English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / More like

More like translate Turkish

22,245 parallel translation
No, more like my golden ability to pick liars.
Hayır, daha çok altın yalancı çekme yeteneğimi.
It was more like drafted.
Daha çok seçildim.
Take that, Fort Knox. It's more like Fort Not.. Gonna Stop Us'Cause We're Geniuses...
Al sana Fort Knox Hatta Fort Bizi Durduramaz Çünkü Dâhiyiz...
From the distance and angle at which we crawled I would estimate more like three feet underground.
- Emeklediğimiz mesafe ve açıya bakarsak ben tahminim 1 metre yeraltında olduğumuz yönünde kullanırdım.
- Runaway fusion reaction, and no, they're not that self-aware, it's more like a biological imperative.
- Füzyon reaksiyonu patlaması. Ve hayır, o kadar farkında değiller, daha biyolojik bir boyunduruk.
Man, I wish my mom thought more like you.
Ah be, keşke annem sizin gibi olsaydı.
Big moaner, more like.
Pis dırdırcıydı daha çok.
It's more like having leprosy.
- Cüzzam gibi daha çok.
Well, it's more like cloud three, but it's nine for most people.
Daha çok bulut seviyesinde diyelim ama çoğu insan bulutların üzerinde olurdu.
But more like she was a-a feeling or an experience rather than a... than a full-on person.
Tam olarak bir insan değil de daha çok bir his veya deneyim gibi.
Well... it's more like an old married couple.
Daha çok eski evli çiftler gibiyiz.
By the end, is it more like the "Dirty Deuce"?
Sonuna kadar daha çok Kirli Şeytan filmi gibiydi.
That's more like it.
Bu çok daha iyi.
- More like Kid Flash.
- Daha çok Kid Flash olmuşsun.
Yeah, more like slaves, serfs, lackeys.
Evet, aslında daha çok köle, yamak, uşak..
No, it's more like "the wicker man."
Aynen, daha çok Gizemli Ada'dayız gibi.
More like interference.
Daha çok burnunu sokma gibi.
This is more like it.
Bu daha çok hoşuma gitti.
No, it's more like a...
Hayır, daha çok şöyle...
Not so much a drive-by, more like a parked-by.
Hareket halinde değil de, park edilmiş halde.
Only it's looking more and more like he didn't kill Marissa Kagan three years ago.
Sadece üç yıl önce Marissa Kagan'ı onun öldürmediği hala ihtimal dahilinde.
That's more like it.
Böyle daha iyi.
Well, when she comes back down here, can you let her know that Dan ran out to grab more milk? I'll be back in, like, ten minutes.
Tamam, buraya gelirse ona Dan'in dışarıya süt almaya gittiğini on dakikada burada olacağını söyler misiniz?
I'm not scared to do more. I just like it.
Daha fazlasından korkmuyorum, sadece işimi seviyorum.
I put all this pressure on myself because I just assume that other people expect me to be more or to want more'cause I'm, like, an assistant who's a homebody, but I love it!
Bütün sorumluluğu üzerime alıyorum çünkü ben bir ev kuşu olduğumdan benim dışımdaki diğer insanların daha çok şey istediklerini varsayıyorum.
If he were allowed to perform in every surgery like he did today, he would learn more and faster with less pressure and less risk.
Her ameliyatta bugünkü gibi bir işlem yapmasına izin verilirse üzerinde baskı olmadan ve daha az risk alarak, daha çok ve hızlı öğrenecektir.
You mean, like he's got more than one power?
Birden fazla güce mi sahip yani?
Mm, it felt like more than that.
Bence bundan daha fazlası var.
I don't like spending more than a year in any one place,
Bir yerlerde uzun süre kalmaktan hoşlanmıyorum.
I'd like to base it on something more than the testimony of smugglers and pirates.
Ama başkanlığa geçtikten sonra yapacağım ilk şey Çin'e savaş açmak olacaksa kaçakçı ve korsanların sözünden daha fazlasına ihtiyacım var.
Would you like some more lobster bisque?
Biraz daha ıstakoz çorbası alır mısın?
I'd like nothing more than to take Patrick Woichik to the grave with me.
Patrick Woijchik'in benimle birlikte mezara gitmesinden daha çok bir şey istemem.
And he look at me sad-like and said we couldn't play no more.
Ve bana üzgün şekilde baktı. Ve artık oynayamayacağımızı söyledi.
Hmm. Have you considered something more permanent? Uh, like what?
- Daha kalıcı bir şey düşündünüz mü?
You know? But more of like a... Big...
Daha çok büyük ve aşk durumu olsun.
Ooh, did Jimmy make you buy more of those disgusting candies that I like?
Jimmy şu hoşuma giden iğrenç şekerlerden mi aldırdı yoksa?
Paige, he wants to seem like a man of the people, so he's gonna call more frequently on those at the back, where the less established journalists are. You go there.
Paige, adam halk yanlısı gibi görünmek ister yani çoğunlukla arka taraftakilere söz verecek gazetecilerin daha az bulunduğu yerden.
I'd like you to spend more time with diana.
- Diana ile daha çok vakit geçirmelisin.
Tell her to let us know if she gets any more reports like that again.
Böyle başka bir rapor olursa bize haber vermesini söyleyin.
Directors never go down with their film, they get, like, 10 more tries.
Yönetmenler asla filmlerinin başında durmaz. Tıpkı onlarca deneme çekimi yaptıkları gibi.
It'll take a lot more than the ghost of a movie actor dressed like a 2,000-year-old skeleton to stop me.
Beni durdurmak için 2000 yıllık iskelete bürünmüş bir aktörden çok daha fazlası lazım.
You like it more than being a family?
Aile olmaktan daha çok mu seviyorsun?
I've taught you a lot more than I would like to, orlaith.
Sana ordudan daha çok şey öğrettim.
Some of it is not considered suitable for a woman, so when we travel, I'd like for you to- - to act more ladylike?
Bazıları bir kadın için uygun sayılmaz, Bu yüzden seyahat ederken, senin için- - Daha baykuş gibi davranmak için mi?
Too busy acting like an entitled brat, more worried about Mommy's party...
Annesinin partisini merak eden yetkili bir evlat gibi davranmaktan -
So no more screwing with my life just because you feel like it, understood?
Bundan böyle bir şey daha istemiyorum, sırf böyle hissediyorsun diye, anladın mı?
- Are you done? Do you think it's more of, like, a...
Bitti mi?
No, more like...
Hayır, daha çok...
I don't like Joe Merkel any more than you.
Joe Merkel'i senden çok sevmiyorum artık.
Then you could tell me what you wished for, and if it didn't come true, you'd still have like 1,000 more wishes.
O zaman bana dileğini söyleyebilirdin ve gerçekleşmese bile yine de binden fazla dileğin olurdu.
You give her 100 bucks, she'll do more than like you.
Ona 100 dolar verirsen hoşlanmanın da ötesine geçer.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]