So come on translate Turkish
3,466 parallel translation
So come on, take a picture of me.
O yüzden hadi, bir fotoğrafımı çek.
So come on down to Ehlert's before all the deals go racing away!
O yüzden Ehlert'e gelin tüm fırsatlar kaçmadan önce!
So come on down, bring the kids, and take a magical tour over Orson.
O yüzden buraya gelin, çocuklarınızı getirin, ve Orson etrafında sihirli bir tur atın.
So come on, let's go.
- O zaman hadi, gidelim.
So come on.
Hadi o halde.
not "dragging it out to eternity," so come on! Pop!
"bitirmesi sonsuza kadar sürmek" değil, yani hadi teklif et!
So you think about, and when you make a decision, come on in, we will run some panels, we'll test your levels to make sure everything's a-okay.
Bunun hakkında düşün ve karar verdiğinde gel, bazı göstergelere bakacağız, her şeyin iyi olduğundan emin olmak için her aşamada testler yapacağız.
Come on, hurry back so we can go pick up Yuki...
şimdi. Yuki'yi almaya gidel —
Come on han, don't be so 1 % about it.
Hadi Han, bu kadar diktatör olma.
So here... Come on in.
Gel şöyle.
My psychoanalytic friends are telling me that typically today - patients who come to the analyst to resolve their problems - feel guilty, not because of excessive pleasures - not because they indulge in pleasures which go against - their sense of duty or morality, or what-so-ever. On the contrary, they feel guilty for not enjoying enough.
Psikanalist arkadaşlarım, sorunlarını çözmek için bugünlerde kendilerine gelen hastaların,... genellikle uç zevkleri için, kendi görev ve ahlak duygularına aykırı zevklere battıkları için vesaire değil aksine yeterince keyif alamadıkları için suçluluk duyduklarını anlatıyorlar.
Come on, we got one picture for $ 10, two pictures for $ 5, so....
Hadi, tek fotoğraf 10 dolar, iki fotoğraf 5 dolar, yani....
As long as you do not wear the head during arm, it's not so bad. Come on.
Başımdan giyinmediğim sürece çok kötü değil.Hadi yapma.
And, um, she said she'd like me to come on over, so- - haven't you broken up with her yet?
Ve, dedi ki Gelmemi çok istermiş, yani- - Daha onunla ayrılmadın mı sen?
So go on about your business, and we'll come back with a warrant so we can look through your house.
Siz işinize bakın, biz daha sonra arama izniyle geleceğiz. İyice bir arayabiliriz o zaman.
Come on, so you got a little blindsided.
Hadi ama tamam gafil avlandın.
When he arrived, you shot him with tranquilizer darts, then you tied him up to a tree with meat on him so a bear would come maul him.
- Oraya vardığı zaman, onu sakinleştirici okla vurdun, sonra üstünde etle birlikte ağaca bağladın, böylece bir ayı onu hırpalamaya geldi.
If I gave it so much thought why would I get married at all... lt's a joke Shashi... come on...
Eğer çok fazla düşüneceksem Neden evlendim ki... Şaka yaptım Shashi... hadi...
Now come on. Don't be so upset.
Simdi gel, sinirlenme böyle.
So she is still a musician, huh? Come on, she might hear us.
Ne yani, şarkıcı mı hala?
So did the blindness come on suddenly or in the past few days?
Körlük aniden mi oldu yoksa birkaç gün içinde mi?
And you promised Callie a sitter, so get a sitter. Come on.
Callie'ye bakıcı bulurum diye söz vermişsin, bul o zaman.
So rather than a boring press interview, why don't you come on up to the gallery, take a few shots of the technique in action...
Sıkıcı bir röportaj yapmaktansa galeriye gelip tekniğin uygulanışını canlı canlı fotoğraflasanız?
So..... how come none of you picked up on this?
Peki nasıl oldu da hiçbiriniz bunu fark edemedi?
Come on. No, my friend, Trixie, she saw it with her own eyes, so.
- Hayır, arkadaşım Trixie kendi gözleriyle görmüş...
So why doesn't everyone just take the next five to six hours, come up with a statement on why you feel you deserve to go to Florida, and Andy and I will listen to it.
Neden herkes önümüzdeki beş, altı saati neden Florida'ya gitmeyi hakettikleri konusunda açıklama hazırlamaya hazırlamıyor. Daha sonra Andy ve ben sizi dinleyeceğiz.
♪ Come on, I'm Dean and my hands are so clean ♪ ♪ at this moment I am stapling ♪
# # Ben dekanım ve ellerim tertemiz # # # # ve bu sırada zımbalıyorum... # #
I was, but it's their anniversary and I didn't want to be a third wheel, so I figured I'd come over here and hang out with you and Penny on your date.
Öyleydi ama yıldönümleriymiş ve ben de fazlalık olmayayım dedim. O yüzden buraya gelip sizin randevuda Penny ve seninle takılırım diye düşündüm.
Come on, Castle, you said so yourself, everyone needs a fairy tale.
Yapma Castle, sen kendin söyledin herkes bir peri masalına ihtiyaç duyar.
Come on, you don't have it so bad.
Hadi ama o kadar kötü durumda değilsin.
Report on Blake's car isn't in yet, so you can come and go as you please.
Blake'in arabasının raporu henüz bitmedi. İstersen gidebilirsin.
Oh, come on, I was doing you a favor- - vetting him, he passed, so... moving on.
Hadi ama sana iyilik yapıyordum onu inceliyordum, o geçti o yüzden devam ediyoruz.
Come on, we've only searched two cars, so we've got a shitload to go.
Yapma, sadece 2 vagonu aradık daha bir sürü vagon var.
So, put your coat back on and come after me like a man, because there's another girl missing, and she needs your help.
Yani adamsan ceketini giy ve peşimden gel çünkü kaybolan başka bir kız daha var ve onun sana ihtiyacı var.
So let's go. Come on.
Amaç takım egzersizi.
So why don't I come on over to your house and take a shit on your pillow?
Evine gelip yastığının üstüne sıçmama ne dersin?
Oh, come on, don't look so surprised to see me.
Hadi ama hiç de şaşırmadım.
Come on, I know, you've got so much on your plate.
. Yapma. Çok meşgul olduğunu biliyorum.
So, come on.
Bir şey yokmuş.
Oh, I'm so glad you're there to comfort her. - Come on.
İyi ki yanındasın da onu rahatlatıyorsun.
I don't think so. Come on, just a drink.
- Sadece bir şeyler içeceğiz.
Oh, but Chris, come on, we're having so much fun.
Hadi ama Chris. Çok eğleniyorduk.
So, come on, you know you want to.
Bu yüzden, hadi, gelmek istediğini biliyorum.
So I hope the fact that I've flown cross country to come knocking on your door shows you just how serious we are about...
Umarım ülkenin bir ucundan gelip kapınızı çalmış olmam bu konuda ne kadar ciddi olduğumuzu...
- It's super-frustrating to come so close to being the winner, and not getting it, because, you know, lea Michele, she's someone I've looked up to since she was on Broadway, and to have had those few moments alone with her
- Kazanmaya bu denli yaklaşıp kaybetmek, cidden çok sinir bozucu. Çünkü Lea Michele gibi, hayatı Broadway'de geçmiş biriyle zaman geçirmek hayatımda hiç unutamayacağım derecede inanılmaz bir şey olabilirdi.
Yeah, but their relationship is on the D.L., so maybe the orders come straight from Semak.
Evet ama ilişkileri gizli bir şey, belki de emirler doğrudan Semak'tan geliyordur.
Come on, father nusu, give us the money, so we get there while it's light.
Hadi Nusu baba, parayı ver, hava kararmadan gitmeliyiz.
So any chance you wanna come down to Springfield and cheer me on?
Springfield'e gelip bana tezahürat yapma ihtimalin var mı?
So come on, then, that box...
- Sağ ol.
Look, all right, come on, so, what, I dated Chloe.
Bak, tamam, hadi ama, Öyle olsun. Chloe ile çıktım.
So, tell you what. Come on, teach me.
- Bak ne diyeceğim.
so come 20
so come with me 19
come on 167938
come on baby 22
come on everybody 23
come on let's go 25
come on man 75
come on guys 95
come on in 3933
come on now 949
so come with me 19
come on 167938
come on baby 22
come on everybody 23
come on let's go 25
come on man 75
come on guys 95
come on in 3933
come on now 949
come on over 148
come one 123
come on boy 27
come on home 31
come on down 295
come on to my house 24
come on out 472
come on over here 125
come on back here 21
come on up here 105
come one 123
come on boy 27
come on home 31
come on down 295
come on to my house 24
come on out 472
come on over here 125
come on back here 21
come on up here 105