Shine on translate Turkish
555 parallel translation
I dispose of the shine on your nose
Burnundaki parlaklığı gideririm
With a bright shine on my shoes And on my nails
Ayakkabılarım parlıyor Ayrıca tırnaklarım da
Oh... we sit, hold hands... - whistle Shine On Harvest Moon.
Oturuyoruz, elele tutuşuyoruz ıslıkla, Shine On Harvest Moon şarkısını çalıyorum.
When there's a shine on your shoes there's a melody in your heart
# Ayakkabıların parladığında... #... yüreğinde bir melodi oluşur.
When there's a shine on your shoes There's a melody in your heart
# Ayakkabıların parladığında... #... yüreğinde bir melodi oluşur.
When there's a shine on your shoes
# Ayakkabıların parladığında...
Got a shine on my shoes Got a shine on my shoes
# Ayakkabılarım ışıl ışıl...
Got a shine on my shoes Got a shine on my shoes
# Işıl ışıl ayakkabılar! Işıl ışıl ayakkabılar!
Got a shine on my shoes Got a shine on my shoes
# Ayakkabılarım ışıl ışıl. Işıl ışıl ayakkabılar!
Got a shine on my shoes Got a shine on my shoes
# Ayakkabılarım boyalı... Ayakkabılarım boyalı...
We put a good shine on the gold.
Altını biraz parlatalım.
A TAWDRY LITTLE SHINE ON THE SEAT OF HIS CONSCIENCE
Ucuz bir adam. 5-10 kuruşun adamı.
They all have ribbons in their hair and lots of shine on their shoes. You'd think there was going to be ice cream.
Saçları kurdeleli, ayakkabıları ışıl ışıl.
What about Shine On, Harvest Moon? That's a song.
Mahkeme, suç işlediğinizde gittiğiniz yerdir.
Which booths does the sun shine on at that hour?
O saatte hangi kulübelerin güneş ışığı aldığını tespit ettik.
Jinbei tells me the sun will shine on my whole family, that he'll even make me one of his chief deputies.
Jinbei, beni şef yaptıktan sonra ailemin rahat edeceğini söylemişti.
I'm sure it'll soon shine on your husband again.
Eminim en kısa zamanda kocanıza kavuşacaksınız.
The more light you shine on him, the less he sees.
Gözüne ne kadar çok ışık gelirse, baykuş o kadar az görür.
Shine on and on, shine on, my star.
Parla, yıldızım, parla!
Shine on, my star, with a new feeling!
Parla yıldızım, yeni bir duyguyla!
Brightly will it shine on the brave and true, kindly on all who sufter for the cause.
Sonuçtan muzdarip, cesur ve sâdık herkesin üzerinde bir güneş gibi parlayacak olan şafak için...
Well, Lady Luck didn't shine on you this time.
Şans perisi bu sefer yanınızda değildi.
# Shine on the one that's gone and left me blue
Beni üzgün bırakıp gidenin üstünde parlamaya.
# Shine on the one that's gone...
Gidenin üstünde parlamaya...
To shine a light on the doubts in one's heart and, through mere illusions, to lead one to one's choice.
Birinin kalbindeki şüpheye ışık tutarak, sadece illüzyon yoluyla, kişiyi tercihine yöneltmek.
Sure, the moon will shine all night But the boat on the river will stay tied up tight
Evet, Ay parlayacak tüm gece ama bağlı kalacak sımsıkı, nehirde yüzen tekne.
Shine on, shine on harvest moon... up in the sky...
Parla, parla hasat dolunayı, gökyüzünde.
Shine on, shine on harvest moon for me and my girl.
Parla, parla hasat dolunayı, ben ve sevgilim için.
It ain't any riskier than waiting around here for a break... and this is the country where the nuggets of gold are crying for you... to take them out of the ground, make them shine in coins... on the fingers and necks of swell dames.
Burada şansımızın dönmesini beklemekten riskli değil. Orada altın külçeleri bizi bekliyor. Yerden çıkarılmayı, paraya dönüşmeyi, güzel kadınların... parmaklarında ve boyunlarında parıldamayı bekliyorlar.
I think as my father did that the sun will shine again on Europe
Ben de babam gibi, güneşin nihayet Avrupa üzerinde tekrar ışıldayacağını düşünüyorum.
That light will never shine again on Europe
O güneş Avrupa üzerinde bir daha asla ışıldamayacak.
"The show must go on, come rain, come shine, come snow, come sleet!"
Gösteri devam etmeli. Yağmur, güneş, kar, sulukar, ne olursa olsun, gösteri devam etmeli
Yes, studies is light, but the Lanterns on our street shine very good.
Zamanı kültürle değerlendirmek lazım, müzik eşliğinde.
And you run on back home and shine up the major's boots!
Sen de evine dönüp Başkan'ın çizmelerini parlat!
This is certainly not the way I expected this conversation to be going. I thought we were gonna sit here on the front porch and let the moon shine down on us... and, just like those boys in the bushes, let nature take its course.
Bu ay ışığı altında bu verandada oturacağımızı ve çalılardaki çocuklar gibi işleri oluruna bırakacağımızı düşünmüştüm.
"My dear child, on this festive day, this with so much shine the end of the school year crowns..."
"Sevgili çocuğum, Bu festival günü, Çok parlak öğrenim yıIı sonunda..." taçlandırıImıştır
Shine the torch on that ledge.
Işığı çıkıntıya tut.
Come on, Professor, rise and shine.
Haydi, Profesör, kalkın ve gülümseyin.
- And shine brightly on your plans?
- Ve senato şansını arttırır.
Shine a light on me
Saç ışığını üstüme
Shine her ever-loving light on me
Saç o yumuşak ışığını üstüme
Eternal rest granted on him, O Lord, And let the perpetual light shine upon him.
Sonsuz huzur üzerine olsun, O Tanrım, ebedi ışığı onun üzerine doğrult.
Shine some light on her heart.
Kalbine biraz ışık tut.
As long as we're rapping it out on your terms... everything's OK, but the minute I have a question... or I want to know something specific from you... you either shine me on or go out for coffee.
Seninle kişisel ilgisi olmayan bir iş olduğunda her şey yolunda ama ne zaman seninle ilgili özel bir şey sorduğumda ya da öğrenmek istediğimde ya beni tersliyor ya da kahve almaya gidiyorsun.
Shine it on the door. - It's on.
Şuraya yerleştir onu.
You know, blah-blah, just shine it on like it ain't no big thing.
Öylesine geyik yapıyorlardı, pek önemsemiyorlardı.
Because, hot or cold, rain or shine, I'm gonna be on the midnight train to Philadelphia.
İster soğuk olsun ister sıcak, ister yağmurlu ister güneşli bu geceyarısı Philadelphia treninde olacağım.
Shine this on the bag for me.
Çantanın üstüne koy. İşte oldu.
Come on, hillbilly, rise and shine.
Haydi kıro, kalk ve ışılda.
Magda, shine the spotlight on them.
Magda, spot lambayı üzerlerine tut.
On England's pleasant pastures seen And did the Countenance Divine Shine forth upon
# İngiltere'nin görünen otlaklarında # ve mutlak ilahiyat # parlıyordu üzerinden # bulutlu tepelerimizin
once 1546
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
one moment please 57
ondrej 26
online 141
only 1631
onion 41
ones 44
onward 91
onions 55
one day at a time 90
one moment please 57
ondrej 26
only you 239
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230