English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / The only thing is

The only thing is translate Turkish

8,012 parallel translation
The only thing is - career where necessary ass licking leadership?
Sahip olduğun tek şey düşmana yalakalık yapman gereken bir iş.
♪ And is the only thing ♪ End of the week? Yes.
- Hafta sonuna ne dersin?
Falling in love is the only thing worth living for.
Yaşamaya değer olan yegane şey aşık olmak.
The only thing I can remember is, driving to the store in a terrible storm, and I, uh, I went over a guardrail, and then... nothing for months.
Sadece şunu hatırlıyorum. Berbat bir fırtınada arabayla alışverişe gidiyordum. Refuja çarptım.
The only thing left to do is frame BARN for the murders...
Tek yapması gereken şey kaldı oda BARN'ı cinayet için işaret etmekti...
You know what, the only thing I owe that guy is a set of cuffs.
O adama olan tek borcum bir çift kelepçe.
I've been thinking about it, and the only thing that would make sense is if it's dragging them all to the same place.
Düşünüyorum da, bana mantıklı gelen hepsini aynı yere getiriyor.
The only thing left for me to do is to move.
Geriye tek bir şey kaldı o da taşınmak.
This is the only thing us Miller men know how to make.
Miller erkeklerinin yapmayı bildiği tek şey.
No. The only thing we do is throw elaborate children's cotillions with enormous inedible cakes out from whence Yale graduates pop!
İstediğimiz tek şey çocukların takdim balosunu özenle hazırlarken devasa yenmeyen pastaların Yale mezunları gecesinden araklanmamasını sağlamak!
Let me assert my firm belief that the only thing we have to fear is fear itself.
Size şirketimizin savunduğu inancı söyleyeyim. Korkmamız gereken tek şey korkunun ta kendisidir.
The only thing that can undo you now is your own recklessness.
Şu an geri alabileceğin tek şey kendi pervasızlığındır.
Slavers and harem concubines- - you're up. - The only thing she transformed is his career.
- Değiştirdiği tek şey onun kariyeri.
What I know is that death is the only thing in life that has any meaning.
Ben yaşamı anlamı kılacak tek şeyin ölüm olduğuna inanırım.
But the only thing that comes in is this kung fu movie.
Ama bir tek bu Kung Fu filmi var.
The only thing that matters is getting out of this dome.
Şu anda önemli olan tek şey bu kubbeden kurtulmak.
Do not worry about that trophy, because the only thing that anybody is going to remember from the final performance is that you sound like an angel.
O kupa için de endişelenme çünkü önemli olan tek şey final performansında herkesin sesini melekler gibi şarkı söylerken hatırladığı o an olacak.
The only thing that matters is you get back up.
Tek önemli olan şey ona yeniden binmek.
That baby is the only thing I have left in my family.
O bebek ailemden kalan son hatıra. Lütfen onu tutmama izin verin.
So far the only thing I've been able to determine is the victim wasn't beaten with a steel two-by-four.
Şu ana kadar anlayabildiğim tek şey, maktulün demir çubukla dövülmediği.
But the bad news is, Booth says we only have 15 minutes before the police shut this whole thing down.
Kötü haber, Booth, polisler her şeyi 15 dakika sonra kapatacak dedi.
The only thing that matters is that I killed that man.
Önemli olan tek şey o adamı benim öldürdüğüm.
This is the only thing that gives death meaning.
Ölümüme anlam katacak tek şey bu.
You are the only thing that is really good in my life right now.
Şu anda hayatımda olan tek güzel şeysiniz.
The only thing stopping us is us.
Bizi durduran tek şey biziz.
The only thing stopping you is you. Yeah.
- Seni durduran tek şey sensin.
Then is the only thing left now is to fuse the personalities into one?
O zaman yapılması gereken tek şey kişilikleri birleştirmek mi?
The only thing left is for me to get my money's worth.
Her kuruşuna değer.
The only thing I know about modeling is a couple of years ago, I was the face of shingles on WebMD.
Mankenlik hakkında bildiğim tek şey birkaç yıl önce WebMD'de kısa saçlıların yüzü olduğumdur.
The only good thing about airports is leaving them for someplace better.
Havaalanlarının en iyi yanı daha iyi bir yere gitmek için oradan gitmendir.
I was, but then a story broke about a young naval officer who had been raped, and now the only thing people want to ask me about is whether or not my husband is going to intervene on her behalf.
Tecavüz edilmiş genç bir deniz subayı hakkında çıkan hikayeden önce yapacak birşeyim yoktu. Şimdi buradaki insanlara bir şey sormak istiyorum kocam yada değil, bu olaya müdahale etmek onun adına müdahale etmek demektir.
The only thing that matters is getting my sister back.
Önemli olan tek şey kardeşimi geri almak.
The only thing that could be more satisfying is if I'd been able to kick you into that hole myself.
Bundan daha tatmin edici tek şey seni o çukura kendim atabilmem olurdu.
The only thing stopping you from choosing Jack is you.
- Jack'ı seçmene mani olan tek şey sensin.
- Rabies is the only thing that would even come close to explaining this.
Böyle bir şey, bir tek kuduz hastalığı ile açıklanabilirdi.
It is the only thing that can get my people back.
O şey dostlarımı geri getirmenin tek yolu.
The ascendant is the only thing that can get my people back.
Dostlarımı kurtarabilecek tek şey o Yükseltici.
A new Gemini twin merge is the only thing that can strip Kai of his power.
Kai'nin gücünü elinden almanın tek yolu yeni bir Gemini ikiz birleşmesi.
The thing is, Bon, the only way a guy turns into a wolf is if it's magic, right, so technically, their venom's magic, too.
Şöyle bir şey var ki... Bir insanı kurda dönüştürebilecek bir şey varsa o da büyüdür değil mi? Yani teknik olarak zehirleri de bir büyüdür.
I'm doing the right thing... the only thing I can do... is giving up the child.
Yapabileceğim en doğru şeyi yapıyorum... Bu çocuktan vazgeçiyorum.
The only thing out there is Bird Island. - Thank you.
- Oradaki tek şey, Bird Island.
The only thing that I feel right now is anger.
Şu anda hissettiğim tek şey öfke.
The only thing stopping you from choosing Jack is you.
Jack'ı seçmemenin sebebi yine sensin.
'Cause I would argue, Dr. Rivers, the only thing "checked out" here is your staff, who I will now be thoroughly "checking out" "
Çünkü size açıkça söyleyeyim Dr. Rivers buradaki tek düzgün şey, kadronuz. Kendilerini "düzgünce" inceleyeceğim.
The only thing worse is when he stands perfectly still.
Ondan daha kötü tek şey tamamen hareketsiz durması.
My only, you know, uh, um, request is that we agree that if you're going to, if you're going to submit it or file it or something, that we just agree to limit, limit it, you know, to the relevant thing.
Senden tek talebim şu... eğer bu görüntüleri... mahkemeye sunacaksan falan sadece ilgili olan... kısımla sınırlandıracağız.
The only thing we're leaving is bodies.
Arkamızda bırakacağımız tek şey cesetler olacak.
The only thing that spared your life is your service to this city over the past 25 years.
Senin hayatını bağışlayan tek şey geçmiş 25 senede bu şehre hizmetlerindir.
Only the whole thing is a cover-up!
Her şey bir örtbasmış!
We'll probably never know exactly what happened, and probably the best thing, really the only thing, is for us to just move forward.
Muhtemelen asla tam olarak ne olduğunu bilemeyeceğiz, ve muhtemelen en iyi şey, gerçekten tek şey, biz sadece ileriye taşımalıyız.
The only thing that spared your life is your service to this city.
Seni hayatta tutan tek şey, bu şehre olan hizmetlerindir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]