English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / On your face

On your face translate Turkish

3,696 parallel translation
♪ You got blood on your face, you big disgrace ♪
* Yüzündeki kan, büyük hayal kırıklığı *
♪ You got mud on your face
* Yüzündeki çamur, büyük hayal kırıklığı *
How you get that close a shave on your face?
Nasıl bu kadar iyi tıraş oluyorsun?
- There's writing on your face.
- Yüzünde yazı var.
The look on your face.
Şu suratına bir bak.
You had that look on your face.
Yüzünüzde o ifade vardı.
You ain't got a scratch on your face!
Yüzünde bir sıyrık bile yok!
- Dude, is that shit on your face?
- Dostum, yüzündeki bok mu?
The look on your face is almost enough.
Suratındaki ifadeyi görmek yeterli aslında.
That scar on your face...
Yüzündeki o iz...
You could see it on your face at the fire station.
İtfaiye merkezinde de yüzünüzde tuhaf bir ifade vardı.
You and Bobby had the same look on your face when she was playing.
Kız çalarken Bobby ile senin yüzünüzde aynı ifade vardı.
And now we need to go closer on your face.
Şimdi de yüzüne yakın çekim yapmalıyız.
Okay, that scar on your face?
Peki, yüzündeki o iz?
I'm crawling on your face. "
Suratında geziniyorum. "
All right till I saw the sour look on your face.
Peki, suratındaki üzgün ifadeyi görüyorum. Ne var ne yok?
I hate everything about that smile on your face.
Şu suratındaki her bir gülümseyen mimikten nefret ediyorum.
I also promised that I would never spit on a hanky and then rub it on your face, and I did that, too.
Ben de söz verdi Ben bir mendil tükürmek asla ve sonra yüzünüze sürün, ve ben de yaptım.
How do you explain the wounds on your face and your body?
Yüzündeki ve vücudundaki yaraları nasıl açıklayacaksın?
Okay, uh, go splash some water on your face. Cleanest pissers in Grimley county.
Tamam, git yüzüne biraz su çarp.
On your face.
- Yat yere.
♪ By the look on your face ♪
♪ By the look on your face ♪
And that bruise on your face?
Ya yüzünüzdeki morluk?
You really think you can keep a smile on your face when you're standing in front of that guy after what he's done?
Yaptıklarından sonra o adamın karşısında durup da gülümsemeye devam edebileceğine inanıyor musun gerçekten?
Got a look on your face.
- Yüzündeki ifadeden.
You just gotta get a very honest look on your face and bring some treats.
Gidip çok dürüst bir şekilde yüzüne bak ve biraz ikram getir.
Do it with a smile on your face.
- Yüzün gülsün artık.
Because it's the most hard-core thing you can wear on your face?
- Niyeymiş? Dünya üzerinde yüzüne takabileceğin en havalı şey olduğu için mi?
You can feel the wind on your face.
- Rüzgarı yüzünde hissedeceksin.
The strings. The look on your face.
O ipler, suratındaki o ifade.
You see the look on your face?
Suratını gördün mü?
" I'm gonna tie you down and sit on your face till I'm about to cum all over you.
"Seni bağlayıp her tarafına boşalana kadar yüzünün üstünde oturacağım."
You got glitter all on your face.
Yüzünün her yeri sim!
That's a pretty serious cut you got on your face.
Yüzündeki oldukça ciddi bir kesik.
That's sour look's gonna get stuck on your face, Newton.
Bu ekşi suratı yapacaksan, hiç güleryüzlü olma, Newton.
I want your face and your figure on all our posters.
- Tüm afişlerimizde sizin yüzünüzü kullanmak istiyorum.
Pull your dick out through your fly and come on my face.'"
"Aletini çıkar ve yüzüme boşal."
The pictures on the Web site don't show your beautiful face.
İnternet sitesindeki resimlerde o güzelim yüzün görünmüyordu.
Your face will be on every woman's dressing table in England.
Yüzün, İngiltere'deki her kadının masasında olacak.
Louis, the ink on your face.
Louis, yüzünde mürekkep var.
On your fuckin'face.
- Yat ulan yere!
You put your tongue on top of their tongue and you move it around, only to find out that they are a lying liar who lies their lies directly to your face.
Dilini, dilinin üstüne koyarsın. Ve biraz oynatırsın. Sonunda onların yalan söyleyen, yalancılar olduklarını anlarsın.
I would focus on this ball I'm about to throw at your face.
Topa odaklanmam gerek, yüzüne fırlatmak üzereyim.
Well, your brother's death, while tragic and untimely, was not, on the face of it, actionable as a crime.
Ağabeyinizin vefatı, her ne kadar trajik ve zamansız olsa da... -... dışarıdan bakıldığında dava açılacak bir suç değildi.
I just came here to tell you that I am still in love with Sarah, and I'm going to be the classy guy that you never were and tell you to your face that I'm planning on taking her back.
Sana buraya hala Sarah'a aşık olduğumu söylemeye geldim ve senin hiç olmadığın gibi klas bir adam olacağım ve sana söylüyorum onu geri almak için plan yapıyorum.
I might be able to ride a bike,'cause that's as good as having your face on a slurpee cup, right?
Kafanı buzlu içeceğe gömmek kadar güzel bir şey ya bu!
Oh, and hide your ugly face on the way out of here.
Ve giderken çirkin suratını saklarsan iyi edersin.
It's gonna be enough for me just to look over and see your face... the one person who's never turned his back on me in this world.
Orada, bakınca yüzünü görmek benim için yeterli. Bu dünyada bana sırtını dönmemiş tek kişinin yüzünü görmek- -
Well, I would just like to thank the Lord that you weren't hurt, especially in the face and especially on your body.
İzninizle yüzün ve özellikle vücudunun zarar görmediği için Tanrı'ya şükranlarımı sunmak istiyorum.
And not with some hollow bullshit apology, or that cute little sad face that might work on your fucking boyfriend.
Yüzeysel saçma sapan bir özürle ya da erkek arkadaşında işe yarayabilecek küçük, şirin surat ifadenle değil.
Hold on dude... I'll smash your face right here.
Hey, bekle, yoksa suratını dağıtırım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]