Bu şekilde translate French
28,129 parallel translation
Bu şekilde, hiçbir kitap hasar görmedi.
Ainsi, aucun livre n'est abîmé.
Seni bu şekilde anlayacak biri lazım sana.
Il te faut quelqu'un qui comprenne ça.
- Ve bu şekilde donmuş.
Et il a été gelé comme ça.
Evet, bazısı bu şekilde 30 yıl yaşıyor.
Oui, et certains d'entre eux passent jusqu'à 30 ans dans leur isolement auto-infligé.
Bu şekilde yaklaşmak pek onun tarzı değil ama Rebecca çok akıllı biri.
Ok, il est pas dans son meilleur intérêt d'adopter cette approche, mais Rebecca est méchant intelligent.
Bu şekilde en azından ailesine bırakacak bir şeyi oluyor.
De cette façon, elle obtient de laisser quelque chose pour sa famille.
Bu şekilde yalan söylemediğini anlar.
Comme ça elle saura que tu es réglo.
Ellerin de bu şekilde burada. Evet.
Tu vois?
Bu şekilde bu kişinin dijital bir versiyonu oluşturulabiliyor. Tıpatıp aynısı hem de.
Et de cela, vous pouvez créer une version numérique de quelqu'un qui est, informationnel, même en l'état.
Bu şekilde olduğu zaman en iyisi işi kendi yoluyla çözmesine izin vermektir.
Une fois qu'il est comme ça, il est généralement préférable de laisser juste lui marche sur son système.
Umarım tüm pazarlıklarına bu şekilde başlıyorsundur.
Je souhaite vraiment que ce ainsi que vous commencez vos négociations.
TheScrubJay öldü ama en azından gerçek adını aldık çünkü bu şekilde kayıtlarına ulaştık ve sonra da kara markette sattığı bazı garip eşyaları kurtardık.
BRIAN : TheScrubJay est mort, mais au moins nous avons eu son vrai nom, car qui a conduit à son dossier, et qui a conduit à la reprise de certains éléments assez étranges il clôturé sur le marché noir.
Spike bu şekilde çok iyi bir yalama oldu.
Voici comment de Spike est devenu un si bon kiss-ass.
Bu şekilde devam etti. Ta ki bulunamayan tek ajan Lucy Church kalana dek. Rüşvet karışan bir yatırım fonuyla ilgili uzun zamandır yaptığı görevinin sonuna gelmişti.
J'ai continué comme ça jusqu'à ce que le seul agent restant soit Lucy Church, qui était dans la phase finale d'une longue mission sur des fonds corrompus.
Ama zaten değermiş çünkü bu şekilde Sergei ile tanıştım.
Mais finalement ça en valait la peine puisque c'est ainsi que j'ai pu rencontrer Sergei,
Bu şekilde bir düşün Sergei.
Vois les choses comme ça, Sergei.
- Eminim bu şekilde düşünmemiştir.
Je suis certain qu'il n'a pas réfléchi a ce genre de risques.
En iyi, yeni bir dava alınca hissediyorum ve bu şekilde eski halimi ve onunla birlikte olan her şeyi geride bırakabiliyorum.
L'un des meilleurs sentiment c'est quand j'ai une nouvelle affaire, et que je peux laisser l'ancienne derrière moi, et tout ce qui allait avec.
( BEŞ YIL SONRA ) GİBİ HİSSETTİREN ŞEY - Ayrıca tutulduğum yerin dışı muhtemelen bu şekilde değildi.
Aussi, où que je sois enfermé, l'extérieur ne ressemblait probablement pas à ça.
Bir başkanlık adayı içeride bir adamı, onu koruyan biri olsun istiyor ki bu şekilde kimse NZT kullandığını öğrenmesin. Kanıtları değiştirecek biri.
Un candidat présidentiel veut quelqu'un à l'intérieur, quelqu'un pour le protéger, pour s'assurer que personne ne découvre qu'il utilise du NZT, quelqu'un pour échanger les preuves.
Hayatın boyunca ağırlık taşıyor da bir anda onları çıkarmışsın ve aslında her zaman bu şekilde olman gerekiyormuş gibi.
C'est comme si tu courais avec des poids pendant toute ta vue, et soudainement, tu les enlèves, et c'est comme ça que tu devais être.
Hep bu şekilde başlar.
C'est comme ça que ça commence.
Neden bu şekilde bebek sahibi olmamalıyım?
Pourquoi je ne dois pas avoir d'enfant de cette façon?
Bu şekilde giyinmekten nefret ettiğim dikkatini çekti mi?
Ça vous a jamais traversé l'esprit que je détestais me déguiser... comme un idiot?
Umarım bu şekilde kalır.
J'espère que ça ne changera pas.
Beni bu şekilde mi görmezden geliyorsun?
Est-ce que c'est ta façon de m'éviter?
Bay Blake, eğer bizimle bu şekilde konuşmaya devam ederseniz değerlendirmenize pek yardımı olmayacak.
M. Blake, si vous continuez sur ce ton, ça ne va pas arranger votre évaluation.
Durum bu şekilde efendim.
C'est comme ça.
Bu şekilde hareket ediyor.
Elle bouge comme ça.
Ve ikinci durumda on üç hafta olması muhtemel ve bu şekilde devam ediyor.
Probablement pour 13 semaines la deuxième fois.
Bu şekilde geldiğim için özür dilerim ama Ivy için bir şeyim var.
Désolé de... d'arriver à l'improviste, mais j'ai quelque chose pour Ivy, si vous êtes d'accord pour lui donner?
Onu bu şekilde bulduk, Ivy.
C'est comme ça qu'on l'a trouvé, Ivy.
Onu polis bu şekilde bırakmadı.
Ce n'est pas la police qui l'a laissé comme ça.
Mark White bu şekilde bırakmış.
C'est Mark White.
Annemin beni bu şekilde görmesini istemiyorum.
Je ne veux pas que ma mère me voie comme ça.
Avcı silahlarını ele geçirdiğimizde ETU bunları tersine göre ayarladı. Şarjör bu şekilde çıkarılıp takılıyor..
Les armes d'ETU sont conçus de façon inverse utilisant les fusils des Hunter qu'on a saisi.
Sadece bu şekilde indirebilirsin.
Visez la tête. C'est comme ça que vous en descendez un.
Bu şekilde en azından bir şeyler elde etmiş olduk.
On a au moins obtenu quelque chose.
İşte bu şekilde yapacağım.
C'est ma façon de le faire.
Bir şekilde şanslısın da çünkü bu durumda doğru seçenek, pragmatik olan.
Dans un sens, vous êtes chanceux, parce que dans cette situation, le bon choix est le choix pragmatique.
Ne tür bir şov peşinde olduğunu bilmiyorum ama bu işin ucu bir şekilde bana değerse seni bitiririm lanet herif.
Bon, je ne sais pas quel tour de passe passe vous croyez faire ici, mais si vous faites foirer ça, je vous jure que j'aurais votre peau bordel!
Ya o adam bu ya da bizi o adama götürecek ama her şekilde bana konuşacak.
Il est soit notre bonhomme ou celui qui nous conduira a lui, mais d'une façon ou d'une autre, il m'avouera tout..
Dün insanların bu işte nasıl öldüğünden ve sorumlunun, ne kadar o şekilde hissetsen de sen olmadığından bahsediyorduk.
Hier, on discutais de comment les gens meurent dans ce secteur de travail et tu n'est pas responsable, et que tu ne peux pas t'empêcher de te sentir coupable.
Bu yüzden bir şekilde para kazanmam lazımdı.
Alors j'ai dû gagner de l'argent.
Ki bu arada, zamansız şekilde durdurulmasaydık kesinlikle bitirebilirdik.
Qu'on aurait, au passage, carrément pu terminer si on ne nous avait pas arrêtés prématurément.
Bu köyü daha önce hiç görmedim ama garip bir şekilde çok tanıdık geliyor.
Je sais que je n'ai jamais vu ce village auparavant, et pourtant tout ça me semble très familier.
Bu ilginç bir şekilde sizin cidden insan olduğunuzu gösteriyor.
Ça veut dire qu'en fait, vous êtes, étonnamment, humain.
Şimdiye kadar acil servisimde birkaç kez çalıştın ama hiç bu kadar sinir bozucu şekilde konuştuğunu görmedim. Üstelik hak ettiğim halde. Neler oluyor?
Tu sais, tu as travaillé une paire de fois dans mes urgences, et vous ne l'avez jamais obtenu ce Chippy avec moi, et je l'ai mérité, alors quoi de neuf?
Onu rahatsız eder yada bir şekilde ele geçirirsek bu kritik adamların dikkatini çekeriz.
Ce qui le trouble lui, ce qui a retenu l'attention de ces hommes est crutial.
Biliyorum. Bana toplantının nerede olduğunu bilmediğini söyledin ve sana inanmak istiyorum ama eğer bu da oynadığın oyunlardan biriyse eğer bir şekilde gizli gündeminde bu varsa ve kendi planını devreye soktuysan, yapma!
Je sais que vous avez dit ne pas savoir où a lieu la rencontre, et je veux vous croire, mais si c'est un autre de vos jeux, si vous avez une sorte de plan secret, et que vous prévoyez d'y aller, n'y allez pas.
İnkar edilemez şekilde namuslu, ki bu sende fena hâlde eksik.
Il a une indéniable décence, dont vous manquez cruellement.
bu şekilde değil 53
bu şekilde olmaz 37
bu şekilde konuşma 22
bu şekilde mi 16
bu şekilde devam edemem 22
bu şekilde yaşayamam 23
bu sen misin 162
bu senin sorunun 70
bu senin mi 96
bu sensin 203
bu şekilde olmaz 37
bu şekilde konuşma 22
bu şekilde mi 16
bu şekilde devam edemem 22
bu şekilde yaşayamam 23
bu sen misin 162
bu senin sorunun 70
bu senin mi 96
bu sensin 203
bu sen değilsin 47
bu senin hayatın 30
bu seninle benim aramda 18
bu senin 195
bu senin için 282
bu seferlik 30
bu sefer 162
bu sebeple 59
bu senin düşüncen 27
bu seni ilgilendirmez 244
bu senin hayatın 30
bu seninle benim aramda 18
bu senin 195
bu senin için 282
bu seferlik 30
bu sefer 162
bu sebeple 59
bu senin düşüncen 27
bu seni ilgilendirmez 244