Hoş bir kız translate English
641 parallel translation
Ayrıca, o çok hoş bir kız.
Besides, she's rather pretty.
Çok hoş bir kız.
She's a very nice girl
Herhalde pek hoş bir kız değildi.
Not a nice girl, I take it.
- Çok hoş bir kız olduğunu düşünmüştüm.
- A very nice girl, too, I thought.
Cidden çok hoş bir kız.
She's a lovely girl. Perfectly lovely.
Çok hoş bir kız tanıyorum.
I know a very nice girl.
- Ne hoş bir kız. Bayan Mottram, sanırım.
- Mrs. Mottram, I...
Çünkü Gruber diyor ki, babası rehine olup her an öldürüleblilecek bu kadar hoş bir kız nasıl bu kadar ortalıkta olabilir.
Because Gruber says, how could a nice girl like that run around like that... her father is one of the hostages going to be killed any minute.
Charlie çok hoş bir kız.
Charlie's a fine girl.
- Hoş bir kız.
- She's a nice girl.
- O hoş bir kız.
- She is a nice girl.
Onun kadar hoş bir kızı
A little girl quite as nice as she
- Çok hoş bir kız.
- Very charming. - Hi, kids.
Koroda hoş bir kız var, bir süredir gözüm onda.
There's a cute kid from the chorus I've had my eye on for some time.
- Çok hoş bir kız.
- That's a nice-looking little girl.
Hoş bir kız olduğunu elbette önceden duymuştum.
I certainly had already heard she was a delightful girl.
Hoş bir kız... onun için düşündüğünüz bu mu?
A delightful girl, that's what you think her?
- Ne? - Hoş bir kız.
What?
O hoş bir kız.
She's a nice girl, Mary.
Hoş bir kızın çocuk büyütmek yerine bu hurdada ne işi mi var?
What's a nice girl doing in a dump like this instead of raising a family?
Çok hoş bir kız, hele de tanımaya başlayınca.
She's a delightful girl, especially when you get to know her.
- Çok güzel, hoş bir kız.
- A nice, sweet girl
Çok hoş bir kız gibi görünüyor.
She seems like such a nice girl.
- Hoş bir kızla karşılaşacaksınız...
- You'll meet a nice girl ─
Çok hoş bir kızdır. Şimdi tanışırsınız.
She's very pretty, you'll see.
O hoş bir kız.
She's a nice girl.
Hoş bir kız.
Uh, she's a nice girl.
Hoş bir kız, değil mi?
Nice, isn't she?
- Hoş bir kız.
- A nice girl.
Çok hoş bir kız.
A very nice girl.
Hepimiz ne hoş bir kız derdik.
We all thought she was a nice girl.
Ellen, o hala çok hoş bir kız.
Ellen, she's still a nice girl.
Hoş bir kız.
There's a nice girl.
Kızın, kendi evinde hoş bir erkekle otururken senin içeri bu kılıkta girdiğini düşünsene bir. Ayakkabılarını çıkarmış, pantolon askılarını indirmiş ve nefesin, ucuz likör kokar bir halde giriyorsun.
Suppose she were entertaining a young man and you came in with your shoes off, suspenders down, and smelling of cheap liquor.
Aslına bakarsan oldukça hoş, güzel bir kız.
Regarding the light of a young woman, she's a fine, handsome girl.
Bu... tam da çok hoş bir kız filciğe göre. Çok güzel.
This is...
Sadece hoş ve orta seviye bir kız.
Just a lovely, average girl.
Birçok kız, bütün gece bir domuz ağılında uyuyup... sabah yiyecek bir şey olmadığı söylendiğinde... bunu hoş karşılamaz.
You take lots of girls and made them sleep in a hog sty all night, and then didn't tell them where their breakfast was coming from... the next morning, they wouldn't take it lying down.
Ne hoş bir şaşkınlık. - Bu arsız genç adam yok mu!
This cheeky young man!
Hoş bir kız.
A nice girl.
Tüm hayatını, davranışlarına dikkat ederek geçir sonra kalk kızını hoş bir karmaşanın içinde bul.
You spend all your life behaving yourself... then they find your daughter in a lovely mess.
Bir tanesini gerçi, çok hoş kız.
Or one of them anyway. She seemed very nice.
Çok hoş ve zarif bir kız.
A fine young lady.
Çok hoş ve zarif bir kız, Pip.
A very fine young lady, Pip.
En gençleri olan Bayan Denver, onun kızı değil ve Bayan Fleuretty, oldukça da hoş bir bayan kendisi, o da tam olarak- -
Miss Denver, she's the young one there, she ain't his daughter. And Miss Fleuretty dad-blasted fine figure of a woman that she is... -... well, she ain't exactly- -
Hoş bir hikaye : "Senatörün Kızı Evli Bir Adamla Beraber."
Make a pretty story, the senator's daughter involved with a married man.
Çok hoş bir kız.
She's a very nice girl.
Bu kız hünerli biri olmalı, ateşli, çekici, güzel afacan görünümlü, hoş bir bayan.
This girl has to be a virtuoso performer, with fire, charm, beauty... a great lady with a gamine quality.
Eğer üstünden şu geyik postunu çıkartıp şık giyinirsen... hoş ve sevimli bir kız olacağını seziyorum.
If you ever crawled out of that deer hide and dolled up a bit I got a hunch you'd be a passable, pretty gal.
Sana göre bir kız, bir partide, hoş, çizgili yelek giymiş kasılarak yürüyen ve "O kadar yakışıklıyım ki bana karşı gelemezsin" bakışları atan bir adamı görür.
You think a girl goes to a party and there's some guy in a fancy striped vest strutting around giving you that I'm-so-handsome - you-can't-resist-me look.
Bu kadar dürüst küçük bir kızı tanımak ne hoş.
How wonderful to meet such a natural little girl.
hoş biri 36
hoş bir yer 30
bir kız 192
bir kızım var 22
bir kız mı 24
bir kız var 17
bir kız vardı 25
bir kızla tanıştım 24
bir kızımız 16
bir kızılderili 16
hoş bir yer 30
bir kız 192
bir kızım var 22
bir kız mı 24
bir kız var 17
bir kız vardı 25
bir kızla tanıştım 24
bir kızımız 16
bir kızılderili 16
kıza 18
kızım 866
kizzy 59
kızlar 1180
kız kardeş 33
kızı 63
kızgın 55
kızıl 90
kızarmış 18
kız mı erkek mi 23
kızım 866
kizzy 59
kızlar 1180
kız kardeş 33
kızı 63
kızgın 55
kızıl 90
kızarmış 18
kız mı erkek mi 23
kızın 46
kız kardeşim 118
kızkardeşim 29
kızınız 24
kızma 130
kızılderili 47
kızgınsın 35
kız arkadaşın var mı 49
kızgınım 46
kız kardeşi 30
kız kardeşim 118
kızkardeşim 29
kızınız 24
kızma 130
kızılderili 47
kızgınsın 35
kız arkadaşın var mı 49
kızgınım 46
kız kardeşi 30
kızım nerede 44
kızıl saçlı 27
kızgın değilim 76
kızdın mı 66
kız kardeşin 28
kız kim 43
kızdım 17
kızgın mısın 51
kızarmış tavuk 16
kız arkadaşın mı 34
kızıl saçlı 27
kızgın değilim 76
kızdın mı 66
kız kardeşin 28
kız kim 43
kızdım 17
kızgın mısın 51
kızarmış tavuk 16
kız arkadaşın mı 34