Bıçağı bırak translate French
497 parallel translation
Bıçağı bırak.
Lâchez ce couteau!
Bıçağı bırak yoksa çocuğu öldürürüm.
Posez ce couteau ou je tue la petite.
Bıçağı bırak!
Posez ce couteau!
- Bıçağı bırakırsan, evet.
- Si tu jettes le couteau, oui.
- Bıçağı bırak Repperton.
- Jette ce couteau, Repperton.
- Evet, bıçağı bırak.
- Oui, lâche ce couteau.
Dinle Buddy, şu bıçağı bırak.
Écoute, Buddy, tu lâches le couteau.
Bu gidişata derhal bir son verin. Bırakın bugün fenni çağın son günü olsun.
Vous êtes l'arrière petit-fils de John Cabal, le dictateur de l'air...
Bu evi eleştirmeyi bırak yoksa kapıcıyı çağırırım.
Cesse de critiquer cette maison ou j'appelle la sécurité.
Hey, bırakın artık şu pencerelerden bağırıp çağırmayı.
Et cessez de crier par les fenetres. C'est vulgaire.
Bırak, yoksa polis çağ...
Laissez-moi ou j'appelle les flics.
Bırak da bıçağınla büyük çocuklar oynasın.
Laisse ton couteau aux grands.
Bay Sharp'ı çağır ve bizi yalnız bırak.
Il n'y aura pas de dégâts.
Takip etmeyi bırak yoksa polis çağırırım.
Ne me suivez pas ou j'appelle la police.
Bir kibrit kutusunu ikiye ayırırak, şu... şu traş bıçağıyla.
En décollant une pochette d'allumettes avec cette lame de rasoir,
Bırak şu bıçağı.
Jetez ce couteau!
Bıçağı bana ver. Beni serbest bırak.
Prends le couteau et coupe mes liens!
Bıçağı bırak.
Le couteau.
Nasıl çağırıyor yine, bakın! Bırakın beni! Ant olsun, gebertirim yoluma duranı!
Qui me retient encore, j'en fais un spectre.
O zaman beni yalnız bırak. Eğer ihtiyacı olursa, çağırır.
Quand il a besoin de moi, il m'appelle.
O bıçağı yere bırak Danny.
Mais vous ne m'avez pas attrapé.
Neden öyle söylemiyorsun tabiiki bırakıcağım.
Vous ne pouviez pas le dire plus tôt? Bien sûr que je vais arrêter.
Bırak ben ödeyeyim, ben çağırdım seni. Rahat ol.
Je paie.
Bırak o bıçağı.
Lâche ce couteau.
Bırak o bıçağı.
Hé toi, lâche ce couteau!
Bırak çağırsın.
Laisse-la crier.
Fakat koşullar onlardan birinin büyüdüğünü ve güçlendiğini gösteriyorsa eğer? Bunun, ilkel çağlardan alınıp bizim çağımıza bırakıldığını düşün.
Mais si les circonstances en faisaient grandir une, en taille et en force, et la sortait de son monde primitif pour la mettre dans le nôtre?
Ve kim sorun çıkarırsa ona bıçağımı saplar ve yolun dışında bırakırım.
Si tu continues à causer des problèmes, je te plante et je t'abandonne en route.
- Bırak yapsın. Baban seni çağırıyor.
Ton père te fait appeler.
- Bıçağın teşhis edilebileceğini madem biliyordu, neden onu orda bırakıp gitti?
- Il devait le re, trouver avant la police. - S'il le savait pourquoi l'avait-il laissé sur le mort?
Bu gece sizi buraya çağırmamın nedeni... tiyatroyu bırakıyorum.
La raison pour laquelle je vous ai invité... c'est que j'arrête le théâtre.
- Bırak o bıçağı, Coaley.
- Range ce couteau, Coaley.
Bırakın, valla polis çağırırım.
J'appelle un agent!
Kız kardeşimin döktüğü gözyaşlarını yanına bırakmayacağım! Bırak lan bıçağı! Manyak mısın?
Je vais arracher ma sœur de ton cœur.
O an her ne yapıyorsa hemen bırakır... ve çanın çağırdığı göreve koşar.
Quoi qu'elle fasse, elle devra s'arrêter sur-le-champ et aller se consacrer à une autre tâche ou dévotion,
Bırak o bıçağı!
Pose ce couteau!
Raymond, bırak o bıçağı.
Pose ce couteau.
Yüz çevirdiğim için çağırmayı bırakırlar.
On se décommande à cause des horaires et à la fin, ils se lassent et ne vous invitent plus.
Bırak o bıçağı.
Pose ce couteau.
Piranalar okulu bırakınca askere çağırıldılar ama Ordu Kurulu tarafından vatani görev için bile akli dengeleri fazla bozuk bulundu.
Quand les Piranhas quittèrent l'école, ce fut le service militaire. L'armée les jugea mentalement instables, même pour le Service National.
Mesela gelecek, Kaleden dönünce ne yapacağım? Biliyormusun, kılıcı bırakıcağım köşeye çekilip, çiftçilik yapacağım.
Frère Lei, j'ai décidé de prendre ma retraite après la rencontre.
Ailemi rahat bırakın, yoksa polis çağıracağım!
Lâchez mon Sami, ou j'appelle la police.
Bırak şu bıçağı!
Rangez votre couteau!
Imogene bırak. Git hadi. İhtiyacım olunca çağırırım.
Bon, Imogène, Iaisse-moi.
Böyle tuhaf davranmayı bırakın! Bıçağı uzatacak mısınız?
Ne soyez pas idiotes, donnez-moi un couteau.
Bırak o bıçağı.
Rends ce couteau.
Evet, efendim. Bırak gitsinler. Onlara ihtiyacımız olursa, onları çağırırız.
On les appellera si besoin.
Bir taksi çağırıp, sana telefon numaramı bırakırdım.
J'aurais appelé un taxi, laissé un message.
Bırak beni, oğullarımı çağırırım.
Laissez moi! Je vais appeler les enfants!
Bırak o bıçağı, Helga.
Lâchez le poignard, Helga!
Şimdi bırak bakalım o bıçağı.
Balance ton canif.
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırakmam 34
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırak kalsın 58
bırakın geçeyim 78
bırak gitsinler 68
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırakın gitsinler 39
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırak kalsın 58
bırakın geçeyim 78
bırak gitsinler 68