Other times translate Turkish
1,145 parallel translation
Other times, it takes over.
Ama çoğunlukla ön plana çıkıyor.
At other times, you had to go everywhere to see everyone.
Ama diğer zamanlar herkesi görmek için heryere gitmeniz gerekirdi.
That... That sometimes what The Times does can make an enormous difference. At other times, it has no influence whatsoever.
En temel gerçeklerin kolaylıkla ört bas edildiği büyük ölçüde beyni yıkanmış bir toplumda yaşadığımızı fark edemeyeceğimiz kadar hastalıklı bir karmaşaya... takılmış olarak yaşadığımızı söylüyorsunuz.
But the other times, when he came back, she didn't say anything?
Ama diğer zamanlar, O döndüğünde, o hiçbir şey söylemedi mi?
Is he sorry for all the other times too?
Her seferinde üzgün mü, yani?
And the other times?
Ya diğer zamanlarda?
Something just came up those other times.
- İşi çıktığı için bizimle gelemiyordu.
Sometimes you do it when you load up, other times, right before you jump. But I could have sworn...
Bazen binerken, bazen atlamadan önce yaparsın ama yemin ederim...
But then other times... it seems silly... like it would... ruin my whole life.
Ama diğer zamanlarda.. .. aptalca geliyor.. .. sanki bütün hayatımı..
- And the other times?
- Peki diğer seferler?
We've had dinner other times.
Yani, daha önce de beraber yemek yemiştik.
Yes, it's different from the other times.
Evet diğerlerinden farklı
Other times, I can barely see
Other times, I can barely see
You know, in a relationship you got ups, downs sometimes you do it a lot, like you do other times, not at all.
Bilirsin, bir ilişkide iyi günler kötü günler olur. Bazen çok yaparsınız, bilirsin, sizin gibi. Başka zamanlar hiç yapmazsın.
There are other times and other places that would properly appreciate two pair of dab hands with a garrotting wire and the boning knife.
Darağacında infaz eden ve bıçak kullanan bir çift mahir elin, gerektiği gibi kadrini kıymetini bilecek, nice yer ve zamanlar vardır.
Other times I am indeed highly dandy.
Başka zaman gerçekten oldukça kusursuzum.
Other times they are right there.
Bazen de hemen gözünün önündedirler.
... and yet at other times, it will flicker.
... ve bazen de titreşecek bir sevgi.
Only some times when I'm by myself, or other times when I'm with other people.
Bazen kendi başımayken ya da yanımda birileri varken.
Other times...
Diğer zamanlarda...
And sometimes I get people's property back for them, and other times I get it taken away, as in this case, which is clearly a property issue.
Bazen insanların mülklerini geri almasını sağlıyorum, bazen de ellerinden alınmasını, bu davada olduğu gibi.
The truth is sometimes what you believe it to be... and other times what you decide it to be.
Gerçek bazen inandığın şeylerdir bazen de verdiğin kararlardır.
Well, he had come over like he had so many other times before.
Uğrardı tıpkı önceleri de çok sefer uğradığı gibi.
There were plenty of other times when you didn't share my vision.
Benim görüşümü paylaşmadığın başka bir sürü zamanlarda vardı.
When Chomsky came around, he had with him a file of all the coverage in The New York Times, The Washington Post, and other papers of East Timor, and he would go to the meticulous degree that if, for example, The London Times
Yani milli basına ve yararlandıkları kaynaklara bakması lazım. O zaman Jane demokratik sistem hakkında... çok şaşırtıcı şeyler bulacaktır.
We saved each other's lives a dozen times over.
Birbirimizin hayatlarını defalarca kurtardık.
It's times like this that most families pull together and draw strength from each other.
Bu gibi zamanlarda çoğu aile kenetlenip birbirinden güç alır.
What could be better than two people loving each other and sharing the good times and the bad?
Birbirini seven, iyi ve kötü zamanlarını paylaşan iki insandan daha iyi ne olabilir ki?
On the other hand, I was in her husband's White House and saw her in better times.
Diğer yandan, kocasıyla Beyaz Saray'da çalıştım ve daha iyi zamanlarını görmüştüm.
But like most times, when Kate and I disagree, we set to killing each other.
Ama genellikle, Kate'le anlaşamadığımızda... birbirimizi öldürmeye kalkıyoruz.
You know, in these stressful times it's nice to have a quiet moment to get to know each other.
Biliyor musunuz, böyle gergin zamanlarda birbirini tanımak için sessiz bir zaman bulmak güzel.
Green's here about two or three times a month... and he's busy with other real estate deals, and things.
Green ayda iki üç kez buraya gelir. Emlak işiyle, başka şeylerle meşguldür.
We passed each other several times.
Birkaç kez karşılaştık.
I've seen you so many times, and now we can finally talk to each other.
Seni birçok kez gördüm. Artık konuşabiliriz.
A little twitty at times, but... we love each other and have a million laughs together.
Biraz budaladırlar, ama ikisini de çok severiz birlikteyken çok güleriz.
At times we even lost track of each other on the way.
Kimi zaman bu yolda, birbirimizin izlerini kaybettik.
Nine out of ten times, I'd be running the other direction.
Yiğitliğin onda dokuzu kaçmaktır, bilsem topuklardım.
After encircling fire for seven times the relationship becomes permanent even if we don't see each other's face for a lifetime.
7 kere ateşin etrafında dönerken... ilişkimizi baki kılarız... ölene dek birbirimizin yüzünü bir daha göremeyecek olsak bile.
I've wanted to leave many times, but... because I love... Linda, Frank and... a certain other person- - They've kept me here.
Birçok defa başka yere gitmeyi düşündüm, ama sevdiklerim Linda, Frank ve diğer muayyen kişi...
him at other times.
Normal zamanda takılmazdı.
I've done it a dozen times in other patients.
Başka hastalarda bir sürü kez yapmıştım bunu.
They've seen each other a couple of times.
Birbirlerini birkaç kez gördüler.
They met each other in the hardest of times.
Birbirleriyle en zor zamanda tanıştılar.
He gets a little overzealous at times... like some other people I know.
Bazen o olayları büyütebiliyor tanıdığım başka adamlar gibi.
It's the number of times that Linda and what's-his-name feed each other.
Linda ve adı her neyse onun birbirlerini... kaç kez beslediklerinin sayısı. Sayıyorsun ha.
How many times I been on the other end of that phone?
O telefonun başında kaç kez bekledim?
I will obey you at all times and seek your pleasure and well being above all other considerations.
Sana her zaman itaat edeceğim, sana zevk ve mutluluk vermek için herşeyden çok çabalayacağım.
Bad news is there could be other vents, bigger ones, maybe ten times as big, which means we may not have seen the main eruption yet.
Kötü haber daha başka delikler olabilir, daha büyük, belki de on kat,.. .. yani henüz asıl patlamayı görmemiş olabiliriz.
Which at times, compels us to do something that hurts somebody or the other.
Bazı zamanlar yapmamız için bizi zorlar O, birisini veya diğerini yaralar.
During hard times.. ... people... comfort each other..
Acı günlerde insanlar birbirlerini teselli eder.
She'd want us to be cheering each other up, remembering the good times, like the away mission when we found all those bushes of overripe fruit.
Hepimizin bir arada oturarak iyi anılar hatırlayacak şekilde, dış görevdeyken, bulduğumuz bütün meyveleri yerken gibi.
times 1964
times square 22
times are tough 45
times are changing 28
times before 18
times a week 28
times in a row 26
times change 49
times over 33
times a day 121
times square 22
times are tough 45
times are changing 28
times before 18
times a week 28
times in a row 26
times change 49
times over 33
times a day 121
times three 18
times are hard 26
times have changed 100
times already 25
times out of 28
times like this 17
times that 17
other 127
otherwise 2890
others 288
times are hard 26
times have changed 100
times already 25
times out of 28
times like this 17
times that 17
other 127
otherwise 2890
others 288
other than me 25
other than that 315
other than you 19
other guys 25
other way 57
other stuff 32
other than 30
other hand 20
other guy 20
other things 54
other than that 315
other than you 19
other guys 25
other way 57
other stuff 32
other than 30
other hand 20
other guy 20
other things 54