Summer of translate Turkish
3,106 parallel translation
The North-West passage, a legendary sea route around the north of Canada and Alaska, cleared of ice in the summer of 2007 for the first time since records began.
Kuzey-Batı Geçidi. Kanada ve Alaska'nın kuzeyini çevreleyen efsanevi deniz yolu kayıtlar başladığından beri ilk kez 2007'de buzsuz kaldı.
Hall : By the summer of 1967, the united states is sending more than $ 500 million in aid to SV.
1967'nin yazında Amerika, Güney Vietnam'a 500 milyon doları aşkın yardım gönderdi.
We spent most of our time at the beach during the summer before college.
Üniversite öncesi vaktimizin çoğunu plajda geçirdik.
Most of the memories I have from childhood are happy ones... warm summer days filled with love and light and the certainty that even the darkest storm would eventually pass.
Çocukluğumdan hatırladığın çoğu anı mutlu anılarım. Sevgi ve ışıltı dolu sıcak yaz günleri. Ve en karanlık fırtınaların bile eninde sonunda bitecek olduğu anılardı.
We'll talk about it again at the end of the summer when I get my boat back.
Bunu yazın sonunda teknemi geri aldığımda konuşuruz.
end of summer you go back to Baltimore with a plug of green in the pocket, a little gold in your mouth.
Yazın sonunda cebinde yeşiller, ağzında küçük bir altınla Baltimore'a dönersin.
And I'll be spending the summer at one of your parents'houses, which doesn't sound half bad, actually.
Ki aslinda pek fena fikir degil.
If only Lucy Howard hadn't developed over the summer, and Steve Johnson hadn't taken notice of it.
Eğer Lucy Howard yaz boyunca gelişmiş olmasaydı... ve Steve Johnson bunu farketmeseydi.
I've been working this hat all summer to arrive at the optimum level of awesomeness- - the shape of the brim, the degree of fade-age, and look- - it gives me the perfect amount of skull room.
Yaz boyunca bu şapkayı mükemmel muhteşemlik seviyesine getirmek için uğraştım- - siperin şekli, renginin solukluk derecesi, ve baksanıza- - kafam için tam tamına uygun boşluğu var.
The Light of a Firefly Forest On a hot summer day, I got lost in the forest of the mountain god, which was said to be where spirits lived.
5 ) } Ateşböceği Işığı Ormanına gulyabanilerin yaşadığı söylenen dağ tanrısının ormanında kayboldum. yorgunluktan kolumu kıpırdatamaz hale geldim.
On summer nights, you could hear the sounds of the river coming from the forest.
ormandan gelen japon çalgılarının ezgilerini duyardık.
The cold of a winter that follows an especially hot summer could probably freeze the mountain god himself.
sıcak bir yazı olan senenin kışının soğuğu dağ tanrısını donduracak kadar çetindir.
♪ And look! Summer is here again ♪ ♪ to help me keep my promise of that day ♪
300 ) \ blur4 } natsu wa mata yatte kuru 300 ) \ blur4 } yakusoku wo mamoru you ni
ACSOL!
Summer of Love mı?
This is a land where, after late summer, there are more hours of darkness than light.
Bu bölgede yaz sona ermiş. Geceler gündüzlerden daha uzun sürüyor.
The most moving sequence is around the national gallery and when... the people are just enjoying the song and it may be their last summer where they are free and you see Marie Hersh playing one of the Mozart piano concertos
Milli Galeri'nin orada geçen bir sekans vardır. İnsanlar müzik dinlemektedir ve belki de özgür oldukları son yazdır. Marie Hersh'ün, Mozart'ın bir piyano konçertosunu çaldığını görürüz.
♪ The fruits of summer fade
Yaz meyveleri kayboldu
Listen... I know you and I aren't gonna buy a summer house together anytime soon, but I have a lot of respect for you.
Beni dinle yakın bir zamanda seninle yazlık bir ev almayacağımızı biliyorum ama sana çok büyük saygı duyuyorum.
One of Bergman's great early films, Summer with Monika, [Sommaren med Monika] was amongst the most sensuous of its time.
İlk önemli filmlerinden biri "Monika'yla Bir Yaz" o günlerde çekilmiş en duyusal filmlerdendir.
The end of the Arctic summer, and the sun hasn't set for three months.
Kuzey Kutbu'nda yaz sonu geldi. Güneş üç aydır batmadı.
Brünnich guillemots have spent the summer months packed together on vertical cliffs beyond the reach of predators.
Kalın gagalı alkler yaz aylarını yırtıcılardan uzakta, sarp kayalıklarda geçirdiler.
All across the Arctic, millions of summer visitors are beginning to return south.
Tüm kuzey kutup bölgesinde, milyonlarca yaz ziyaretçisi güneye dönmeye başlıyor.
They've survived the hazards of melting sea-ice in spring and lack of food in summer, and now, at last, they are in their element again.
İlkbaharda eriyen deniz buzu tehlikesini ve yazın yiyecek kıtlığını atlattılar. Artık, sonunda yeniden ait oldukları yerdeler.
He shadows his harem of females as they graze the last of the summer grasses.
Dişilerden oluşan haremi yazdan kalan son otlarla beslenirken, onları koruyor.
It's now summer and these bears have a choice... take their chances on the shrinking ice floes, or make for the safety of the land.
Artık yaz geldi ve bu ayıların bir seçim yapması gerek. Küçülen buz kütlelerinde şanslarını deneyecekler ya da güvenli karaya gidecekler.
Bears have always gone hungry in the summer, but the length of time when there's enough ice for them to go hunting is getting shorter and shorter, across much of the Arctic.
Ayılar yazın hep aç kalırlar. Ama avlanabilecekleri miktarda buzun kalma süresi Arktik boyunca gittikçe kısalıyor.
This satellite photo from 1980 shows the Arctic Ocean at the end of the summer, when ice cover is at its minimum.
1980'in uydu görüntüsü, Arktik Okyanusu'nun yaz sonundaki durumunu gösteriyor. Buzun en küçük hâlini.
Every summer, some of the surface of the ice sheet melts, forming sapphire blue lakes of melt water.
Her yaz buz örtüsünün yüzeyinde bir kısım erir ve safir mavisi renkli erimiş su gölleri oluşturur.
At its height, the colony will swell to over half a million penguins, and in the 24-hour daylight of the Antarctic summer,
Koloni en çok olduğu zamanda yarım milyondan fazla penguenle dolacak.
The summer is just beginning and the increasing power of the sun is creating a spectacular new landscape.
Yaz daha yeni başlıyor ve güneşin artan gücü göz alıcı yeni manzaralar yaratıyor.
There's now little chance of catching seals, and this bear may not eat again until the end of summer.
Fok yakalama ihtimali artık çok azaldı ve bu ayı yaz sonuna kadar tekrar bir şey yiyemeyebilir.
So the rich waters of summer fuel the breeding of all these visitors and enable them to build up the reserves they will need for the long return journey south.
Zengin yaz suları, tüm bu ziyaretçilerin üremesi ve güneye uzun geri dönüş yolculukları için gereken besini sağlıyor.
Over the course of the summer, he will have to provide his family with over 1,000 lemmings.
Yaz boyunca ailesine binden fazla lemming götürecek.
At the southern end of the planet, the long summer days transform life, just as they do in the north, but the cast here is very different.
Gezegenin güney ucunda uzun yaz günleri, yaşamı tıpkı kuzeydeki gibi dönüşüme uğratıyor. Fakat buranın sakinleri çok daha farklı.
In summer, 95 % of the world's population of Antarctic fur seals come here.
Yaz mevsiminde, dünyadaki Antarktika deniz ayılarının % 95'i buraya gelir.
The island's beaches are filling fast and will soon be crammed with five million of these summer visitors.
Adanın plajları hızlı bir şekilde kalabalıklaşıyor ve yakında beş milyon yaz ziyaretçisiyle dolup taşacak.
As summer progresses, even more of the Southern Ocean is gradually opening up.
Yaz ilerledikçe Güney Okyanusu'nun daha büyük kısımları gittikçe açılıyor.
The summer melt, as it moves south, arrives first at the Antarctic Peninsula, the most northern tip of the continent.
Erime güneye doğru ilerlerken ilk önce Antarktika Yarımadası'na ulaşıyor. Kıtanın en kuzey ucu.
The abundance of krill attracts other visitors to the peninsula in the summer.
Krillerin bolluğu yaz mevsiminde başka canlıları da yarımadaya çekiyor.
As the summer advances, the most southerly stretches of the Antarctic Ocean are released from the ice.
Yaz ilerledikçe Antarktik Okyanusu'nun en güney bölgeleri buzdan kurtuluyor.
The transformation from winter to summer is so dramatic that it dominates the lives of all who live here.
Kış ile yaz arasındaki fark o kadar çarpıcı ki buradaki tüm canlıların yaşamına hükmediyor.
Reindeer now move not just to find fresh pasture, but also to avoid the summer swarms of bloodsucking flies.
Ren geyikleri şimdi sadece taze otlak bulmak için değil aynı zamanda kan emici yaz sineklerinden kaçmak için de göç etmeli.
Rasmus and Roland have spent the summer months training and getting to know their team of Greenland huskies.
Rasmus ve Roland yaz aylarını Grönland köpeklerini tanıyarak ve eğiterek geçirdi.
Like the first explorers, most modern visitors come during the brief summer, when the cold relents enough for the toughest icebreakers to reach the edge of the continent.
İlk kaşifler gibi çoğu modern ziyaretçi kısa yaz döneminde geliyor. Soğuk biraz dinmiş oluyor ve güçlü buz kırıcıların kıtanın sınırına ulaşmasına izin veriyor.
Today's explorers still have to guard against frostbite in the height of summer, when temperatures rarely creep above - 30 degrees centigrade.
Günümüz kaşifleri, sıcaklığın nadiren eksi 30 derecenin üstüne çıktığı yaz mevsiminde bile hâlâ soğuk ısırmasına karşı korunmak zorundalar.
For those who can get here, in summer, these waters provide a feast of epic proportions.
Yaz mevsiminde gelenler için bu sular inanılmaz ziyafetler sunuyor.
Journeying further south, the fragmenting ice is replaced by a permanent sheet that doesn't melt even at the height of summer.
Daha da güneyde, buz parçalarının yerini yazın ortasında bile erimeyen kalıcı buz örtüsü alıyor.
That said, I hope you'll consider returning home for the remainder of the summer.
Buna rağmen umarım yazın geri kalanı için eve dönmeyi düşünürsün.
Hand out samples of summer sausage to the moochers at the grocery store?
Süpermarketlerde sosis tadımı yaptırıp almaları için mi yalvarayım?
we spent a summer together. it was the last summer where we were full of smiles.
Kayıp Noel'in yaşandığı yıl hep birlikte gülüp eğlendiğimiz son yazımızdı. Baksana, cidden atlayacak mısın?
It was the happiest summer of my life.
Peki ama neden?
of course 48716
off we go 156
office 169
offer 51
of course not 6388
officer 2766
offensive 29
official 47
offense 31
often 203
off we go 156
office 169
offer 51
of course not 6388
officer 2766
offensive 29
official 47
offense 31
often 203
offspring 19
offended 16
officers 467
offred 44
officially 347
offices 24
offs 170
off the top of my head 48
of course you can 486
of course you do 750
offended 16
officers 467
offred 44
officially 347
offices 24
offs 170
off the top of my head 48
of course you can 486
of course you do 750
offside 18
of course i do 1281
off the grid 28
officer down 213
off you go 630
of course i can 204
off with his head 28
of course you don't 199
off i go 35
of course i will 266
of course i do 1281
off the grid 28
officer down 213
off you go 630
of course i can 204
off with his head 28
of course you don't 199
off i go 35
of course i will 266