Sadece bir adam translate Spanish
2,407 parallel translation
Çünkü o sadece bir adamı aramıyor. O duygunun peşinde.
Porqué el no esta solamente buscando a un hombre ahora está tras ese sentimiento..
Sadece bir adam bekliyorlar, değil mi, Gabe?
Ellos sólo esperan a un tío, ¿ verdad? Gabe.
Ve sen sadece bir adam vardı Kim, güzel ediliyordu Değil bir adam aslında beni sevdi.
y tu eras solo un chico que estaba siendo amable no un chico que realmente le gustaba
Yerinde olsaydım dövmeyi araştırır ve sadece bir adam için endişelenmezdim. Özellikle de ölü bir adam. Şef, burada sigara içemeyeceğini biliyorsun.
Sólo digo que si fuera tú, estaría investigando el tatuaje y no sólo preocupándome por un tipo, especialmente por uno muerto.
Sıradan birisi. Sadece bir adam.
No es nadie, solo un chico.
Ben sadece bir adamım işte. " ddedim.
Y dije, no es gran cosa.
Sadece bir adamı.
Un hombre.
"Bazıları kırmızı bir balonu kovalayan deli bir adamı görür sadece fakat ben bana asla vazgeçmemeyi öğreten bir babayı görüyorum."
"Algunos ven a un loco persiguiendo un globo rojo. Pero yo veo a un papá enseñándome a no darme nunca por vencido".
Sen sadece yaratıkların tümünü Aslında bir adamın egolarını
Todas las criaturas que acabas de ver...
Sadece, siyahi bir adamı evine almak istemiyorsun.
No quieres dejar que entre un hombre negro en tu casa
Bununla ilgili anlamsız bir şeyler var. Adam sadece onu hastaneye götürmüş ve orada bırakmış.
Algo en este caso no encaja el chico simplemente la llevó al hospital y la dejó allí
Tanıdığımız bir adam sadece. Ezik bir blogu falan var.
Oh, es solo un tío que conocemos con un blog patético
O sadece, sana abayı yakmış olan yalnız bir adam.
Él sólo es un hombre solitario que ha fijado su vista en ti.
Ayda bir Adam'ı sormak için arar sadece.
Ella me contacta cada ciertos meses para saber de Adam.
Adam gibi adamdır. Sadece iyi bir erkek arkadaş olmaya çalışıyordu.
Es un tipo muy decente.
Ben, sadece psikoloji hakkında birazcık bilgisi olan ve kötü adamları yakalamayı seven bir adamım.
Sólo soy un tío con algo de conocimiento sobre psicología y amor a atrapar a los chicos malos.
Bana sadece bir isim söyle... Bağlantı kurman gereken adam kimdi? Anlaşma yapabiliriz.
Sólo dame un nombre, del tío que se suponía para hacer contacto, ¿ sabes?
bak, bizim ilişkimiz harika. sensiz bunu yapamam ben sadece yetişkin bir adamın poposunu temizleyemem artık.
Mira, nuestra relacion esta en las rocas. No puedo hacer esto sin ti. No puedo limpiar popo de adultos otra ves.
Sadece küçük bir grup bilim adamının girmesine müsaade edildi.
Sólo se permitió el acceso a un pequeño grupo de científicos
Sadece öyle hissettin diye kanun adamı bir polis memurunu tutuklayamazsın.
No puedes arrestar a un oficial simplemente porque te apetece.
Evet ama aynı zamanda sadece eşiyle olmak isteyen bir adam.
Sí, pero también es solo un hombre que quiere estar con su mujer.
O gün bir adam olacağım sadece, "baba" değil. O gün sadece herifin teki olacağım.
me convierto un tipo no "papi"... en un tipo corriente.
Bugün bizi sadece bir çift adam olarak düşünün.
Hoy, pensar en nosotros solo como un par de chicos.
ve bu adamın 414 wright'ı ne zaman havaya uçurmayı planladığı konusunda bir fikriniz yok ee, gün içinde değil sadece sabah 9 : 18 olduğunu biliyorum arabadaki bi bomba tüm şehirde hissedilen patlama yapabilir mi?
Y no tienes idea de cuando este hombre tiene la intención de volar el 414 de Wright? Bueno, no el día, sólo que sucede a las 9 : 18 de la mañana. ¿ Podría un coche bomba realmente causar una explosión que se sintíera por toda la ciudad?
Sadece işini yaparken, hem de iyi yaptığı için canını veren bir adamın bu şekilde hatırlanacağına inanmayı reddediyorum.
Me niego a creer, que un hombre da su vida haciendo su trabajo, haciendolo bien... Y así es la manera que será recordado.
- Ama bu sadece bir söylenti adamım.
- Pero es sólo un rumor.
Hayır, ben sadece duvara karşı olan bir adamım.
No, solo soy un hombre contra la pared.
Sass Dumonde öldürüldüğü sırada Adam'ın bağlı olduğu sadece bir bilgisayar varmış.
Adam estaba conectado a un solo ordenador cuando Sass Dumonde fue asesinada.
Çünkü bir adam sekreterimi aramış ama sadece eski aşkım olduğunu söylemiş.
Porque la recepcionista me dijo que llamó un hombre, pero que sólo le dijo que era mi ex-amante.
Sözü yok dedim ya şarkının. Bir adam klarnet çalıyor sadece.
No hay canto, es sólo un hombre con un clarinete.
sadece sokak ışıkçısı bir çocuk olduğunu söylüyor, bu adam.
Dice que solo repara semáforos.
Ben sadece ve sadece, düşüncesiz bir çaba ile defalarca Gundam'ları aşmaya çalışmış bir adamım.
que en su estupidez trató una y otra vez superar a los Gundams.
Çalılıklardan gelen hışırtıların ne olduğuna bakmaya giden mağara adamı onun sadece hafif bir rüzgar olduğunu düşünen adamdan daha çok yaşamış.
El hombre de las cavernas que escuchó un susurro en los arbustos y fue a revisar que era vivió más tiempo que el que asumió que solamente era la brisa.
Ben sadece piposuyla evde kilitli kalmış uykulu bir adamım.
Sólo soy un chico dormilón que se quedó con la puerta cerrada fuera de casa con una pipa.
Sadece arkada uyuyan bir adam olacak. Pekâlâ.
Sólo que lo haremos con el viejo roncando atrás.
Hayır, sadece benim kazandan gelen bir adam.
No, es el que arregla mi calentador.
Bu aynı Geçen Yaz Ne Yaptığınızı Biliyorum filmi, gibi sadece kançalı adam yerine, Andre'nin müziklerinden nefret eden bir maymun var.
Parece Sé lo que Hicieron el Verano Pasado. En lugar de un tipo con un gancho es un mono joven... con un odio compartido por el gusto musical de Andre.
Yani şu an ben sadece deli bir adamım.
Así que ahora mismo... soy un gran tonto sin remedio.
Sadece sana bakacak bir adam bul.
Encuentre a alguien quien sólo la mire a usted.
Ben sadece tek bir adamın peşinde olduğumu sanıyordum.
Pensé que sólo iba a arrestar a un tipo.
Kötü bir adam değildi. Sadece biraz şımartılmıştı.
No era un mal tipo, sólo engreído.
Sadece uçabilen bir adam o.
Es sólo un hombre que vuela.
- Bir avuç adam sadece.
- Está llena de hombres.
Ben sadece ünlüler tarafından baltalanmış bir adamım.
Sólo soy el tipo... que puede torpedear tu carrera para alcanzar el estrellato.
O adam sadece beni çalıştıran eski bir kurt.
No, él es un veterano con el que entreno.
Ama sadece her gün bir adam hizmet edebilir.
Pero ella sólo puede servir a un hombre al día.
Sadece tek bir adam, çaresine bakamıyor musunuz?
Es sólo un tipo, ¿ y no se pueden ocupar de él?
Sadece ölen bir adamın zırvalıkları.
Sólo los sermones de moribundo.
He Nan öngörün sadece tek bir adamın kararını ilgilendirmiyor fakat Cao Man'ın tavrına bakıyoruz, Yabancılarla çoktan anlaşmaya varmış gözüküyor
Pero viendo la actitud CaoMan, parece que ya está llegado a un acuerdo con los extranjeros
Bir kurt adamı sadece gümüş ve ateş öldürebilir.
Solo la plata y el fuego puede matar a un licántropo.
Dönüşüp dönüşmediğini kimse bilmiyor ama öyleysen, seni sadece başka bir kurt adam öldürebilir.
Nadie sabe si te conviertes en uno... Pero si lo eres, solo otro lobo puede matarte.
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane mi 18
sadece bir tane 124
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane mi 18
sadece bir tane 124
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir dakika 169