On your side translate Turkish
3,277 parallel translation
We know that you're the last one standing on your side of the equation.
Senin tarafındaki denklemde ayakta kalan son kişinin sen olduğunu biliyoruz.
I'm on your side.
Ben senin tarafındayım.
- Cecilia and I were on your side!
- Cecilia ve ben senin tarafındaydık!
If your coordinates are right, yeah, this is the same location as the room that they're holding the boy on your side.
Eğer koordinatların doğruysa evet, burası sizin tarafınızdaki çocuğun tutulduğu odayla aynı oda.
Aliens, no need to gas us, we're on your side.
Uzaylılar, gaz sıkmayın. Biz sizin tarafınızdayız.
Don't think I'm on your side just because my father and your father were both working men.
Babam ve baban her ikisi de çalışan adam olduğundan senin tarafında olduğumu düşünme.
- We're all on your side.
- Biz senin yanındayız.
You want me on your side?
Senden yana taraf olmamı mı istiyorsun?
On your side.
Yan dön.
We are on your side.
- Senin tarafındayız.
I've always been on your side!
Her zaman yanındaydım!
I found it in a day. You had luck on your side.
- Şansın yaver gitmiş o zaman.
I just don't want you to- - Kristina, I'm on your side.
Sadece istemiyorum... Kristina, ben senin tarafındayım.
Oh, I've just sat too many times on your side of the table not to enjoy the irony of finding myself on this side of it.
Sadece masanın o tarafında o kadar çok oturdum ki kendimi bu tarafta bulmak ironik geldi.
On your side.
Kendi açından öyle.
i'm on your side, try to use your brains.
Ben senin tarafındayım. Kafayı kullan biraz.
Looks like time isn't on your side, pal.
Zaman yanındaymış gibi görünmüyor, ahbap.
We're on your side, Anton!
Biz senin tarafındayız Anton!
But Deathstroke can't suspect I'm on your side.
Fakat Deathstroke'un senin tarafında olduğumdan şüphelenmemesi gerekiyor.
They said they want you to have the best legal counsel possible, the Alpha team, on your side.
En iyi avukata sahip olmanızı istediklerini söylediler. Alfa ekibi sizin tarafınızdaymış.
I want to be on your side, Terrence.
Senin yanında olmak istiyorum.
I am on your side. If you like this guy, I want to like him, too.
Bu adamdan hoşlanıyorsan, ben de ondan hoşlanmak isterim.
I'm on your side, Jessica, you know that.
Senin tarafındayım Jessica, bunu biliyorsun.
We're on your side here.
Biz senin yanındayız.
Don't you think it's better To have that man on your side?
Böyle bir adamın senin yanında olması daha iyi değil mi?
I'm on your side, okay?
Ben senin tarafındayım, tamam mı?
On the contrary, she's on your side, as is her husband.
Tam tersi, o sizin tarafınızda. Kocası da öyle.
Ms. Shaw, we're on your side.
Bayan Shaw, sizin tarafınızdayız.
You want me on your side? - You have kids?
Senden yana taraf olmamı mı istiyorsun?
Perhaps your plumbing is a little bit on the old side, quite simply.
Belki de su tesisatınız biraz eskimiş olabilir, çok basit.
On the bright side, Henry, you're gonna get to spend so much more time with your patients.
İşin iyi tarafı, Henry, hastalarınla çok daha fazla vakit geçirebileceksin.
Just to be on the safe side, I'm gonna go to your apartment and bring all your stuff back here.
Sadece güvenli bir yerde olman için, dairene gidip eşyalarını getireceğim. Hayır, hayır, olmaz.
Damn. I'd hate to be on your bad side, lady.
Kötü tarafına gelmekten hoşlanmam bayan.
58 % of your property is on the East Chatswin side of the border.
Evinin % 58'i... Batı Chatswin sınırları içinde.
Of course That your friends are on the opposite side?
Bazıları "Seni öldürmeye gelenleri öldür." diye düşünüyor.
I'm the last guy you want on your bad side.
Karşınızda görmek isteyebileceğiniz son adamım ben.
Jesus, your entire world view is based on West Side Story, isn't it?
Tanrım, tüm dünya görüşün West Side Story'e dayanıyor, değil mi?
Would you remind me not to get on your bad side?
Hatırlat da keyifsiz zamanında karşına çıkmayayım.
Oliver, if this were anybody else, you'd be hooded up right now on your way to having an arrow-side chat with them.
Oliver, söz konusu başka biri olsaydı şu anda kıyafetini giyinmiş...
Plane blows up on the other side of the planet. Your husband's on it. And suddenly you just wanna put a bullet in the bomber's head.
Dünyanın öbür ucunda içinde kocanın da olduğu bir uçak patlıyor ve sen birdenbire bombacının kafasına kurşunu sıkmak istiyorsun.
If he comes down on the right side, orders Ken Barnaby arrested, you've proved your point.
Doğru yolu seçerse, yani Ken Barnaby'yi tutuklarsa sen haklı çıkarsın.
Everyone you blame for your mistakes is waiting for you just on the other side.
Hataların için suçladığın herkes öteki tarafta seni bekliyor.
He's got yöur mom on his side.
Annemi kendi tarafına çekti.
On either side of your frontal lobe.
İki frontal lobunuzda da.
I would not want to get on your bad side.
Senin kötü tarafına gelmek istemezdim.
Make a fist with your thumb on the side.
Baş parmağın yanda kalacak şekilde yumruk yap.
I said I'm gonna side with the defense on this, because your argument is prejudicial. - It is not.
Savunmanın tarafında olacağım dedim, çünkü sizin savunmanız önyargılı.
Christ, Ian, what do I have to do to convince you people I'm on your fucking side?
Allahım aşkına, Ian sizin tarafınızda olduğumu belli etmek için daha ne yapmalıyım yahu?
You should've been on the other side with me and your daddy.
Ben ve babanla diğer tarafta olmalıydın.
I'm on your side now. Please believe me.
Ben artık senin tarafındayım.
Just by coincidence, Sergeant Spinner was a blind-side tackle on your own Kansas State Wildcats.
Tesadüfe bakın, Komiser Muavini Spinner sizin Kansas State Wildcats'te oynamış.
on your behalf 19
on your mark 94
on your knees 587
on your bike 16
on your marks 92
on your right 71
on your birthday 23
on your left 74
on your way 112
on your knees now 16
on your mark 94
on your knees 587
on your bike 16
on your marks 92
on your right 71
on your birthday 23
on your left 74
on your way 112
on your knees now 16
on your feet 441
on your desk 31
on your own 129
on your toes 27
on your head 43
on your stomach 27
on your way out 27
on your 38
on your back 34
on your face 24
on your desk 31
on your own 129
on your toes 27
on your head 43
on your stomach 27
on your way out 27
on your 38
on your back 34
on your face 24