Sadece bir oyun translate Spanish
697 parallel translation
O prenses değil. Tehlikeli bir kadın. Bu büyük aşk sadece bir oyun.
Y como él era el mayor idiota de a bordo, se propuso pescarlo.
Sonuçta bu sadece bir oyun.
¿ Qué importa? Sólo se trata de un juego.
- Sadece bir oyun sanacak.
Pensará que es sólo un juego.
Bu sadece bir oyun, durma ateş et.
No voy a hacerlo. Es sólo un juego.
Yani bu sadece bir oyun mu?
¿ Apenas es un juego?
- Sadece bir oyun olduğunu biliyorum. Ama şimdi kendini bırakırsan, "idare eder" dersen, ileride de böyle olursun.
Sé que es un juego, pero si te rindes si te conformas con ser regular eso es lo que serás.
Bu savaş sadece bir oyun.
¡ Ven esto como un juego!
Siz subaylar için bu sadece bir oyun...
Para los oficiales es una diversión.
Sadece bir oyun! Sorun olur mu?
Solo un rato. ¿ Te importa?
Neyse ki sadece bir oyun.
Por fortuna, es sólo un juego.
"Çubuk oyunu sadece bir oyun değildir yaşayan bir canlıdır."
las pajitas no son sólo un juego. Es un organismo viviente.
Sonuçta, bu sadece bir oyun.
Después de todo, sólo es un juego.
Bu sadece bir oyun.
Es sólo un juego.
- Ama Ippolita, sadece bir oyun.
- pero Ippolita, es solo un juego.
Bir oyun Oliver, sadece bir oyun.
Es sólo un juego, Oliver. Sólo un juego.
Bu sadece bir oyun. "
Es solo un juego ".
Bu sadece bir oyun mu? " dedi. Hem de poker için?
¿ Es un simple juego? ". ¿ El póquer?
Bu sadece bir oyun.
Sólo es una obra.
Hadi ama, bizimle oyna. Sadece bir oyun.
Vamos, juega con nosotros... es sólo un juego.
Sadece... Sadece bir oyun daha ve sonrasında rahatsın.
Sólo una vez más y basta.
Sadece bir oyun.
sólo un acto.
Sen de, " Bu sadece bir oyun.
No te entran ganas de decir :
Satranç asla sadece bir oyun değil, dostum.
El ajedrez nunca es solamente un juego, amigo.
Venedik'te tövbe etmesinin, sadece bir oyun olduğunu söyledi.
Que su abjuracion en Venecia,
İkincisi, bu sadece bir oyun.
Número dos, esto es solo un juego.
- Bu oyun sadece bir oyun mu?
- ¿ Es este juego sólo un juego?
Sadece bir oyun.
Sólo un juego.
- Bu sadece bir oyun, Silvia.
- Sólo es un juego, Silvia.
Yeter düşündünüz. Aptal olmayın. Bu sadece bir oyun.
Vamos, no sea tonto, Dígale usted que se trata de un juego, una dramatización...
Sinirlenme, sadece bir oyun.
Ahora, no sigas enfadada, Es solo un juego,
Bunun sadece bir oyun olduğunu unutmamalıyız.
No hay que olvidar que esto es una obra.
Bu sadece bir oyun. Ya onlar ya da biz.
Que es como un juego : nosotros contra ellos.
Bu sadece arkadaş arasında küçük bir oyun.
Es sólo un simple juego entre amigos.
Yani bu oyun sadece bir şaka mıydı?
¿ Quiere decir que...
Asma suratını, kötü bir oyun yazdın sadece.
Está bien, escribiste una obra mala.
18 saatlik yol tepiyorum ve bana sadece burayı gezebileceğimi söylüyorsunuz. Ne çeşit bir oyun peşindesiniz bilmiyorum ama ben sizin adamınız değilim.
Claro que lo hay, sólo investigaremos 18 horas y nos dices que sólo podemos pasar por acá.
Ve gördüğüm o tekrarlayan rüyalar sadece zihnimin yarattığı anlamsız bir oyun değil.
Mi sueño no es una cosa insignificante,
Bu sadece yeni bir oyun.
Es sólo que es una nueva aventura.
Küçük bir oyun hazırlayacağız, sadece sen ve ben.
Arreglamos un juego aquí, sólo tú y yo.
Sadece küçük bir oyun oynuyoruz.
Es un jueguecito.
- Sadece adil bir oyun. - Bu çamur atma!
- Es prensa amarilla.
Tüm bu aptal hayvan insanların her birinin içinde sadece oyun oynarken dışa vurdukları bir kişilikleri var.
En cada uno de esos estúpidos animales humanos hay una personalidad que solo se deja ver en el juego.
- Arkadaşlar arasında bir oyun sadece.
- Un juego entre amigos.
Hayatım bu olayı çözemesem bile, sadece edindiğim tecrübelerden... - bir kitap, oyun hatta film çıkar.
¡ Aunque no lo encuentre puedo escribir un libro, una obra de teatro, una película!
Bana yeni bir oyun gösteriyordu. Bu oyun sadece bana özel olduğu için kimseye söylemeyeyim diye bana yemin ettirmişti.
Me enseñó un juego nuevo ; me hizo prometer que no se lo diría a mamá, a papá, ni a nadie, porque era un juego especial, sólo para mí.
Hiç bitmeyen bir oyun gibi. Sadece oyuncular farklı. Gerisi aynı.
Es el mismo juego que vuelve a empezar, con distintos jugadores, y sin embargo tan iguales.
Sadece seni kandırmak için bir oyun oynuyorduk.
Era un juego.
Bu oyun sadece iptal edilmekle kalmayacak, fakat sizlerden hiçbirinin herhangi bir sahnede çalışmamanızı da sağlayacağım!
La obra no sólo está cancelada sino que me encargaré de que ninguno vuelva a trabajar en teatro.
Sadece lanet bir oyun!
¡ Era un maldito juego!
Sadece oyun oynayan bir çocuktun
Cuando niños al jugar
Sadece senin bir oyun lazım bize.
Solo un voto. ¡ Es todo lo que necesitamos!
sadece bir adam 18
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24
sadece bir gece 27
sadece biraz 87
sadece bir kere 62
sadece bir 91
sadece bir tane 124
sadece bir tane mi 18
sadece bir kez 77
sadece bir yudum 20
sadece bir fikir 24