Genç adam translate Spanish
5,653 parallel translation
O genç adam imansız bir sefahattı.
Era un bellaco libertino, ese joven.
Bayan Goodwin, çok üzgünüm ama torununuz Steven ve yanındaki iki genç adam cinayete kurban gitmişler.
Sra. Goodwin, lo siento mucho, pero su nieto Steven y otros dos jóvenes fueron víctimas de un aparente homicidio.
O genç adamın potansiyeli vardı.
El joven tenía potencial.
Bu genç adam bir kahin.
Este joven hombre es clarividente.
Ve bu da Kutsal Baba'dan alıntı yaparsam "O genç adam çok başarılı olacak"
Y para citar las palabras de aprobación de Su Santo Padre :
- Oh, merhaba, genç adam. - Merhaba.
- Hola joven.
- Bu genç adam oy sandığında bir sorun olduğunu söylüyor.
- Este joven dice que hay un problema con una urna.
Korkutucu, öyle değil mi genç adam?
Los principiantes? Debe ser valiente.
- Bu yakışıklı genç adam kim?
Y este chico guapo, ¿ quién es? Es...
Dediklerine dikkat et, genç adam.
Necesitas controlarte, jovencito.
Ama eve sokamazsın, genç adam.
No es para usar en casa, jovencito.
Hey, nereye gittiğini sanıyorsun, genç adam?
Oye, ¿ dónde te crees que vas, jovencito?
Genç adam kalp krizinden ölüyor tamam ama aynı zamanda köpeğinin de ölmesi biraz fazla tesadüfi.
Que un joven muera de un ataque al corazón, bien, pero que su perro también muera, es mucha coincidencia.
"Görünüşe göre orada genç adamın yanın da bir de kız var dı..."
"Parece que había una chica al lado del soldado."
- Tamam. Bir genç adamın, başka bir genç adama duygusal yakınlık kurmasıyla ilgili.
Esta historia trata sobre un joven hombre que desarrolló afecto por otro joven hombre.
Genç adam, duygularını daha fazla içinde tutamayınca bir video hazırlamış. Arzularını şiirsel olarak video aracılığıyla dışa vurmuş.
Cuando el joven hombre no pudo reprimir más sus sentimientos, hizo un vídeo... expresando sus deseos por medio de la poesía.
Daha sonra genç adam, videoyu elektronik postayla ya da senin anlayacağın, e-posta ile göndermiş.
Y el joven hombre envió el vídeo por correo electrónico, o e-mail, como suele decirse.
Sonra ortaya çıkmış ki, diğer genç adam, o genç adamın duygularını paylaşmamış.
Resulta que el otro hombre joven no compartía sus sentimientos.
Genç adam doğal olarak bu acımasız durum karşısında çok kırılmış ve yer altındaki ıssız bir otoparkta duygularıyla yüz yüze gelmiş.
Así que, comprensiblemente triste por aquella cruel traición, el joven hombre se confrontó con objeto de sus deseos en un párking subterráneo desierto.
Suratından göz yaşları damlarken şiiri bir kez daha okumuş. Diğer genç adamın karşısında kazanan o olmuş gibi.
Y con lágrimas cayendo por sus mejillas... recitó de nuevo el poema... mientras apaleaba sangrientamente al otro joven hombre.
Genç adam yükselip onu yakalar.
La sangre joven redobla el paso, consigues lo tuyo.
Çok fazla, çok fazla iyi yarışçı ve genç adam yarışlarda öldü.
Muchos jóvenes corredores murieron en las carreras...
Birçok genç adamı değiştiren şey.
Lo mismo que cambia a muchos jóvenes...
Burayı terk etmeme şu kadar kaldı genç adam.
Joven, estoy así de cerca de marcharme.
Bu seni ilgilendirmez, genç adam.
No es asunto tuyo, muchacho.
Derdin ne, genç adam?
¿ Qué es lo que les pasa, muchachos?
Üçüncü rütbe saray kıyafetleri giyen bu genç adam benim rakibim olacak.
Este hombre joven en túnicas de la Corte de Tercer Rango... Será mi adversario.
Bu genç adamı daha önce görmemiş miydik?
Es el joven que acabamos de ver, ¿ no?
Adın ne genç adam?
¿ Cómo se llama, jovencito?
- Genç adamım ben.
Tenemos una audición que hacer.
Seni bulmadan önce ne olduğunu unutma ; Kaderi genç yaşta mezara girmek ya da hapse girmek olan küçük, zavallı bir İrlandalı adam.
No olvides lo que eras cuando te encontré por primera vez... un pequeño infeliz irlandés destinado a la cárcel o una tumbra temprana.
Bay üç, daha genç bir adam. Muhtemelen yetişkinliğe daha yeni girmiş.
Señor Tres es un hombre algo más joven, quizás solo recién avanzando hacia la edad adulta.
Genç bir adam verdi.
Me fue cedida por un hombre joven...
Beş genç kıza tecavüz eden ve onları öldüren bir adam elini kolunu sallayarak çıkabilir eğer ki sen konuşmazsan.
Un hombre que violó y mató cinco chicas jóvenes podría terminar saliendo libre a menos que tú declares.
Elbette Bay Branson genç bir adam ve hayatının geri kalanı boyunca yalnız kalması da beklenemez ancak yine de...
Por supuesto, el Sr. Branson aún es un hombre joven y no se puede esperar que se quede soltero pero aún así...
Bayan Patmore, genç bir adamın benimle flört etmesi nasıl bir bilseniz... Yanlış fikre kapılmasına neden olmasa onu oracıkta öpebilirdim.
Sra. Patmore, si supiera lo que se siente tener a un joven hombre dispuesto a cortejarme lo besaría si es que no le diese la idea equivocada.
Dün genç bir adam onu göremeye çalıştı.
Ayer un joven trató de verla.
Bu düzgün aile adamı yirmi yıl hapse giriyor genç oyuncu da dünyanın en büyük yıldızlarından biri oluyor.
Verás, y este honesto trabajador va a la cárcel por 20 años. Y el joven actor se convierte en la estrella más famosa del mundo.
- Çok genç görünümlü adam...
- esa tarde...
Hikâye, çok genç bir çocuk, yaşlı bir adam ve bir eşek hakkında.
Es sobre un niño pequeño, un anciano y un burro.
- Dediklerine dikkat et, genç adam.
¿ Qué?
- Genç bir adamın vahşice ölümüne mi gülüyordunuz?
- ¿ Os estáis riendo de la muerte violenta de un hombre joven?
Genç bir kadındı. . ve bir adam.
Eran una mujer joven, y un hombre.
... insanın ölümüne neden olursun : kulaklı ve yeşil gömlek giyen genç, bankta oturan çift, kendi başına satranç oynayan yaşlı adam.
El adolescente de la camisa verde y los auriculares, la pareja del banco, el anciano que está jugando al ajedrez contra sí mismo.
- Genç bir adam ilaç çaldı diye, hapsedilmiş canileri her gün tedavi ettiğim binaya geri dönme travmasıyla baş edebilir miyim?
- ¿ Puedo lidiar con el trauma de regresar al edificio donde trato a asesinos confinados cada día porque algún joven robó drogas?
Genç bir adam...
Un hombre joven...
"Açık giyimli genç bir adam, kızışmış köpek gibi beni takip etmeye başladı..."
"Un hombre joven, vestido sencillamente, comenzó a seguirme como un perro en celo."
Bazen genç bir adam senin isteklerini umursamıyor, ama bir de bakmışsın, bunu yaparak senin daha çok saygını kazanıyor.
A veces un joven puede ignorar tus deseos, y acabas respetándole más.
Henry Ford kendi aracını yapana kadar arabalar sadece zenginler içindi. Genç bir girişimci, çalışan bir adam olarak hayali, çalışan bir ailede sepetli motosiklete sahip olmaktı.
Hasta que Ford hizo lo suyo los autos eran básicamente para los adinerados... así que, para un hombre trabajador, de familia trabajadora, su sueño era comprar una motocicleta con sidecar...
Şu anda da bana boğazından okla vurulduktan sonra ortadan ikiye bölünmüş genç bir adam olduğunu söylüyorlar.
Y ahora me están diciendo que hay un joven que recibió un disparo en la garganta con una flecha y literalmente fue cortado por la mitad.
20'lerinde genç bir adam. Koyu mavi ceket, kot pantolon ve gri sırt çantası.
Un hombre de unos 20, camiseta azul oscuro, tejanos, mochila gris.
adam deli 37
adamlarım 38
adamın biri 39
adam haklı 53
adamımsın 21
adam kim 19
adam öldü 39
adam nerede 23
adama bak 17
adamımız o 17
adamlarım 38
adamın biri 39
adam haklı 53
adamımsın 21
adam kim 19
adam öldü 39
adam nerede 23
adama bak 17
adamımız o 17
adam kaçırma 35
adam ölmüş 24
adam değil 16
adamı rahat bırak 23
adam mı 39
adamı duydun 40
adamı duydunuz 27
genç kız 23
genç bir kız 20
genç bir adam 28
adam ölmüş 24
adam değil 16
adamı rahat bırak 23
adam mı 39
adamı duydun 40
adamı duydunuz 27
genç kız 23
genç bir kız 20
genç bir adam 28