is she breathing 41
is she in 38
is she there 69
is she sick 56
is she here 231
is she dead 183
is she in trouble 26