The other thing translate Turkish
2,528 parallel translation
Oh, and the other thing is...
Ve diğer bir şey de...
The other thing is, the incorrect password was made of up four numbers :
Ayrıca yanlış şifre dört rakamdan oluşuyormuş :
Or the other thing you said, Torchwood?
Yoksa diğeri mi? Torchwood dediğin şey?
What was the other thing?
Diğer şey ne?
- Oh, and the other thing is...
- Oh, ve diğer bir şey de..
So... what are you going to do about the other thing?
Ee... Diğer olayı ne yapacaksın?
The other thing is we already spent all our money trying to get the dog, so there's gotta be something else you want.
Bir de bütün paramızı, şu köpeği alabilmek için harcadık o yüzden, istediğin başka bir şey varsa söyle.
And here's the other thing.
Bir de şu var.
Her tongue was the other thing.
'Başka şey'diliydi.
You know, the other thing I've learned about you guys, it's never just one secret.
Senin gibiler hakkında öğrendiğim bir şey de asla tek sırrınız olmuyor.
Please, I'm doing the other thing because you needed it.
Hayır, diğerini senin ihtiyacın olduğu için yapıyorum.
That's the other thing I'm offering you, a chance to be there in time.
Ve bu da bir diğer husus. Sana tam vaktinde olay yerinde olma fırsatını teklif ediyorum.
What about the other thing?
Diğer şeyden ne haber?
Okay, here's the thing. The woman we just talked to said that Mrs. Bagwell might have had some jewelry stolen from her, in addition to the other indignations that she suffered.
Az önce konuştuğumuz kadın, Bayan Bagwell'in yaşadığı diğer kötü olaylara ek olarak mücevherlerinin çalınmış olabileceğini söyledi.
I don't owe him a goddamn thing, but in 15 minutes my phone is gonna ring and my friend on the other line is gonna tell me exactly where he is.
Ona kuruş borcum yok ama 15 dakika içinde telefon çalacak ve telefondaki arkadaşım onun nerede olduğunu söyleyecek.
Well you see the thing is, FlyLo have had a lot of complaints recently because some of their flights has been delayed, so we're trying to get some other ones away early in order to redress the balance, isn't it?
Şimdi bakın, FlyLo son zamanlarda bazı uçuşların rötar yaptığına dair şikayetler aldı. Onun için erken uçuşlarla telafi etmeye çalışıyor.
I just think that the kindest thing we can do for each other is let each other go.
Bence, birbirimize yapabileceğimiz en büyük iyilik, ayrı yollardan gitmek.
The kindest thing we can do is let each other go.
Birbirimize yapabileceğimiz en büyük iyilik, ayrı yollardan gitmek.
She's half of one thing and half of the other, which means it's not really clear to us what you really are and probably not even to you!
Onun yarısı başka bir şey, diğer yarısı başka bir şey. Bu da demek oluyor ki senin ne olduğunu ne biz ne de sen söyleyebilirsin!
The great thing about Lesquisha and the thing I love about her is we can talk like this to each other, the way we vibing together, we can cuss at each other,
Lesquisha hakkında en sevdiğim şey birbirimizle böyle konuşabiliriz o kadar uyumluyuz ki birbirimize küfredebiliriz...
The other strange thing is the wife of the dying parishioner that Hoobin had visited prior said that he left their house at 9 : 00 p.m., but the Bishop said Father Hoobin didn't arrive until quarter of ten.
Diğer tuhaf nokta ise Hoobin ölmek üzere olan cemaat mensubunun eşinin dediğine göre saat 21.00'de oradan ayrılmış.
Stop it, we never see each other and the only thing you do is fight.
bırakın şunu, birbirimizi hiç görmüyoruz ve sizin tek yaptığınız kavga etmek.
You know, Ray and I always used to joke about how easily we could have ended up with the other guy's life, and I think the thing is that maybe I wanted his life more than I wanted to admit.
Ray ve ben sürekli bir diğerimizin hayatını çalma üzerine şakalaşırdık,... ama asıl olay şu ki belki de itiraf etmek istediğimden çok daha fazla onun yaşamını istiyordum.
You know, there might be a few other things I could teach you, but I think you've got the whole ass-kicking thing down.
Sana öğretebileceğim birkaç şey daha olabilir. Ama kıça tekme koyma olayını bitirmişsin.
The only thing they shoot in London is films or each other.
Londra'da atış yaptıkları tek şey birbirleri ya da çöp kovası.
You have other skills that you bring to the table. You're fun, you're spontaneous, you know how to diffuse a situation with humor, and that's no small thing. I mean, maybe she can toughen you up, and you could soften her up.
Senin masaya koyduğun farklı yeteneklerin var. ve bu kesinlikle az birşey değil. ve sen onu gevşetebilirsin.
The important thing is the two of you found each other.
Köprünün altından çok sular aktı.
Why does one thing not look like the other?
Neden biri diğerine benzemiyor?
Drew told me how you kicked ass the other night at that songwriting thing at the open mic.
Drew geçen gece açık mikrofon şarkı yarışmasında diğerlerini nasıl ezip geçtiğini anlattı.
So if the law will not do the right thing, other people will have to do the right thing, and they'll have to do the right thing by breaking the law.
Yasalar, eğer doğru şeyi yapmazsa, başka insanlar yapacaktır ve yasaları çiğneyerek de olsa, doğru şeyi yapmaları gerekecektir.
One thing has absolutely nothing to do with the other.
Bu ikisinin birbiriyle hiç alakası yok.
Why do you ask such a thing ah ah that would like the freedom of research as a winter... ah you level a few years first grade so if the subject matter or to vote for other more Well like you see in this village, where the lake Sawajiri
Neden böyle bir soru sordun? Şey... benim ara tatil ödevimdi de... - Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?
- It's the only thing I couldn't sell, other than the death ray. Just a box with a button on it.
İçinde düğme olan bir kutu.
But the thing is, we don't have to hate each other.
Olay şu ki, bir birimizden nefret etmemize gerek yok.
It's just the whole thing with Derek Hale the other night
Hepsi şu Derek Hale'in olduğu geceyle başladı.
When we were in the school the other night, every choice that I made, everything I did- - every single thing was to make sure that she was safe!
Geçen gece okuldayken, aldığım her kararda, yaptığım her şeyde- -... en ufak şeylerde onun güvende olmasına uğraştım!
Other thing... They put the sight on the top for a reason.
Diğeri de ; nişan yerini boşuna en üste koymamışlar.
And here's the other important thing :
Ve bir diğer önemli şey ise şu :
Look, I know it looked like I was getting a humdinger from your co-worker, while the other one was doing the reach around thing with the dry hump.
Biliyorum senin için geldiğim yerde beni patronun kızıyla gördün
The other day I met a girl in here, and one thing sort of let to another and we ended up getting coffee together.
Geçen gün burada bir kızla tanıştım... Sonra da laf lafı açtı sonunda ise kahve içmeye gittik.
It's just I had to weigh one thing against the other, and it seemed to me better you were terrified than... dead.
Düşünüp taşındım ve ölmendense korkmuş olmanı tercih ettim.
'The great thing about being friends with influential people'is that through them, you get to meet other influential people.'
"Önemli kişilerle arkadaş olmanın güzel yanı şudur ki onların sayesinde, başka önemli insanlarla tanışırsınız."
- Well, the CDs are the only other thing you took.
- Paradan başka aldığı tek şey CD'lerdi.
That is the end of your islet cell trial, not to mention any other thing you might be cooking up with
Bu adacık hücre deneyinizin sonu demek. FDA ile üzerinde çalıştığınız diğer şeylerden hiç bahsetmiyorum bile.
The other one does the same thing.
Diğer gemide aynı şeyi yapıyor.
She was drunk, and she did spill the wine all over her, and all over several other people, and--but you know, that's not the worst thing.
Sarhoştu üstüne de gerçekten şarap döktü başkalarının üstüne de. En kötüsü bu değil.
We though that "A" wiped Emily's hard drive because that's the kind of thing that "A" would do, but Ian is the only other person who would want those videos destroyed.
Emily'nin bilgisayarını formatlayanın "A" olduğunu düşündük çünkü bu, "A" nın yapacağı türden bir şeydi. Ama o görüntülerin yok olmasını isteyecek diğer tek kişi, Ian'dır.
But the important thing is that we're all getting a chance to know each other.
Ama en önemlisi, birbirimizi tanıma şansına kavuştuk.
You break the hospital, next thing you know your line of credit dries up at the bank and then your dealerships take their contracts to some other car wash chain.
Hastaneyi zor durumda bırakırsan, hemen ardından bankadaki kredi mevduatın azalacak sonra da senin bayilerin gidip başka bir araba yıkama zinciriyle anlaşma yapacaklar.
So this whole Cathy Tolke thing is gonna be a big problem when she's growing up across the street and we start getting each other's mail and phone calls and such,'cause I might be around for a while.
Küçük kızınız büyüyüp caddenin karşısında oturunca ve postalarımız, telefonlarımız falan birbirine karışmaya başlayınca bu Cathy Tolke olayı büyük sorun yaratabilir. Bir süre daha burada olabilirim.
One other thing - - as far as we know, only the FBI knew that Hirschbaum was at the hotel.
Bir şey daha var - - Bildiğimiz kadarıyla, Hirschbaum'un otelde olduğunu bilen sadece FBI idi.
the other thing is 17
the other half 29
the others 231
the other night 242
the other me 18
the other way around 24
the other woman 16
the other guy 58
the other one 318
the other day 439
the other half 29
the others 231
the other night 242
the other me 18
the other way around 24
the other woman 16
the other guy 58
the other one 318
the other day 439
the other side 74
the other way 103
the other two 35
the other 237
other things 54
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
the other way 103
the other two 35
the other 237
other things 54
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things like 24
things will change 18
things have changed 201
things to do 42
things could be worse 16
things are looking up 44
things are great 27
things are going well 18
things fall apart 17
things like 24
things will change 18
things have changed 201
things to do 42
things could be worse 16
things are looking up 44
things are great 27
things are going well 18