On your left translate Turkish
1,786 parallel translation
You took a shooter's stance and that's why the gunshot residue ended up on your left hand instead your right.
Bu yüzden atış artığı sağ eline değil sol eline bulaştı.
McKay, you've a big one on your left.
- Solunda büyük bir tane var.
However, if you proceed to the restrooms both on your left and right at the rear of the plane and vomit as soon as possible, the toxic effect should be minimal. What?
Ancak, eğer uçağın arkasında, sağında ve solunda bulunan tuvaletlere doğru ilerleyip bir an evvel kusarsanız toksik etkiler oldukça az olacaktır.
Woo-hoo! On your left, the Rock and Roll Hall of Fame.
Solunuzda Rock'n'Roll Şöhretler Müzesi.
- Door on your left. - Any signs of forced entry?
- Zorla girildiğine dair bir iz var mı?
Proceed to the third window on your left.
Soldan üçüncü pencereye devam edin.
Oh, if you're coming from the town centre, you pass the church on your left and it's the second turn on your right.
Eğer şehir merkezinden geliyorsanız, solunuzdaki kiliseyi geçip ikinci sağa giriyorsunuz. Brooke View Drive.
Three turn on your left foot.
Üçte, sol ayağınla dön.
You're right-handed, but you have two Different color pen marks on your left hand.
Sağ elinle yazıyorsun ama sol elinde iki farklı renkte kalem izi var.
Well, at least they left your underwear on.
Eh, en azından iç çamaşırını bırakmışlar.
You're, uh-you're worried that your sister and I are going to hook up and that you'll get left behind or sent off on your own.
Ablanla evlenirsek.. ... geride kalacağından veya seni bir yere postalayacağımızdan korkuyorsun.
When you left on your margarita safari,
- Margarita safarisine çıktığında- -
And when you've left New York a smoking wasteland, we'll put that on your tombstone :
New York'u üzerinde yeller esen çorak bir hâlde bıraktığında, mezar taşına öyle yazarız :
Stay on this road and then you make... make your first left
Bu yolda devam et ve ilk sağdan dön.
My lab matched the lead isotopes from the gunshot residue left on our victim to lead isotopes in the barrel of the gun we found while searching your home.
Laboratuvarımız, kurbanın üzerindeki kurşun izotoplarıyla evinizde bulduğumuz silahtaki kurşun izotoplarını karşılaştırdı ve bir eşleşme buldu.
- I left my number on your desk. You probably won't need it, but...
Yeni numaramı masana bıraktım ama ihtiyacın olmayabilir tabii.
I left a consult on your asthma guy from the crash.
Kaza geçiren astımlı hastana konsültasyon yaptım.
So when the court lets us out on summary judgment, all you're gonna have left is Coach Taylor, and I'll bet you can take everything he has and double it and it won't even cover your fee.
Yani mahkeme yazın yargılamaya izin verirse karşınızda bir tek Koç Taylor olacak. Eminim adamın elinde ne var ne yok almak istiyorsunuz. Parayı katlasanız bile istediğiniz miktarı karşılamaya yetmez.
You could have left your prints on the box without even knowing it.
Kutunun üzerinde parmak izini farkında olmadan bırakmış bile olabilirsin.
You're trapped in your skull, inside a hovel, alongside a man who spends his life scrounging for money, preying on unfortunate weaklings, cut from the herd and better left to die.
Kendi kafatasının içine sıkışmışsın, harap bir yere... Yanında olduğun adam, hayatını para kazanmak için talihsiz insanlara adamış sürüden ayrı ve ölüme bırakılmış bir şekilde yaşayan biri.
I left your lunch box on your bag.
Öğle yemeğini çantana koydum.
actually, I was looking for kitty, and she doesn't seem to be answering her phone, and I found, uh, your number on this contact sheet that she left here, so.
Aslında Kitty'yi arıyordum ama telefonuna cevap vermiyor ve buraya bıraktığı iletişim numaralarında senin numaranı buldum bu yüzden.
You left your flash drive on the nightstand.
USB belleğini komodinin üstünde bıraktın.
You left your playbook on the field.
Taktik kitabını sahada unutmuşsun.
You're just upset because the talent left your band. Come on.
Üzülüyorsun, çünkü bu yetenek senin grubundan ayrıldı.
Will you put your left foot on the left-hand pedal and push it all the way down?
Sol ayağını soldaki pedala koyup, sonuna kadar basar mısın?
You say that you left the boxing match in the company of your husband, Amos, his manager, Ozzie Beers, and you went to the Mockingbird Tavern on Queen Street in the company of an unknown man and his wife.
Boks maçından eşiniz Amos ve menajeri Ozzie Beers ile beraber ayrıldığınızı ve Queen caddesindeki Mockingbird Tavernası'na tanımadığınız bir adam ve eşiyle gittiğinizi söylüyorsunuz.
Don't you hate when you're on an airplane, you know... and the captain's, like, "If you look out the window... to your left, you're gonna see another plane"?
Bir uçaktayken pilot şey der ya pencereden dışarı bakarsanız başka bir uçak görürsünüz?
Our mailman left your package on our porch.
Postacı paketinizi bahçemize bırakmış.
He has your cell phone because you left your name and number on those phones or the 2 answering machines or whatever.
Telefonunu buldu çünkü adını söylüyorsun, telesekreterde adın çıkıyor.
I left 3 messages on your cell.
Telefonuna 3 mesaj bıraktım.
The road you're on. Make your first left.
Şu anda bulunduğun yoldan ilk dönüşten sola sap.
You have four outstanding parking tickets and a strange tattoo on the upper left cheek of your backside.
Dört tane park biletin ve poponun sol üst tarafında garip bir dövmen var.
You have four outstanding parking tickets and a strange tattoo on the upper-left cheek of your backside.
Ödenmemiş dört park cezası ve sol poponun üzerinde tuhaf bir dövme var.
- Your friend left. - Are you trying to say he just started wheeling on down the road?
- Tekerlekli sandalyeyle yollara mı düştü demek istiyorsun bana şimdi?
Should the electricity have entered your left hand, it would have exited via your left foot, passing through and quite possibly stopping your heart on its journey.
Elektrik akımı seyahatinde sol elinizden girip sol ayağınızdan çıkar. Büyük olasılıkla geçişi sırasında kalbinizi durdurur.
Your father cheated on your mother, you didn't tell her, then he left.
Baban anneni aldattı, annene bir şey söylemedin ve baban evi terk etti.
You'll be stripped of all your equipment And left exposed on the snowfield.
Tüm ekipmanınız alınacak... karlı alanda terk edileceksiniz.
You left the present sitting on your desk?
Hediyeyi masanın üzerinde mi bıraktın?
Your father's dead. Your wife left you, moved on with another man.
Baban öldü, karın terketti, başka bir adamla hayatına devam etti.
Your needs are going to feed her needs until all that's left is a Wilson chalk outline on the floor.
İhtiyaçların, ortada sadece senin küllerin kalana kadar onun ihtiyaçlarını besleyecek.
Fail to play by my rules, and you will be left on your own.
Benim kurallarıma göre oynayamazsan kendi başına kalırsın.
I often wonder what would have become of you if I'd left you on the Moors... to be raised by your kind.
Çoğu kez merak ediyorum, seni kendi türün tarafından büyütülmek için Moors'ta bıraksaydım sana neler olurdu
Hey, baby. Listen, I just left a message on your cell phone, and I need to talk to you about it.
Hey, bebek, dinle, cebine birkaç mesaj bıraktım ve seninle konuşmam gerekiyor.
A letter has come for you I have left on your bed.
Sana bir mektup gelmiş. Yatağının üstüne bıraktım.
Although... the gryphon on your coat of arms is facing left not right.
Fakat... Armandaki kartal başlı ejderhanın başı sağa değil, sola bakıyor.
Left the gas stove on in your apartment.
Gaz ocağını açık bıraktın.
After your mother left me, I always planned to dance on her grave.
Annem beni bıraktıktan sonra, hep onun mezarında dans etmeyi düşünmüştüm.
You've left your mobile on?
Cep telefonunu açık mı bıraktın?
You left your mobile on?
Cep telefonunu açık mı bıraktın?
In addition, you left your victim exposed to her attacker, who is at school with her on a daily basis, while you busied yourself with the political implications of this investigation.
Bir de, olayın siyasi sonuçlarıyla meşgulken kurbanı her gün okulda karşılaştığı saldırganıyla savunmasız halde bıraktınız.
on your behalf 19
on your mark 94
on your knees 587
on your bike 16
on your marks 92
on your right 71
on your birthday 23
on your way 112
on your knees now 16
on your feet 441
on your mark 94
on your knees 587
on your bike 16
on your marks 92
on your right 71
on your birthday 23
on your way 112
on your knees now 16
on your feet 441
on your toes 27
on your desk 31
on your own 129
on your stomach 27
on your head 43
on your way out 27
on your side 26
on your 38
on your back 34
on your face 24
on your desk 31
on your own 129
on your stomach 27
on your head 43
on your way out 27
on your side 26
on your 38
on your back 34
on your face 24
your left 30
left 1878
lefty 72
leftovers 21
left side 49
left a message 20
left and right 28
left or right 39
left arm 20
left turn 39
left 1878
lefty 72
leftovers 21
left side 49
left a message 20
left and right 28
left or right 39
left arm 20
left turn 39
left here 19
left to right 23
left face 22
left foot 46
left hand 51
left a bit 17
left rudder 18
left flank 24
left to right 23
left face 22
left foot 46
left hand 51
left a bit 17
left rudder 18
left flank 24