On your translate Turkish
146,294 parallel translation
It makes the hair on your arm stand up like lightning's about to strike, and if you close your eyes, you can actually see it.
Şimşek çakmak üzereymiş gibi kollarındaki tüyleri havaya kaldırıyor. Gözlerini kapatırsan gerçekten görebilirsin.
Come on, on your knees.
Dizlerinin üstüne çök.
On your back. On your back.
Sırt üstü yat.
The takedown, as we call it, is an extremely fluid situation, you need to rely on your instincts, your training, and above all else, the profile.
Etkisiz hale getirme durumu aşırı değişken bir durumdur, içgüdülerinize, eğitiminize ve en önemlisi profile güvenmelisiniz.
I mean, one name a year on your birthday.
Her doğumgününüzde bir isim veriyor.
Flor... when you cheat on your wife... don't admit everything to her.
Flor... karını aldatırken ona her şeyi itiraf etme.
Let's work on your gimmick.
Rutininle ilgili çalışalım.
Why don't you work on your wrestling skills?
Neden güreş çalışmıyorsun?
Yeah, why don't you work on your movies instead of selling out?
Neden kendini satmak yerine filmlerin üstünde çalışmıyorsun?
You have piss on your pants.
Pantolonunda çiş var.
Not on your birthday.
Doğum gününde olmaz.
That you were on your way to becoming the person that you wanted to be.
Olmak istediğin kişiye dönüşme... yoluna girmiş olduğunu.
You have a clean slate, with me on your side.
Siz onun için yenisiniz, Ona gore benim yanımdasınız.
And then this wand on your belly.
Ve bu başlığı göbeğinde hissedeceksin.
Okay, we're gonna push on your belly to move the baby around so we can get access to the acardiac twin.
evet, göbeğini biraz iteceğiz Böylece bebek dönecek ve biz de Ikiz bebeğe ulaşabileceğiz.
You're gonna feel my hands on your belly and then a lot of pressure.
Göbeğinde ellerimi hissedeceksin Ve epey bir baskı oluşacak.
She'll play on your nice swing set, in your big room.
Senin güzel salıncağında oynayacak, O kocaman odadaki.
It would wreak havoc on your digestive tract and cause liver damage and failure.
Sindirim sistemine zarar verip karaciğer hasarına ve yetersizliğine neden olabilir.
But there is no evidence of Staph aureus bacteria anywhere on your leg.
Fakat bacağında Staph aureus bakterisine ait iz yok.
I'm just so happy you found someone that puts that big a smile on your face.
Yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirmeyi başaran birini bulduğun için mutluyum.
How will you explain all that blood on your hands?
Ellerindeki onca masum kanını ona nasıl açıklayacaksın?
You look like dog shit, and I'm not talking about that bump you got on your noggin.
Alnındaki şişlikten ötürü de söylemiyorum bunu.
It may harm your defence if you do not mention, when questioned, something you later rely on in court.
Sorgulanırken söyledikleriniz daha sonra mahkemede.... savunmanıza zarar verebilir.
You will have ten working days to answer these allegations and, should the review board remain unsatisfied with your answers, you will face a disciplinary hearing.
Bu iddialara cevap vermek için on iş gününüz var... ve inceleme kurulu yanıtlarınızdan memnun kalmazsa, Bir disiplin duruşmasıyla karşı karşıya kalacaksınız.
Keep us informed on what your friends are doing, and we're happy to continue to support your research.
Arkadaşlarının neler yaptığı konusunda bizi bilgilendir. Bizler de seve seve araştırmalarını desteklemeye devam edelim.
On your knees.
Diz çök.
Have your men posted near the front and go on our command.
Adamlarınız önde olsun, emrimizle harekete geçsinler.
Your idiot butler probably has ten Oscar-winning ideas.
Aptal uşağının belki on tane Oscar kazanacak fikri var.
Your father's got nothing on my mother.
Babanın annemden farkı yok.
If you don't start impressing the shit out of me on the mats, I'm canning your weird, stalkery, overly critical ass.
Ringde beni etkilemeye başlamazsan garip, takipçi, fazla eleştiren kıçını kovacağım.
Well, who is that real-estate guy whose name was on a bench outside your old apartment?
Eski apartmanının önündeki bankta adı olan emlakçı adam kimdi?
You put your name on this trash?
Bu rezilliğe adını mı yazdın?
Isn't it your job to keep tabs on that guy?
İşin o adamı takip etmek değil mi?
You have to put your weight on me.
Tüm ağırlığını bana vermelisin.
The whole kingdom wants your head on a spike.
Bütün krallık kafanı kazığa geçirmek istiyor.
Uh, how about focusing your attention on keeping your K-10 client from killing us?
Uh, peki dikkatini K-10 daki müşterinin Bizi öldürmemesine odaklasan nasıl olur?
This first time is about accepting that it's real, and then we can focus on work... taking you back to those moments in your past when you first felt your so-called illness coming on.
İlk seansımızda bunların gerçek olduğunu kabul etmen yeterli olacaktır. Sonra çalışmalara odaklanabiliriz. Geçmişindeki anlara şu sözde hastalığına yakalandığını hissettiğin ilk ana geri götüreceğiz seni.
'Sweat deposits and skin cells detected on the collar match your DNA.'
'Kumaştaki kalıntı ve cilt hücreleri DNA'nızla eşleşti.'
So Tim Ifield blew the whistle on you, but you concealed your movements that night.
Tim Ifield ıslık çaldı, ama o gece hareketlerini gizledin.
James Lakewell, you do not have to say anything, but it may harm your defence if you fail to mention when questioned something you later rely on in court.
James Lakewell, bir şey söylemek zorunda değilsiniz, ancak mahkemede daha sonra bir şey sorulduğunda, cevap veremezseniz savunmanıza zarar verebilir.
Hilton counted on you putting your career ahead of the truth.
Hilton, kariyerinizi gerçeğin önüne sermenize güveniyordu.
Come on. Have you spoken to your parents?
Çeviren : balsy
Everywhere we see red on the map, that's where the bacteria is in your body.
Haritada kırmızıyla gördüğümüz yerler vücudunda bakterinin bulunduğu yerler.
The only madness is that your son remains on the throne.
Esas delilik, oğlunun hâlâ o Tahtta oturması.
But when Prince Richard rises against him, I will call on both you and your conscience to join us.
Prens Richard, ona baş kaldırdığında, sana ve vicdanına bize katılma çağrısı yapacağım.
Your cause is your own affair and waging war on England may seem to him too high a cost in gold and men.
Davanız kendi meseleniz. Ve İngiltere'ye savaş açarak ona Altın ve erkekler için çok yüksek bir maliyet.
Come on, man, they doped you up and kicked you out of your own body to do who knows what.
Sana ilaç verdiler ve... kendi bedeninden çıkardılar kim bilir ne yaptılar?
The old clock on the wall says it's time for your meds, so let's pick this up tomorrow.
Duvardaki eski saat ilaç zamanının geldiğini söylüyor o yüzden de yarın devam edelim.
How somehow, with the right dosage, the right therapy, stand on one leg, touch your nose, we could all go back to... What?
Bir şekilde, uygun dozajla, uygun terapiyle tek ayağının üstünde durur, burnuna dokunursun ve neye dönersin?
Five by Five on all signals from your position.
Sizden aldığımız sinyaller açık ve net.
Hey, is that your blood on you?
- Üstündeki senin kanın mı? - Hayır.
on your behalf 19
on your mark 94
on your knees 587
on your bike 16
on your marks 92
on your right 71
on your birthday 23
on your left 74
on your knees now 16
on your way 112
on your mark 94
on your knees 587
on your bike 16
on your marks 92
on your right 71
on your birthday 23
on your left 74
on your knees now 16
on your way 112
on your feet 441
on your desk 31
on your own 129
on your toes 27
on your stomach 27
on your head 43
on your side 26
on your way out 27
on your back 34
on your face 24
on your desk 31
on your own 129
on your toes 27
on your stomach 27
on your head 43
on your side 26
on your way out 27
on your back 34
on your face 24