The hole translate Turkish
8,831 parallel translation
But I'm in the hole fucking bad.
Ama fena haldeyim.
Cover the hole.
Holü koru.
Fire in the hole.
- Bomba atıyorum.
The Hole Women?
Köse Kadınları?
He must have got out from under the bus, slipped through the hole in the fence.
Otobüsün altından çıkması lazımdı. Çitteki boşluktan kaçmış.
And now he's placing the projectile into the hole.
Şimdi de mermiyi çukura yerleştiriyor.
You got defensive when I pointed out the hole in your shirt.
Delikten bahsettiğimde savunmaya geçtin.
Lock down what needs to be locked down, and then prepare to fall into the hole.
Kilitlenmesi gereken her şeyi kilitleyin, ve deliğe düşmeye hazır olun.
Give him the needle and send him down the hole where he belongs.
İğneyi yapıp ait olduğu çukura gönderin.
You're supposed to play like he's got a face in the hole.
Onun delikte bir yüzü var gibi oynamak zorundasın.
You saw the hole and let him roll right into it.
Deliği görüp onu o deliğe yuvarladın.
"On the day of your brother's birth, I looked out through " the hole in my teepee and I saw a coyote running " and that is why he is named running coyote.
Kardeşinin doğduğu gün çadırımın deliğinden baktım koşan bir çakal gördüm ve bu yüzden adı Koşan Çakal.
After I cut the hole through, I put my thingy up through the hole.
Bir delik açıyorum ve şeyimi delikten sokuyorum.
Anyways, after I get my thingy stuck up through the hole, she reaches to grab the popcorn, presto! All right?
Tamam mı?
This place is a palace compared to the hole in the ground I lived in.
İçinde yaşadığım çukurla karşılaştırınca, burası saray sayılır.
Do you see the hole?
Deliği görüyor musun?
- [Screeching] - It plugged the hole.
- Deliğe takıldı.
Techs found a bullet hole in the dash, nonlethal amounts of blood, a pair of high heels... no driver.
Teknisyenler göğüste bir kurşun deliği buldu, öldürücü olmayan kan miktarı, bir topuklu ayakkabı sürücü yok.
Smoking rock, giant hole in the ground?
Dumanları tüten kayalar, dev bir çukur?
The guy is a nut-job who drilled a hole into his head.
- Adam kafasında delik olan bir kaçık.
When I got back, I found a hole under my vault, all the way to the sewer.
Döndüğümde, kasamın altından lağıma açılan, bir delik buldum.
Apparently, it's not too big a jump to see me cutting a hole in my own vault and making some money on the sly.
Belli ki kendi kasama delik açıp el altından para kazandığımı düşünmek onlara pek zor gelmedi.
What about that thing that looks like a big hole in the side?
Şu taraftaki büyük bir deliğe benzeyen şey nedir?
Uh, LADAR says it's a big hole in the side.
Ladar'a göre o tarafta büyük bir delik var.
According to Legend, it left a hole in the woods you could not see across. Now let's go.
Efsaneye göre, devamını göremediğin bir delik bırakırmış.
I don't do this, I'm down the rabbit hole.
Bunu yapmazsam karmaşanın içine düştüm demektir.
In the hole.
Çukura.
The plan is to ditch the prowlers and then hole up for the night under a low profile.
Plan, arabaları bırakıp gece boyu, dikkat çekmeden saklanmak.
Look, the military covered up a giant hole in the earth,
Bak, Ordu dev gibi bir çukuru örtbas etti.
The military covered up a giant hole in the earth.
Alan : Askeri yeryüzünde dev delik örtbas.
Or we dig a deep hole and leave both our problems at the bottom of it.
Ya da derin bir çukur kazıp tüm sorunlarımızı dibinde bırakabiliriz.
Now, that does sound grand, minus the giant, Elijah-sized hole in the room, and whilst your sisters raise your child, what will the child's mother be doing, exactly?
Büyük bir hayal. Tabii odadaki Elijah'nın yarattığı kocaman boşluğu saymazsak. Ayrıca kız kardeşlerin kızını büyütürken çocuğun annesi ne yapacak acaba?
Well, I was just noticing earlier that there's a little hole in the shoulder of your shirt.
Bugün sabah tişörtünün omzunda bir delik fark ettim.
Tell them the party is on us if they hole up for a couple of days.
Birkaç gün saklanırlarsa partiye davetli olduklarını söyle.
Stupid bottle had a hole, all the water leaked out.
Şişe delikmiş tüm su akıp gitti.
There'll be a stool on your right. I'll just put this stuff in the black hole.
Bunu kara deliğin içine koyacağım.
He needs a burr hole to drain the hematoma.
Hematomu boşaltmak için burr hole ihtiyacımız var.
If you go too far down the rabbit hole..... you'll never find the way out.
İş işten geçerse başın beladan eksilmez.
And she tried to relieve the pressure by drilling a hole in her head.
Ve kafasında bir delik açarak basıncı azaltmak istedi.
See, I put a hole through the bottom of a large tub of popcorn.
Patlamış mısır kutusunun dibinde bir delik açıyorum.
She went down the Internet rabbit hole.
İnternetin derinliklerinde kayboldu.
I'm sorry. About the lack of communication, or that new hole out in the badlands?
İletişim kurmadığı için mi yoksa Badlands'taki çukur için mi?
In some... future date, you actually move so fast that the resulting kinetic energy buildup smashes a hole in the space-time continuum!
Gelecekte bir gün, o kadar hızlı hareket edeceksin ki oluşan kinetik enerji birikimi uzay-zaman sürekliliğinde bir delik açacak.
It'll make a big bang And then a big hole And then a big drop in the pop...
İlk önce büyük bir patlama sonra büyük bir delik sonra da nüfusta büyük bir düşüş yaşatacağım.
You're that scientist that Barry's obsessed with, the one who blew a hole in the city.
Barry'nin hayran olduğu, şehirde koca bir delik açan bilim adamısınız siz.
It started at the centre of my vision, like a... small... black hole.
Görüşümün ortasında ufak, kara bir leke olarak başladı.
And if you can go fast enough, Barry, if you can hit that particle with enough speed, you will punch a hole right though the fabric of reality.
- Eğer yeterince hızlı olursan Barry parçacıkla gerektiği kadar hızla çarpışırsan gerçekliğin dokusunda büyük bir delik açarsın.
It could cause a hole to be melted into the exterior.
Dıştan içe doğru eriyip delik açılabilir.
And how do we make sure we don't open a black hole in the middle of Central City?
Central City'nin ortasında kara delik açmadığımızdan nasıl emin olacağız peki?
So, if I don't run fast enough to collide with the particle, then I'm dust, and if I do run fast enough but I'm not back here in time, then a black hole will form,
Parçacıkla yeteri kadar hızla çarpışmazsam toza dönüşeceğim. Yeteri kadar hızla çarpıp buraya zamanında dönmezsem, kara delik oluşacak.
That ended when the horse stepped in a hole dug in the dirt.
Bu, toprakta kazılmış bir çukura atın adımını atmasıyla son buldu.
hole 330
holes 95
hole in one 16
the hunger games 20
the hell i don't 16
the headmaster 20
the hell you say 21
the hell you don't 16
the hell with it 67
the horses 42
holes 95
hole in one 16
the hunger games 20
the hell i don't 16
the headmaster 20
the hell you say 21
the hell you don't 16
the hell with it 67
the horses 42
the house is empty 22
the hills 19
the heart wants what it wants 18
the headmistress 18
the house 261
the hell are you talking about 20
the hall 17
the horror 73
the hours 16
the head 74
the hills 19
the heart wants what it wants 18
the headmistress 18
the house 261
the hell are you talking about 20
the hall 17
the horror 73
the hours 16
the head 74
the hell i can't 29
the house is on fire 21
the half 48
the hair 91
the housekeeper 42
the horse 54
the hand 48
the hotel 71
the handcuffs 17
the hero 36
the house is on fire 21
the half 48
the hair 91
the housekeeper 42
the horse 54
the hand 48
the hotel 71
the handcuffs 17
the hero 36