Kaybedecek zaman yok translate Spanish
293 parallel translation
" Ama kaybedecek zaman yok.
" Pero no hay tiempo que perder.
Kaybedecek zaman yok.
No hay ni un minuto que perder.
Kaybedecek zaman yok.
No hay tiempo que perder.
Kaybedecek zaman yok.
No hay tiempo.
- Söylüyorum, kaybedecek zaman yok.
Tome. ¡ Alan! Te digo que no hay un momento que perder.
- Kaybedecek zaman yok.
- ¡ Tranquilo! - ¡ No hay tiempo que perder!
Kaybedecek zaman yok. Koloniyi, yuvayı bulmalıyız.
Hay que hallar la colonia, el nido.
Kaybedecek zaman yok!
No hay tiempo que perder.
Öyleyse kaybedecek zaman yok.
Entonces no perdamos tiempo, ¿ no crees?
Peki, yeter. Kaybedecek zaman yok.
No perdamos tiempo.
- Kaybedecek zaman yok.
- No hay tiempo que perder.
Majeste, kaybedecek zaman yok.
Majestad, no hay tiempo que perder. - Debemos ir a Munich.
Pekala başçavuş, kaybedecek zaman yok.
No hay tiempo que perder.
- Zaman yok. Kaybedecek zaman yok.
- No hay tiempo que perder.
Anlıyorum efendim. Kaybedecek zaman yok, efendim.
Ah, no hay tiempo que perder.
Kaybedecek zaman yok, efendim.
- No hay tiempo que perder.
"Kaybedecek zaman yok." Kırk iki yıldır ordudayım ve bu sözü hiç duymadım.
Llevo 44 años en el ejército y nunca había oído esta frase.
Pekala, kaybedecek zaman yok.
- Es igual. No hay tiempo que perder.
Günaydın. Kaybedecek zaman yok.
No hay tiempo que perder.
Kaybedecek zaman yok. Kaybedecek zaman yok.
No hay tiempo que perder.
Gazetede sizin sözünüzün ilanını gördüm ve "İşte ona söylemek istediğim böyle bir şey." diye düşündüm. KAYBEDECEK ZAMAN YOK
He visto su frase en el periódico y he pensado que me gustaría decírsela.
- Kaybedecek zaman yok. - "Kaybedecek zaman yok!"
- No hay tiempo que perder.
"Kaybedecek zaman yok." - "Kaybedecek zaman yok."
No hay tiempo que perder.
Neyse kaybedecek zaman yok, başçavuş. - Dikkat efendim!
- No hay tiempo que perder.
Anladım önemli insan, kaybedecek zamanın yok. Acelen neydi peki?
"Entiendo, un hombre importante sin tiempo que perder. ¿ Por qué tenía prisa?"
Kaybedecek zamanımız yok.
No hay tiempo que perder.
Kaybedecek zamanımız yok efendim.
No hay tiempo que perder.
Hücrede oturarak kaybedecek zamanım yok.
Yo no hice nada malo al saltar debajo de una ventana.
Kaybedecek zamanımız yok.
No tenemos tiempo.
Kaybedecek zamanım yok gibi geliyordu. O günler... yani, o... harcamam gereken bitirmek istediğim herşeyi bitirmek için kendimi acilen toparlanmam gereken zamanlar gibi
Tenía la sensación de que no debía perder mucho tiempo, que mis días estaban... bueno, eso-- - que no debo malgastar el tiempo, que tengo que actuar con rapidez-- - para poner en orden mis cosas y-- -
Kaybedecek fazla zamanımız yok, deniz hızla yükseliyor.
- Vamos, la marea sube deprisa.
- Kaybedecek zamanımız yok.
- No hay tiempo que perder.
Oh, pardon Müfettiş ama kaybedecek zamanımız yok.
Lo siento, inspector general.
Kaybedecek zamanım yok.
No tengo tiempo que perder.
Kaybedecek fazla zamanımız yok.
Les hemos despistado.
Kaybedecek zamanımız yok, hemen atınıza binerseniz bizi memnun etmiş olursunuz.
No hay tiempo que perder, así que le pediría que montase ya.
Sorun değil Livia ama artık kaybedecek zamanımız yok.
Está bien, Livia,... pero ya no hay tiempo que perder.
Kaybedecek zamanımız yok!
¡ No tenemos tiempo que perder!
Kaybedecek fazla zamanın yok.
Todavía te queda un poco de tiempo.
Jeanne, biraz ciddi ol. Kaybedecek zamanım yok.
Jeanne, en serio, no puedo perder tiempo.
İnin aşağıya, onu biraz yürütün, kaybedecek zamanımız yok.
Bájale y hazle caminar, pero pronto, no hay tiempo que perder.
Bu değerli zamanın kaybedilmesi olur ve benim kaybedecek zamanım yok.
Sí, pero eso sería perder muchos minutos valiosos, nena... y no puedo darme el lujo de perderlos.
- Lütfen, kaybedecek zamanımız yok.
- Por favor, no hay tiempo que perder.
Tercihimiz sizsiniz fakat kaybedecek zamanımız yok.
Comendador, le preferimos a usted, pero no podemos perder más tiempo.
Şimdi kaybedecek zamanımız yok.
No hay tiempo que perder.
Kaybedecek zamanımız yok, beyler.
No hay tiempo que perder.
Kaybedecek fazla zamanımız yok.
No tenemos tiempo que perder.
Kaybedecek zamanımız yok.
Es muy grave... Debemos hacer algo antes que sea tarde.
Kaybedecek zamanım yok. Yeğenime de böyle oldu işte.
Bondadoso, como mi sobrina!
- Hayır, "Kaybedecek zaman yok."
- No.
- "Kaybedecek zaman yok!"
No hay tiempo que perder.
kaybedecek zamanımız yok 32
zaman yok 141
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
zaman yok 141
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yoksa ben 17
yok mu 410
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok canım 523
yok birşey 158
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yok et 47
yoksa ne 75
yok yahu 26
yok etmek 16
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37