English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Steady on

Steady on translate Turkish

413 parallel translation
Steady on them air pumps there.
Hava pompasını hazır beklet. - Devam et.
- Steady on now. isn't that a bit strong?
- Dur bakalım, biraz sert olmadı mı?
Steady on. Wait a moment.
Sakin olun, bekleyin biraz.
- Steady on course 3-2-0.
- 3-2-0 sabit rota.
- All impulses, steady on course 3-2-0.
- İtici kuvvetler, 3-2-0 sabit rota.
- Good, steady on course.
- Güzel, rota sabit.
Steady on that 40, chief!
40'da sabit kal, çarkçı başı!
- Steady on course, 2-8-0.
- Rota sabit, 2-8-0.
- Steady on course, 2-8-0, sir.
- Rota sabit, 2-8-0, efendim.
Steady on 000.
000'a sabitleyin.
NOW, STEADY ON.
Yavaş ol!
Steady on, chaps.
Sakin olun, arkadaşlar.
Give the plot a chance to steady on.
Düzgün tespit için zigzag yapmamalıyız.
Hey, steady on, old man!
Hey, sakin ol, ihtiyar!
- Steady on, old man.
- Hazırlan, ihtiyar! - Ne?
Steady on your sensitive control, number three.
Hassas kontrolde sabit durun üç numara.
- Steady on course, Captain.
- Durumumuz Sabit, Kaptan
- Steady on course, Captain.
- Rotamızı koruyoruz, Kaptan.
Steady on course 0-5-0.
Yön 0-5-0 de sabit.
More than that, they gave me a job, a steady one on the advertising staff.
Dahasıda var, onlar beni işe de aldılar, reklamcılık, düzenli bir iş.
- ( Crunch ) - Steady on!
- ( Çatırtı ) Vay canına!
I say, steady on!
Hey basit bir iş yapacaksın!
Steady on.
Dikkat et.
Steady on 1-3-0.
1-3-0'da sabit kalın.
Steady on 1-3-0!
1-3-0'da sabit kalın!
Steady on present course.
Şu anki rotada sabit kalın.
Over at the rhumb line, Steady on the course!
Kerte hattının üstünde, Rotandan şaşma.
Hold her steady on 038 degrees.
Onu 038 derecede sabit tut.
Steady on, lads.
Dikkatli olun beyler.
- Steady on.
- Kıpırdama.
They're on a steady path to their own extinction.
Kendilerini yok etmek için istikrarlı bir yol izliyorlar.
Come on, steady there.
Düz yürü.
Come on, steady now, steady now, Colonel.
Hadi, dümdüz. Dümdüz yürü Albay.
Go on, shoot, you puling chicken of a man... with not enough blood in you to keep your hand steady!
Hadi, ateş et, seni korkak tavuk... elini sabit tutabilecek yeterli kanın bile yok!
He seemed like one of those steady all-day drinkers - always with a load on, but never wobbly.
Şu bütün gün durmadan içen, hep alkollü... fakat hiç sendelemeyen tiplerden biri gibi görünüyordu.
You look steady enough on your pins anyhow. but speaking as one with considerable experience in these matters, I must warn you to be aware of the reaction.
Yine de ayaklarının üstünde gayet iyi duruyorsun ama tecrübelerim tepkiler için seni uyarmam gerektiğini söylüyor.
Target on steady course.
Hedef sabit rotada.
Steady, Thirteen!
Akıllı ol, on üç!
Not no fly-by-night thing, but a real steady affair that went on for more than a year.
Kapkaççı işi değil bir yıldan fazla devam eden düzenli gerçek bir ilişki.
Pretty steady, sir. 10, 11 knots, I'd say.
Oldukça iyi gidiyoruz komutanım. Hızımız on, on bir deniz mili vardır.
We'll have to keep up a steady average to make it.
Saat on. Yetişmek için biraz hızlı davranmalıyız.
Steady up on 170.
170 devirde sabit kalın.
Steady up on O80.
80'de sabit kalın.
On fences, tree-trunks, bridges and city walls we announced with arrow-pierced heart they were going steady but we were too young to see the difference between that and Love
Parmaklıkların, ağaç gövdelerinin, köprülerin surların ve şehirdeki tüm duvarların üstüne, okla yaralanmış kalpler çiziyor ; ve onların oynaştıklarını herkese ilan ediyorduk. Bununla, "aşk" arasındaki farkı göremeyecek kadar gençtik.
Well, Inspector, I've been working steady and going straight ever since the war, but not long ago a pal of mine put me on a scheme for the dogs.
Şey, Müfettiş, savaştan bu yana sebatla ve dürüstçe çalışıyordum, fakat uzun olmayan bir zaman önce bir arkadağım beni köpekler için düzenlenmiş bir planın içine soktu.
But one of them held steady, the one on the outside.
Biri yavaşladı. Dış tarafta olan.
He should run on the inside where he can steady the others in the turns.
O içeride koşmalı ki, virajda diğerlerini de yavaşlatsın.
One more scoop like that two-headed calf over in High River... and I know the Mirror will put me on steady.
High River'da böyle çift başlı buzağı gibi bir atlatma haberden sonra eminim The Mirror gazetesi için vazgeçilmez biri olacağım. Bak, Matilda.
The basic patent rights on this notion brought a good steady income, more than enough to cover his losses on horses, and women, most of whom were courted on a yacht called "The Harem".
Bu fikrin patent hakları, düzenli, iyi bir gelir sağladı, at yarışlarındaki kayıplarını karşılamaya ve kadınlara para harcamaya yetti de arttı bile. Bu kadınların çoğuyla da "Harem" adlı bir yatta birlikte oldu.
Steady there on the chains.
Zincirlere dikkat edin.
To steady them on rough seas.
Suyun üstünde düzgün durmaları için.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]